AAtölye’de Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası’na konuk olan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz büyümenin nimetlerini tüm toplumsal kesimlere yaymak istediklerini belirterek Orta Vadeli Program’ın (OVP) enflasyonu düşürmek, büyümeyi belli seviyede sürdürmek, depremin yaralarını sarmak gibi dört amacı olduğunu söyledi. Yılmaz’a göre OVP’nin birinci ve en önemli temel amacı enflasyonu yeniden tek haneye düşürmek ve fiyat istikrarını sağlamak. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz OVP’de büyüme ve enflasyon tahmininin çeliştiği eleştirilerine de şu yanıtı verdi:
“Bu ekonomi biliminde de literatürde de politika dokümanlarında da çok tartışılan konu. Enflasyonu düşürürken bir miktar talebi baskılamak durumunda kalıyorsunuz. Bu da büyümeye belli oranda yansıyor. Enflasyonu düşürürken büyümeden bir miktar fedakarlık etmek gerekir gibi bir yaklaşım söz konusu. Kısa vadede bu belli oranda geçerlilik ifade edebilir. Kısa vadeli, arada zorluklar yaşayabilirsiniz. Enflasyonu düşürürken, bir miktar büyümeden fedakarlık etmek durumunda kalabilirsiniz. Esas itibarıyla, büyüme ve enflasyon arasında temel bir çelişki yok. Niye yok? Enflasyonu düşürdüğünüz ortamda öngörülebilirliği artırıyorsunuz. Daha istikrarlı ortam oluşturuyorsunuz. Dolayısıyla yatırımcılar için yatırım ortamını da daha iyi hale getiriyorsunuz. Yani enflasyonun düşmesi aynı zamanda büyüme için, istikrar içinde büyüme, sürdürülebilir büyüme için sağlam bir zemin oluşturuyor. Kısa vadede bazı zorluklar olsa da orta ve uzun vadede bu ikisi arasında bir çelişki görmüyorum.”
‘Üretim üzerinden büyüme stratejimiz var’
Büyümede kompozisyonunun önemine değinen Yılmaz “Büyümeyi farklı şekillerde sağlamanız mümkün. Tüketim üzerinden de büyüyebilirsiniz. Tüketim üzerinden büyüme daha enflasyonist bir etki oluşturur. Üretim üzerinden de büyüyebilirsiniz. Yatırım, üretim, ihracat üzerinden de büyüyebilirsiniz. Bu ikinci kanal hem arzı artırarak, hem de büyümeyi, istihdamı sağlayarak aslında dezenflasyon politikamıza destek olur. Dolayısıyla tüketim üzerinden değil daha çok üretim üzerinden büyüme stratejimiz var. Bu da aslında bizim enflasyonla mücadele ve büyüme politikamızın eş zamanlı yürütülmesine hizmet ediyor” dedi.
AK Parti’nin ilk yıllarında hem enflasyonun düştüğünü hem de büyümenin hızlandığını anımsatan Yılmaz “İstikrar ve güvenin artması, öngörülebilirliğin artması, bunun da yerli ve yabancı yatırımcıları cezbetmesi büyümeyi destekleyici unsur. Dolayısıyla burada böyle ezbere, textbook kitaplarında geçen cevaplar yerine tecrübeden hareket etme, çeşitli deneyimlere bakmak çok önemli” diye konuştu.
Yılmaz son bir yılda bir taraftan enflasyonla mücadele ettiklerini bir taraftan da reel sektörü, özellikle teknolojik yatırımları desteklemek için yeni programlar geliştirdiklerini anlatarak yeni programlara ilişkin örnekler verdi.
Enflasyonla mücadelenin bütüncül bir mücadele olduğunu ifade eden Yılmaz para ve maliye politikaları boyutu ile yapısal dönüşümlere dikkati çekti. Yılmaz “Bu bütünlük içinde yaklaştığınızda farklı hedeflerinizi optimize ederek, dengeleyerek daha dengeli bir şekilde büyümenizi sürdürmeniz mümkün” diye konuştu.
‘Büyümenin nimetlerini bütün toplumsal kesimlere yaymak istiyoruz’
Yılmaz gelir dağılımına da değinerek, insan odaklı büyüme ve kalkınma stratejilerinin olduğunu vurguladı. Yılmaz “Büyümenin nimetlerini bütün toplumsal kesimlere yaymak istiyoruz. Buna da kapsayıcı büyüme diyoruz. Önümüzdeki süreçlerde enflasyonu düşürdüğümüz ve istikrarlı şekilde büyüdüğümüz ortamda ortaya çıkacak imkanlarımızı iki temel amaç için kullanacağız. Birisi ekonomimizin katma değerini yükseltici, reel sektörü destekleyici politikalar. İkincisi sosyal bünyemizi güçlendirici, sosyal refahı artırıcı adımlar. Özellikle bu deprem yükü de hafifledikçe bu önceliklerimize daha fazla yoğunlaşacağız. Bundan hiç kimsenin bir tereddüdü olmasın” ifadelerini kullandı.
