Hafta sonu açıklanması beklenen hükümette Mehmet Şimşek’in de yer alacağı neredeyse kesinleşti. Mehmet Şimşek isminin duyulması piyasalara yetti, Türkiye’nin risk priminin (5 yıllık CDS’i) sert bir şekilde gerilemesinin yani “Türkiye riskli ülke” algısının zayıflamasının, eurobondların fiyatlarının yükselmesinin ve borsadaki yükselişin sebebi bu. “Mehmet Şimşek gelecek, ekonomi politikaları normalleşecek” beklentisi…
Piyasaların, özellikle de borsanın kendi kendine gelin güvey olmasına alışkınız. Son olarak Cumhurbaşkanlığı seçiminin birinci turu öncesinde “Muhalefet kazanacak” beklentisiyle özellikle bankacılık ve holding hisselerinde ralli olmuştu. Seçimin birinci turunu Erdoğan kazanınca da “Muhalefet kazanıyor” diye gelenler arkalarına bakmadan kaçmıştı… Yani piyasanın sezgilerine çok da güvenmemek lazım.
Ankara’daki kaynaklarıma Mehmet Şimşek’i sordum:
– Mehmet Şimşek’in Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmede ekonomi politikalarında rota değişikliği konusunda net bir sinyal veya destek alamadığı ifade ediliyor.
– Şimşek Hazine ve Maliye Bakanı olmak isterken Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak konumlandırmak istediği belirtiliyor. Şimşek muhtemelen alanı bölüşmek ve riski azaltmak istiyor. Çünkü kritik bir anda Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak bir şey söylerken Hazine ve Maliye Bakanı aynı yönde söylem ve eylemde bulunmazsa büyük kargaşa olur.
-Erdoğan da muhtemelen icranın başındaki kişiyi tam kontrol edebilmek istiyor ki Şimşek’in Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmasını istiyor.
-Erdoğan’ın Şimşek’e sanılanın aksine Merkez Bankası Başkanı dahil bürokratlar için güçlü bir yetki vermeyeceği konuşuluyor.
Görüldüğü gibi Mehmet Şimşek’le ekonomi politikalarında kökten bir değişiklik gerçekleşeceği beklentisi pek de gerçekçi değil. Şimşek Cumhurbaşkanı Yardımcısı olsa bile “tam yetkili” olmayacak. Erdoğan’ın düşük faiz politikasında ısrarcı olduğunu biliyoruz. Seçimden önce CNN International’a verdiği röportajda şöyle demişti: “Benim tezim şu; faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Faizi ne kadar düşürürseniz enflasyon da o kadar düşer. Benim alanım ekonomi, bir ekonomist olarak da bunu başbakanlığım döneminde gerçekleştirdim ve ciddi manada faizle beraber enflasyon da düştü.”
Demek ki, faiz politikası Şimşek için yasaklı alan. Sadece o mu? 9 ay sonra yerel seçimler varken Erdoğan Merkez Bankası üzerinden dövize yapılan müdahalenin bitirilmesine, kurun serbest piyasada oluşmasına acaba izin verecek mi? İhracatçıların ve turizmcilerin döviz gelirlerinin yüzde 40’ını zorunlu olarak Merkez Bankası’na satması, yurtdışına 50 bin doların üzerinde para göndermek isteyenlerin “ikna edici” gerekçe göstermeleri gereği gibi olağanüstü dönem uygulamaları kaldırılacak mı?
Bu sorulara “Evet” yanıtı vermek mümkün değil. O nedenle Mehmet Şimşek büyük bir risk alıyor. 2021 yılında Naci Ağbal’ın başına gelen onun da başına gelebilir.
