Ukrayna’ya saldırmasına Kiev’in NATO’ya üye olmaya hazırlanmasını gerekçe gösteren Rusya için muhtemelen en tahmin edemediği senaryolardan biri gerçekleşti. Ukrayna’nın NATO’ya girmesine engel oldu belki ama bu işgal İsveç ve Finlandiya olmak üzere iki ülkenin daha NATO kanadına katılmasına yol açtı.
Soğuk Savaş’tan bu yana hiç kendi kıtalarında savaş yaşamayan Avrupalılar için Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması “Sıra bize de mi gelecek?” sorusunu doğurdu ki bu soru daha bugün bile tartışılıyor. Rusya ile upuzun bir sınıra sahip olan ve geçmişte bir gerilim yaşayan Finlandiya ve Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra kara kuvvetlerinin yüzde 90’ını, hava kuvvetlerinin ve donanmasının yüzde 70’ini lağveden İsveç de bir istisna değildi. Endişe şu: Rusya Ukrayna’da başarılı olursa önümüzdeki birkaç yıl içinde NATO’nun ortak iradesini test eder mi?
NATO ülkeleri ittifakın o kadar da hayranı olmayan, ne yapacağı öngörülemeyen Donald Trump’ın yeniden ABD başkanı olma ihtimaline endişeyle bakarken, Avrupa kendi savunma önlemlerini almaya hazırlandıklarını söyledi. Bu adımlar belli kitlelerde çok yavaş ve yetersiz olarak değerlendiriliyor.
Trump son açıklamalarında “faturalarını ödemeyen” yani yıllık milli gelirinin en az yüzde ikisini savunma bütçesine ayırmayan ülkelerin karşılarındaki kim olursa olsun ABD tarafından korunmayacağını söyledi. Trump’ın bir dönem daha Beyaz Saray’a gelmesiyle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin NATO’yu denemeye cesaret edebilir diye yorumluyor bazı uzmanlar.
İsveç ve Finlandiya’nın kritik konumu
Ne var ki Macaristan’ın İsveç’in üyeliğini onaylamasının ardından nihayet Rusya’ya sınırları olan Finlandiya, Norveç ve diğer ülkeler Baltık ve Kuzey Denizleri’nde daha güçlü bir siper oluşturabilir. İsveç’in Baltık Denizi’nin girişini kontrol altında tutan Gotland Adası da dahil olmak üzere coğrafyasını göz önünde bulundurursak üyeliğinin NATO’nun savunmasına ve caydırıcılığına katkı sağlayacağı düşünülüyor.
Her iki ülkenin de katılımı NATO için önemliydi. Çünkü 1939’da Sovyetler Birliği’ne karşı mücadele eden Finlandiya’ya Batı’nın yardımlarının ulaşmasındaki engellerden biri de tarafsız İsveç’in yarattığı duvardı. O savaş sonucunda Finlandiya topraklarının yaklaşık yüzde 11’ini Moskova’ya bırakmak zorunda kalmıştı. Ama şimdi hem Finlandiya hem de İsveç NATO üyesi, bu sayede Rus donanmasını Baltık Denizi’nde sıkıştırmak ve Kuzey Denizi’ni izlemek çok daha kolay olacak. Kuzey Denizi’ni izlemek neden önemli? Buradaki Kola Yarımadası’nda Rusya’nın ikinci vuruş kabiliyetine sahip nükleer silahlarının üçte ikisi bulunuyor.
Rusya’nın Kaliningrad’daki filosu ve nükleer kapasiteli İskender füzeleri gibi yakınlardaki tehditlerle ilgili endişeleri birtakım endişeleri var. Kaliningrad, Polonya ve Litvanya arasında, Baltık Denizi’nde bulunuyor. Özellikle Rusya Kaliningrad ve Belarus arasındaki “Suwalki Boşluğu”nu ele geçirirse NATO’nun Baltık ülkelerine destek vermesi zorlaşabilirdi. Ama şimdi İsveç ve Finlandiya’nın Baltık Denizi’ndeki konumu NATO’nun bölgeye takviye göndermesini kolaylaştırabilir. İsveç’in stratejik konumu takviyelerin daha hızlı ve etkili bir şekilde gerçekleşmesini sağlayabilir. Rusya karada konuşlu füzelerine sahip olmaya devam edecek ama nükleer silahlı denizaltılarının tespit edilmeden açık denizde manevra yapması zor olacak.
Karar İsveç için ne anlama geliyor?
Tarihsel olarak tarafsız bir ülke için bu, ulusal kimliğinde tam tersi bir değişime de işaret ediyor. Özellikle Sosyal Demokrat seçmenler için tarafsızlık politikasını terk etmek savaş öncesi olsa düşünmeyecekleri bir şeydi. Hatta eski savunma bakanlarından Peter Hultqvist 2021 sonbaharında NATO’ya katılma sürecine asla girişmeyeceklerini “garanti edebileceğini” bile söylemişti. Sadece aylar sonra Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle hem kamuoyunda hem de siyasi partiler arasında dramatik bir değişime yol açarken, dönemin Başbakanı ve Sosyal Demokratların lideri Magdalena Andersson bizzat üyeliğe başvuru sürecini başlattı.
İsveç’in merkez sağ iktidar koalisyonunun ılımlı lideri Kristersson Ekim 2022’de başbakan olmasından bu yana dış politikada en çok NATO üyeliğiyle boğuşmak zorunda kaldı. Bu gelişme Kristersson’a da rahat bir soluk aldıracak. Partisi anketlerde nispeten düşük bir oy oranına sahip. Sosyal Demokratlar önde gidiyor çünkü. Onları aşırı sağcı İsveç Demokratları takip ediyor. Ama yeni gelişme onun dünya sahnesine çok daha güçlü bir şekilde çıkmasını sağlayabiliyor.
Ülke zaten aylardır bu an için hazırlanıyor ayrıca. ABD ile 17 askeri üssüne tam erişim sağlayan bir anlaşma imzalayan İsveç NATO’ya entegrasyon sürecini de başlattı. Hatta Letonya’ya kuvvet gönderme planlarını açıkladı. Sovyetlerin dağılmasından sonra kuvvetlerini azaltan İsveç Ukrayna savaşından sonra yavaş yavaş eski haline dönmeye başladı. Soğuk Savaş döneminde milli gelirin yüzde üçüne denk gelen savunma harcamaları yakın zamanda yüzde bire düşse de bu yıl NATO standartlarına ulaşması bekleniyor.
Ayrıca İsveç ileri teknoloji savunma sanayisi ise Baltık Denizi’nin zorlu koşullarında çalışmak üzere tasarlanmış savaş uçakları, korvetler ve denizaltılar üretiyor. Kıyı ve hava savunması için de modern denizaltı modeli ve daha büyük korvetler geliştirmeye başladı bile.