Enflasyonu düşürmenin gelir dağılımını da iyileştirici faktör olduğunu belirten Yılmaz enflasyonun gelir dağılımını bozduğunu, dar ve sabit gelirler üzerinde daha fazla yük oluşturduğunu kaydetti. Yılmaz istihdamın da gelir dağılımı açısından önemine değinerek vergi düzenlemesi ve harcama yaparken de dar gelirli kesimleri, geniş kesimleri gözeten anlayışla hareket ettiklerini, bunun da gelir dağılıma etkilerini göreceklerini vurguladı. “Geliri yüksek kesimlere prensip olarak sübvansiyon vermememiz lazım. Bunun yerine dar ve orta gelirli kesimleri hedeflememiz gerekli” diyen Yılmaz gelecek dönemde devlet desteklerini dar gelirli kesimlere odaklamanın genel politikaları olacağını söyledi.
‘Uzun sürecek seçimsiz döneme girmiş durumdayız’
Yılmaz bütün politikalarda bir yol haritası ortaya koyduklarını, anlık kararlarla hareket etmediklerini vurgulayarak “Çünkü ekonominin düşmanı belirsizliktir. Siyasi veya politika belirsizlikleri. Türkiye geçen yıl yaşadığı genel seçimle, bu yıl yaşadığı yerel seçimle siyasi belirsizlikleri ortadan kalkmış bir ülke. Bu ekonomi için de çok önemli. Siyasi istikrar yoksa, güven ortamı yoksa, ekonomik istikrar da olmuyor. Bu anlamda şanslı bir dönemdeyiz. Uzun sürecek seçimsiz döneme girmiş durumdayız” dedi.
Siyasi belirsizliklerin ortadan kaldırılması gibi politika belirsizliklerinin de ortadan kaldırılmasının önemine değinen Yılmaz OVP’nin bunu getirdiğini söyledi. Yılmaz hükümetin üç yılda izleyeceği politikaları, öngördüğü gelişmeleri bütün ilgili aktörlerle paylaştıklarını anlatarak şöyle devam etti:
“Bu da ne yapıyor? Öngörülebilirliği artırıyor. Öngörülebilirlik artınca da ekonomik aktörler daha rahat ortamda karar alıp uygulama imkanına kavuşuyorlar. Bugünkü Orta Vadeli Programımız geçen yılki programın devamı niteliğinde. Geçen yıl seçimlerden sonra yeni bir hükümet oluştu. Yeni bir OVP yaptık ve önemli oranda bir politika değişimi, güncellemesi söz konusu oldu. Bu yaptığımız OVP’de ise o ölçüde bir güncelleme yok. Yani geçen yıl yaptığımız temel hedeflerimiz ne ise güncellediğimizde de temel hedeflerimizi koruyoruz. Neyi güncellemiş olduk? Makro ekonomik tahminlerimizi, bütçe büyüklüklerimizi. Son bir yılda dünyada, Türkiye’de birçok gelişme oldu. Geçen yıl OVP’yi yaparken Gazze’de içimizi yakan bu manzaralar yoktu. Jeopolitik durum bölgemizde daha farklıydı. Birtakım jeopolitik, ekonomik gelişmelerin OVP üzerindeki etkilerini yansıtmış olduk.”
‘Sosyal güvenlik sistemimiz değişmeyecek’
Yılmaz “Kur korumalı mevduat geçen yıl ortalarında 125-126 milyar dolardı, bugün 50 milyar doların altına geldi. Türkiye düşük KKM ile karşı karşıya” diye konuştu. Türkiye’nin uluslararası doğrudan yatırımlarda payını yüzde 1,5’e yükseltmek istediklerini belirten Yılmaz “Kredi derecelendirme kuruluşları not vermiş, vermemiş, onların bileceği şey. Biz riskleri azaltıp, bünyemizi sağlamlaştırıp yola devam edeceğiz” dedi.
Yılmaz “Sosyal güvenlik sistemimiz değişmeyecek. Esas şemsiyemiz o. İkame edici değil, tamamlayıcı adımlar atılacak. Emeklilerimize yüzde 41,5 enflasyon beklediğimiz bir yılda bunun 2 katı kadar artış sağladık. İmkanlar oluştukça yanlarında olmaya devam edeceğiz” diye konuştu.