Seçimden sonra ekonominin geleceğini belirleyecek en tehlikeli noktalardan biri kur korumalı mevduat (KKM) hesapları olacak. KKM’nin pimi çekilmek üzere olan bir bomba olduğu kesin ama ne kadar etki yaratacağı tartışma konusu. İşte birçok şeyi olduğu gibi KKM’nin yaratacağı tahribatı da seçimden çıkacak sonuçlar belirleyecek.
Geçtiğimiz hafta Merkez Bankası eski Başekonomisti Hakan Kara, uygulanan ekonomik sistemi ve KKM’yi, literatürde “ponzi etkisi” diye bilinen saadet zinciri olarak nitelendirdi. Kara, KKM hesaplarında ekonomi yönetiminin süreç içinde yaptığı değişikleri sıralayarak, “KKM, patlamaması için her seferinde daha büyük tavizler verilmesi gereken bir bombaya dönüştü” diyor. Ayrıca, KKM adlı saadet zincirinin artık sonuna yaklaşıldığını belirterek, bunun “kontrollü şekilde imha edilmesi” gerektiğini, bu yapıda ısrar edilirse sonunun hiç de iyi bitmeyeceğini vurguluyor. Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati, büyüyen tepki üzerine, KKM’nin kurtarıcı olduğunu bütçeye maliyetinin de giderek azaldığını söyledi.
Gerçekten de son dönemde iyice hacmi artıp, 120 milyar doları bulan KKM hesapları her an patlamaya hazır bir bomba. Ancak bu bombayı ve etkisini nitelendirmek için el bombası benzetmesi küçük kalabilir. KKM iyi yönetilmezse, nükleer bomba etkisi yapabileceği gerçeğini görmek gerekiyor. Buradaki belirleyici, Hakan Kara’nın dediği gibi, mevcut ekonomi politikalarında devam edip edilmeyeceği olacak. Mevcut politika devam ederse, nükleer bomba etkisi yaratma riski büyük. Kara, Temmuz’dan sonra her hafta yaklaşık 8-10 milyar dolar geri dönüş olacağını hatırlatıyor. Yani bu hesapların seçimden sonra, vadesi bittiğinde dövize dönme eğilimi olası ama böyle bir döviz yok. Unutulmasın ki swap hariç net rezervler eksi 78 milyar doların bile altına indi. Bir yıl içinde ödenecek dış borç miktarının 200 milyar doların üzerine çıktığı, cari açığın büyümeye devam ettiği bir ekonomide bunun karşılanması mümkün değil. O zaman da patlamanın gücü çok yüksek olabilir.
Buradaki kritik noktalardan biri dövizin baskılanmış olması ve seçimden sonra dolar kurunun 27-30 TL’ye kadar çıkacağı beklentisi. Kurda bu kadar artış kaydedilirse, dövizi karşılayamadığınız gibi, Hazine ve Merkez Bankası’na binecek yük de eklenince bombanın etkisi ağırlaşacak. Yani ne para politikası kalacak, ne ödemeler yapılabilecek ne de bütçe kalacak…
Bankalara da büyük yük
Bakan Nebati Hazine’nin yükünün 95 milyar TL olduğunu, yükün giderek azaldığını söylüyor. Nebati her zaman olduğu gibi, KKM için Merkez Bankası’nın ödediğini es geçmeyi tercih ediyor. Bir o kadar da Merkez Bankası ödese, şimdilik toplam maliyet 200 milyar lirayı zaten buldu. Merkez Bankası KKM zararını Hazine’ye ödeyeceği temettüden düştüğü için, bütçe açığı etkisi de sadece bütçede yazılı KKM ödemesi miktarıyla sınırlı kalmayacak.
Bombanın etkisini büyütecek başka bir unsur da bankaların durumu. Bankalar önce tüm yükü Hazine ve Merkez Bankası üstlendiği için rahat görünüyordu ancak uzun zamandır KKM hesaplarını çekmek için artı faiz veriyorlar ve faiz oranı yüzde 40’lara kadar yükseldi. Bankaların verdiği faizin, ‘fonlama faizi artı 1,5 puan’ını Hazine ve Merkez ödüyor ama gerisi bankaların yükü. Bankalar bu kadar yüksek maliyetle mevduat toplayıp, bu maliyetin yarısına Merkez Bankası’nın zoruyla düşük faizden kredi vermeye zorlandılar. Yani bankaların durumu giderek zorlaşıyor. Hazine ve Merkez Bankası’nın maliyetinin bir bölümünü böylece bankalar üstlenmiş oluyor. Bankaların yakında zarar yazmaya başlayacakları, tek dayanak olarak kalan bankacılık sisteminin sağlığının da artık tehlikeye gireceğini görmek gerekiyor.
Yani; kurlar yüksek oranda artığı takdirde bankalar, Hazine, Merkez Bankası hep birlikte batağa doğru gidecekler. İşte bu noktada seçimden sonra beklenen sermaye kontrolünün KKM’yi kapsayıp kapsamayacağı da gündeme gelecek.
Peki, KKM hesaplarının etkisi nasıl azalır.? Buradaki temel belirleyici politika faizlerinin artmasına izin verilip verilmeyeceği. Yeni gelecek iktidar faizleri artırıp, zaman içinde KKM’deki tasarrufların normal TL mevduata çekilmesini sağlayabilirse, yine tahribat olur olur ama bu tahribat azaltılır. İşte o zaman el bombası benzetmesi yapılabilir. KKM o kadar büyüdü ki, zamana yayılarak eritilmeye çalışılması en rasyonel yol oldu. Bunun için yüzde 35’lerdeki negatif reel faiz politikasından vazgeçilmesi şart görünüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen hafta CNN’e verdiği röportajda “Göreceksiniz faizleri indirmeye devam edeceğiz ve bu yolla enflasyonu indireceğiz” ısrarını yineledi. Bir yandan acaba Mehmet Şimşek ya da benzeri bir isim seçim sonrası göreve getirilir mi tartışmaları sürüyor. Kim gelirse gelsin; mevcut Cumhurbaşkanlığı sistemi, yetersiz kadro ve mevcut politika devam ederse değişen ne olabilir? Bu takdirde KKM bombasının yaratacağı tahribat çok büyük olmaz mı?