İsrail’in Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda 7 Ekim’den bu yana 37 binin üzerinde Filistinli hayatını kaybetti, 1.5 milyonu aşkın sivil yerinden edildi. Savaş ve İsrail’in kara işgali devam ederken Başbakan Binyamin Netanyahü liderliğindeki hükümet, Hollanda’nın Lahey kentindeki Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) açılan soykırım davasında kendisini savunmaya devam ediyor. Güney Afrika Cumhuriyeti’nin girişimi üzerine başlatılan dava, İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’daki eylemlerinin uluslararası hukuka aykırı olduğu iddialarını içeriyor.
Filistin yönetimi, İsrail’i Gazze’de ve Batı Şeria’da Filistinli sivillere yönelik sistematik saldırılar düzenlemekle ve bu bölgelerdeki Filistinlileri hedef alarak soykırım yapmakla suçluyor. İsrail ise bu iddiaları şiddetle reddediyor ve kendi eylemlerinin uluslararası hukuka uygun olduğunu, sivilleri koruma ve terör örgütlerine karşı savunma amacı taşıdığını savunuyor.
İsrail’in UAD’deki temsilcisi, mahkemeye sunduğu belgelerde, Filistin’in iddialarının siyasi amaçlı ve temelsiz olduğunu belirtti. İsrail temsilcisi, Filistinli grupların sürekli olarak İsrail’e yönelik roket saldırıları düzenlediğini ve bu saldırıların sivilleri hedef aldığını vurguladı. İsrail’in bu saldırılara karşılık verdiğini ve sivil kayıpları en aza indirmek için her türlü önlemi aldığını ifade etti.
Filistin’in avukatları ise İsrail’in Gazze’deki askeri operasyonlarının ve Batı Şeria’daki yerleşim politikalarının, Filistinli siviller üzerinde yıkıcı etkiler yarattığını ve bu eylemlerin soykırım teşkil ettiğini ileri sürdü. Filistin tarafı, İsrail’in Gazze’deki ablukasının ve Batı Şeria’daki yerleşimlerin uluslararası hukuka aykırı olduğunu ve bu politikaların Filistinli nüfusun yaşamını sürdürülemez hale getirdiğini belirtti.
Dava, uluslararası toplum tarafından büyük bir dikkatle izleniyor. Birçok ülke ve insan hakları örgütü, UAD’nin kararının, İsrail-Filistin çatışmasında önemli bir dönüm noktası olabileceğini ifade ediyor. Mahkemenin, Filistin’in iddialarını haklı bulması durumunda, İsrail’e yönelik uluslararası baskının artması bekleniyor.
Duruşmaların devam ettiği bu süreçte, UAD’nin ne zaman karar vereceği henüz bilinmiyor. Ancak, her iki taraf da mahkemenin kararının, kendi argümanlarını haklı çıkaracağına inanıyor. Dava, sadece İsrail ve Filistin için değil, uluslararası hukuk ve insan hakları açısından da önemli bir sınav olarak görülüyor.
İspanya’dan tarihi karar: Amacımız savaşı bitirmek
Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ve İspanya Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan yazılı duyurulara göre, İspanya, Güney Afrika’nın İsrail’e karşı açtığı “Gazze Şeridi’ndeki Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesinin Uygulanması” konulu davaya katılmak için resmi başvurusunu UAD’ye iletti.
İspanya bu konuda Avrupa Birliği (AB) ülkesi olarak bir ilke imza atarken bakanlık açıklamasında, 1948 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi kapsamında ve mahkeme tüzüğünün 63. maddesi çerçevesinde davaya katılım sağlandığı belirtildi.
Açıklamada ayrıca, şu anda Kolombiya, Meksika, Filistin gibi ülkelerin de bu davaya katıldığı ve İrlanda, Belçika ile Şili’nin de müdahil olma niyetlerini beyan ettiği hatırlatıldı.
İspanya’nın yaptığı açıklamada, “1948 Sözleşmesi’ne taraf bir ülke olarak, uluslararası hukuka ve UAD’nin çalışmalarına olan bağlılığımız gereği, İsrail’e karşı açılan soykırım davasına katılma kararı aldık” dendi ve şu ifadeler kullanıldı:
“İspanya, bu müdahaleyle Gazze ve Ortadoğu’da barışın sağlanmasına katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Amacımız, çatışmayı sona erdirmek ve Filistinliler ile İsraillilerin barış ve güvenlik içinde bir arada yaşamalarının ve bölgede istikrarın sağlanmasının tek yolu olan iki devletli çözümü ilerletmektir.”
“İspanya, bu davaya katılarak UAD’nin vereceği kararın ülkemiz açısından da bağlayıcı olacağını kabul etmektedir” ifadelerine yer verilen açıklamada, mahkemenin bugüne kadar aldığı tedbir kararlarının uygulanması gerektiği vurgulandı.
7 Ekim sonrası Gazze: Neler yaşandı?
Gazze’de savaş, Hamas öncülüğündeki Filistinli örgütlerin 7 Ekim’de İsrail’in güneyine düzenlediği ve çoğu sivil binden fazla kişinin ölümü, 5 bin 132 kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan saldırının ardından patlak verdi. Militanlar ayrıca yaklaşık 250 rehine ele geçirdi; İsrail’in tahminlerine göre bunlardan 128’i Gazze’de kaldı, 36’sı öldü.
Gazze’de Hamas’a bağlı Sağlık Bakanlığı’na göre İsrail’in askeri misillemesi çoğu sivil ve birçoğu kadın ve çocuk olmak üzere en az 37 bin kişinin ölümüne neden olurken, İsrail kuşatması korkunç gıda kıtlığı ve kıtlık tehdidini de beraberinde getirdi. Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.
İsrail ordusu ise Gazze Şeridi’ne saldırılarının başladığı 7 Ekim’den bu yana 240’ı karadan işgal sürecinde olmak üzere en az 580 askerinin öldürüldüğünü duyurdu. Çatışmalara 24 Kasım 2023’te dört günlüğüne verilen ve daha sonra 3 gün daha uzatılan ‘insani ara’da 81 İsrailli ve 240 Filistinli esir karşılıklı serbest bırakıldı.
Öte yandan İsrail binlerce Filistinliyi alıkoyup hapsetmeye devam etti. İşgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te de 7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail güçleri ile yasa dışı Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında en az 400 Filistinli hayatını kaybetti.
İsrail ordusu ve Hizbullah arasında 8 Ekim 2023’ten beri yaşanan çatışmalarda en az 300 Hizbullah mensubu ve 50’den fazla Lübnanlı sivil, 40’ı aşkın Filistinli örgüt mensubu ile 6 İsrailli sivil ve 11 asker öldü.