Polonya’da iktidardaki muhafazakâr Hukuk ve Adalet Partisi, ülkedeki seçimler öncesinde göç meselesini kampanyasının ana konusu haline getirmeyi planlıyor. Ancak basında yer alan haberlerde, konsolosluk birimlerinin 2021 yılından beri Asya ve Afrika’dan gelen göçmenlerden kişi başı birkaç bin dolar rüşvet karşılığında yaklaşık 250 bin vize dağıttığı iddia ediliyor. Savcılık ise olayın boyutunun medya ve muhalefetin iddia ettiği kadar büyük olmadığını ve rüşvetle sadece 268 vize verildiğini savunuyor.
Polonya, Avrupa Birliği’nin vizeye gerek duyulmadığı Schengen programının bir parçası olduğundan, Polonya vizesi alan göçmenler Polonya’ya vardıklarında diğer Avrupa ülkelerine serbestçe geçebiliyorlar. Yolsuzluk skandalıyla ilgili ayrıntılar, 15 Ekim’de yapılması beklenen parlamento seçimlerine bir ay kala ortaya çıktı. Parti ise hasarı kontrol etmekte zorlanıyor.
Seçimlerin favori adayı olan Hukuk ve Adalet’e sağlanan desteğin bu skandalın ardından azalıp azalmayacağı şimdilik belli değil. Muhalif siyasetçiler vize skandalına ağırlık vererek hükümeti yolsuzluk ve ikiyüzlülükle suçluyor. Muhalif merkez sağ partisinin lideri Szymon Holownia, iktidar partisinin ‘iğrenç bir ticari uygulama olan vize satışıyla milyonlarca Polonyalının güvenliğini tehlikeye attığını’ söyledi.
Eleştirmenler, Hukuk ve Adalet’in Polonyalıları korkutmak için göç konusunu ortaya atarak, vatandaşlarını güvende tutma vaadinde bulunurken, diplomatik kanat içindeki yozlaşmış kesimin göçmenlerin Avrupa Birliği’ne girmesi için kanal açtığını söylüyor. Ülkenin Senato Başkanı Tomasz Grodzki, cuma akşamı televizyonda yayınlanan ulusa sesleniş konuşmasında, “Bu, 21’inci yüzyılda karşılaştığımız en büyük skandaldır. Hükümetin en üst kademelerinde yaşanan yolsuzluk, hepimiz için doğrudan bir tehdit oluşturuyor. Bu tehdidi yaratanlar, ağızlarından güvenlikle ilgili cümleleri düşürmeyen insanlar” dedi.
Daha çok beyaz ve Hıristiyan Ukraynalı mültecilere kapılarını açan Polonya’da iktidar için göçmen sorununu farklı din ve etnik kökenlerden gelenler oluşturuyor. Zira hükümet, farklı dini ve etnik kökenlerden kişilerin, ülkenin geleneksel Katolik kimliği ve güvenliği için bir tehdit oluşturduğunu düşünüyor.
Hükümet ayrıca seçimle birlikte göç konusunda bir referandum düzenleyecek. Halka yöneltilecek sorulardan biri Avrupa Birliği’nin yeniden yerleştirme planı çerçevesinde ‘Orta Doğu ve Afrika’dan gelecek binlerce yasa dışı göçmeni kabul etmeyi destekleyip desteklemedikleri’ soruluyor.
Dışişleri Bakan Yardımcısı intihar girişiminde bulundu
Hükümet yetkilileri ise bu konuda bazı yanlışların yapıldığını kabul ediyor. Dışişleri Bakanlığı cuma günü yaptığı açıklamada, ‘vize verme sürecindeki usulsüzlüklere ilişkin yürütülen soruşturmayla bağlantılı olarak’ bir yetkilinin görevden alındığını duyurdu. Görevden alınan kişinin Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Hukuk ve Uyum Yönetimi Ofis Müdürü Jakub Osajda olduğu belirtiliyor. Bakanlık ayrıca konsolosluk birimlerinin ve tüm konsolosluk çalışanlarının olağanüstü denetleneceğini duyurdu.
Skandalla ilgili ilk haberlerin ortaya çıkmasının ardından konsolosluk işlerinden sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Piotr Wawryzk, 31 Ağustos’ta görevden alındı. Polonya basınında cuma günü yer alan haberlere göre Wawrzyk intihar girişiminin ardından hastaneye kaldırıldı.
Adalet Bakanı Zigniew Ziobro, Wawryzk’in bir mektup yazarak, medyada kendisine gösterilen nefrete dayanamadığını belirttiğini ve ölmek istediğini yazdı. Wawrzyk; İran, Pakistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerden gelen yabancı işçilerin Polonya’ya girişini kolaylaştıran bir yönetmeliğin hazırlanmasından sorumluydu.
Onet haber sitesine göre Wawrzyk, Hint film endüstrisinde çalıştıklarını iddia eden Hintli bir kafileye geçici çalışma izni verilmesinde bizzat ısrar etmiş. Onet, vizeler için 25 bin ila 40 bin dolar ödeyen bu Hintlilerin asıl amacının Meksika üzerinden ABD’ye ulaşmak olduğunu iddia etti. Haberde ABD’li yetkililerin Polonya’yı konuyla ilgili uyardığı belirtildi.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller perşembe günü verdiği bir brifingde haberleri doğrulayamayacağını söyleyerek, “İki hükümet arasındaki özel görüşmeleri açık etmek istemem” dedi.