Kosova’da polislerle ülkenin kuzeyindeki Zvecan, Zubin Potok ve Leposavic kasabalarında yaşayan Sırplar arasında bu hafta patlak veren çatışmalarda NATO barış gücüne bağlı 30 asker yaralandı. Bunun sonucunda NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, etnik çatışmalarla dolu geçmişe sahip bölgede barışı korumak üzere Kosova’ya 700 asker daha göndereceğini açıkladı.
Çatışmanın çıkış noktası Kosova’daki erken yerel seçimler oldu. Kosova’nın kuzeyinde çoğunluğu oluşturan Sırplar, kendilerine özerklik verilmediği gerekçesiyle seçimi boykot etti. Katılımın yüzde 3,47 olduğu bölgede belediye başkanları sonuç olarak Arnavutlardan seçildi. Ancak Sırplar bu sonucu kabul etmeyerek belediye binasını basmaya kalktı. Polis Sırplara müdahale etmeye kalkışınca taraflar arasında çatışma çıktı. Yaralıların olduğu belirtilen çatışmalarda, 4 polis aracı da yakıldı.
Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, çatışmaların ardından Kosova sınırına asker konuşlandırarak ‘tam savaş durumuna’ geçti. ABD ve Avrupa ülkeleri gerilimi düşürme çağrıları yaparken, Vucic ve Kosova Başbakanı Albin Kurti birbirlerini şiddeti körüklemekle suçluyor.
Balkan Insight’ın haberine göre Kosova’nın başkenti Priştine’deki ABD Büyükelçisi Jeffrey Hovenier düzenlediği basın brifinginde, Washington’un bölgedeki huzursuzluk nedeniyle Kosova’ya yaptırım uygulayacağını ve yaklaşan askeri tatbikata katılımını iptal edeceğini söyledi. Kosova hükümetinin Sırpları Kosova menşeili araç plakaları kullanmaya zorlaması nedeniyle geçen yıldan bu yana taraflar arasında bir gerginliktir sürüp gidiyor.
Sırbistan ve Kosova neyi paylaşamıyor?
İki ülke bir zamanlar var olan ancak sonrasında parçalanan Yugoslavya toprağının parçasıydı. Ancak Yugoslavya’nın parçalandığı süreçte etnik farklılıklar, taraflar arasında kan dökülmesine neden oldu. Çoğunluğu Müslüman Arnavutların oluşturduğu ancak kuzeyini ağırlıklı olarak Ortodoks Hıristiyan Sırpların oluşturduğu Kosova, 2008 yılında bağımsızlığını ilan etti.
Bağımsızlık hareketini başlatan olay, 1998-1999 yılları arasında binlerce kişinin ölümüne, milyonlarca kişinin de yerinden edilmesine neden olan savaştı. Uluslararası güçlerin başarısız arabuluculuk girişimlerinin ardından NATO kendini savaşın içinde buldu. Çatışma, Belgrad’ın Kosova’dan çekilmeyi kabul ettiği ve NATO ile bir anlaşma imzaladığı Haziran 1999’da sona erdi.
Ne var ki Sırbistan Kosova’nın devlet statüsünü tanımayı reddetti ve bu durum aynı şekilde devam ediyor. Dolayısıyla Sırpların çoğunlukta olduğu bölgelerde Kosova’nın bir devlet olarak güçlenmesine yönelik her girişim tartışmaya yol açıyor.
Uzmanlar şu anda yaşanan çatışmaların son yıllarda bölgedeki en ciddi olaylardan biri olduğunu söylese de uzun vadeli bir çatışmaya dönüşme ihtimalinin düşük olduğunu da belirtiyorlar. Bazı uzmanlar Sırp güçlerin NATO ile açık bir çatışma riskini göze alamayacağını, bunun yerine ‘ara sıra istikrarsızlığı’ tercih ettiğini belirtiyor.
Bir başka uzman da tansiyonun son zamanlardaki yükselişinin Avrupa Birliği’nin aracılık ettiği görüşmelerin işe yaramadığını gösterdiği uyarısında bulunuyor. Bu yılın başlarında Sırbistan ve Kosova, AB’nin arabuluculuğunun ardından ilişkileri normalleştirme konusunda anlaşmaya varmıştı. Bu adım bölgesel istikrar ve güvenliğe yönelik bir adım olarak değerlendirilmişti.
‘Şiddet eylemleri durursa belediye seçimlerini yeniden değerlendirebilirim’
Kosova Başbakanı Albin Kurti, Bratislava’da düzenlenen bir güvenlik konferansında, “Eğer erken seçim için barışçıl bir protesto yapılsaydı bunu anlayışla karşılardım ama askerlere ve polislere ateş eden, el bombaları atan, ‘Öldür, öldür’ diye bağıran Rus yanlısı çeteleri anlayışla karşılayamam. Bu faşist güruha demokratik ülkemizi teslim etmeyiz. Erken seçim talebiyle barışçıl protestolar yapmak isterlerse onları dinlemeye ve belki de görüşlerine katılmaya fazlasıyla istekli bir başbakanları olduğunu söyleyebilirim” dedi.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ise Norveç’in başkenti Oslo’da düzenlenen gayrıresmi toplantının ardından yaptığı açıklamalarda Kosova’daki gerginliğe değindi. Her iki tarafın da yanlış yaptığını söyleyen Blinken, “Aradığımız cevap gerilimi azaltmak, tek taraflı hareketlerden kaçınmak ve bu normalleşme sürecine geri dönmek. Her ikisine de gelecekte Avrupa Atlantik topluluğuyla bütünleşmeyi vaat eden şey budur” dedi.