Hatırlarsanız, pandemi yılında geçen seneki gibi rezerv satışlarıyla uzun süre 6.85 TL’nin altında tutulan dolan yaz aylarında bir anda patlayınca dönemin Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal görevden alınmış, iki gün sonra da Berat Albayrak istifa etmişti. Albayrak’ın yerine Hazine ve Maliye Bakanlığı’na Lütfi Elvan getirilirken Merkez Bankası Başkanlığı’nı da Naci Ağbal atanmıştı. Ağbal görevi üstlendikten sonra arka arkaya faiz artırımları yapmıştı. Bu artırımlar Erdoğan’ı kızdırmıştı ve çok değil 4 ay sonra, 2021 Mart’ında apar topar görevden alınmıştı.
Naci Ağbal’ın başına gelen Mehmet Şimşek’in de gelir mi? Bu soruyu yönelttiğim kaynaklarım Mehmet Şimşek’in geçmişte sık sık geri adım attığını belirterek, Maliye Bakanlığı döneminde Berat Albayrak’a yakın olarak bilinen Osman Çelik’in bakanlık müsteşarlığına atanmasına itiraz etmemesini buna örnek gösteriyorlar.
Ankara’da ekonomi politikalarında rota değişikliği değil genişlemeci politikaların derinleştirilerek devam ettirileceği konuşuluyor. Kaynaklarımın yeni döneme dair söyledikleri şöyle:
- Cumhurbaşkanı Erdoğan ticari krediler ve konut kredilerinde hem faizlerin düşüşü hem miktarın artırılması konusunda işadamları çevresi tarafından ikna edilmiş durumda. Bu nedenle muhtemelen kamu bankalarından yeni kredi paketleri göreceğiz.
- KGF kredileriyle ilgili talepler çok yoğun. Cumhurbaşkanı Erdoğan yerel seçimleri düşünerek hemen olmasa bile yıl sonuna doğru burada da güçlü adım atılmasını isteyecek görünüyor.
- Erdoğan’ın kur korumalı mevduatın (KKM) çok başarılı olduğuna dair bir kanaati var. KKM Erdoğan’ın yıllardır “faiz artırmadan kuru kontrol edecek sihirli formül” arayışına tam uyuyor. Bu nedenle KKM zaten devam ederken “faiz artışı dışındaki çözümler” konusunda Erdoğan’ın ısrarcı olacağı düşünülüyor.
- İthalatı sınırlandırıcı önlemler konusunda bir süre önce Nebati ve ekibi bir sunum yapmış. O tedbirler hayata geçecek görünüyor.
- Bireylerin belli tutar üzerinde döviz ve altın alım satım işlemlerinde kar amaçlı ve sık işlem yapmalarını engellemek için yeni vergi ve komisyonlar çalışılmış. BDDK bu konuda hazırlık yapmış. Bunlar uygulamaya konacak diye söyleniyor
- Kritik bir konu: Yatırım Bakanlığı meselesi.. Varlık Fonu’nu aslında bir Yatırım Bakanlığı’na çevirme çabası var. Burası bir nevi paralel “Hazine Maliye Bakanlığı” olabilir. Geçmişte de konuşulmuştu. Bu kez kurulması ve Albayrak’a yakın bir ismin atanması ciddi ciddi gündemde deniyor. Öyle olursa bu çatışma ve çift başlılık oluşturabilir
Peki Mehmet Şimşek neden geliyor?
- Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan ve çevresi bir ölçüde ekonomideki sorunların farkında. Sorunların azalmasını, ekonomide daha sakin bir dönem geçirmeyi istiyorlar. Şimşek bu anlamda zaman kazandırabilecek bir isim.
- Ama Şimşek tam yetkili bir kurtarıcı değil. Katkı verecek ve “Başka yerde olacağına burada olsun” diye düşünülüp konumlandırılan bir isim.
- Erdoğan kendi modelinin seçim kazandırdığını gördü ve klasik çözümler dışında da çözümler olabileceğine inandı. Bu inanç ekonomi politika kararlarını elbette etkileyecek ve kısıtlar koyacak.
Peki piyasa durumun düşündüğü gibi olmadığını anlayınca ne yapacak?