Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, kamuda tasarrufla ilgili olarak yakında adımlar atılacağını söyledi. Sapanca’da düzenlenen Uludağ Ekonomi Zirvesi’nin açılışında konuşan Şimşek, yılın ikinci yarısında kamuda tasarruf ve harcama kontrolünün güçlü bir şekilde devreye gireceğini belirterek “Kamuda tasarruf ve harcama kontrolü ayağında çalışıyoruz. Yakında bazı hususları paylaşacağız, gereken adımları atacağız” dedi. Şimşek, maliye politikasındaki sıkılaşmanın amacının da dezenflasyonda Merkez Bankası’na (TCMB) yardımcı olmak olduğunu söyledi. Bakan Şimşek sıkı maliye ve para politikasının kalıcı düşük cari açığı getireceğini belirtti.
“Dezenflasyona geçiş için para politikasında bir normalleşme süreci gerekiyordu, bunu şu anda Merkez Bankamızın ifadesiyle başarmış durumdayız” şeklinde belirtirken, “Dezenflasyonu destekleyecek ilave adımlar atacağız, daha çok maliye politikası ve yapısal reformlar alanında olacak” dedi. Şimşek’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
-Küresel ekonomik görünümde Türkiye lehine daha olumlu bir arka plan var.
-Orta Vadeli Program’ı (OVP) güçlü bir şekilde uyguluyoruz, program çalışıyor, arzulanan sonuçları veriyor, programı güçlendireceğiz, Türkiye’nin makroekonomik sorunlarını çözmekte son derece kararlıyız.
-En büyük önceliğimiz fiyat istikrarı ve onu destekleyici şekilde mali disiplin.
-Yeşil dönüşüm, dijital dönüşüm ve yeni sanayi politikası öne çıkacak. Sürdürülebilir yüksek büyüme fiyat istikrarıyla mümkündür.
Dezenflasyon konusunda yeni adımlar atacağız
-Dezenflasyon bu yılın ikinci yarısında başlayacak. Dezenflasyona geçiş için para politikasında bir normalleşme süreci gerekiyordu, bunu şu anda Merkez Bankamızın ifadesiyle başarmış durumdayız. Dezenflasyonu destekleyecek ilave adımlar atacağız, daha çok maliye politikası ve yapısal reformlar alanında olacak.
-Enflasyonu sıkı para, maliye politikası, hedeflerle uyumlu bir gelirler politikası, yapısal dönüşüm ve verimlilik artışı ile düşüreceğiz, sonuçları yılın ikinci yarısında almaya başlayacağız.
-Faizin durduğu yere oranla para politikası daha sıkı bir durumda.
-Bu sene de deprem harcamaları ön planda ama biz önümüzdeki seneden itibaren deprem harcamaları dahil bütçe açığını ciddi bir şekilde yüzde 3’ün altına çekeceğiz.
-Bu sene harcama ayağına odaklanacağız. Harcamaların gözden geçirilmesi bir süreç işi, tasarruf konusunda çalışmalarımızı nihai bir noktaya getirdik, yakında bazı hususları paylaşacağız ve gereken adımları atacağız.
Türkiye’nin kırılganlığını azaltacağız
-Kayıtdışılık ile ilgili eylem planı açıklamayacağız, uygulama yapacağız, Hazine ve Maliye Bakanlığı çok güçlü bir şekilde sahada olacak.
-Şoklara karşı Türkiye’nin kırılganlıklarını azaltacağız.
Büyümede geçici yavaşlama olabilir
-Geçici olarak büyümede yavaşlama olabilir ama bizde hem büyüme potansiyeli güçlenecek, hem de büyüme performansı dünyaya oranla orta-uzun vadeli perspektifte çok güçlü şekilde seyretmeye devam edecek.
-Bu sene OVP’de yüzde 3,1’lik cari açık öngörümüz var ama çok büyük ihtimalle yüzde 2,5’in altında olacak.
Nükleer santralin devreye girmesiyle dışa bağımlılık azalacak
Enerjide dönüşüm önemli bir alan; Bu sadece dünyada moda olduğu için değil, Türkiye için bir zaruret. Nükleer santralin devreye girmesiyle birlikte dışa bağımlılık büyük oranda azalmış olacak.
-Önümüzdeki yıllarda belki ülkemizin yüzde 20-25 ihtiyacını Türkiye’de üretilen doğal gaz ve petrolden karşılayabileceğiz.
Ekonomide dengelenme başladı
-Çok büyük ihtimalle ilk çeyrekte net ihracatın katkısı pozitife dönecek.
-Yılın ikinci yarısından itibaren iç talep yumuşarken, dış talepteki toparlanmayla birlikte net ihracat pozitife dönecek, büyümede yumuşak bir geçiş yaşayacağız ama makul düzeyde kalacak ve dezenflasyon süreci başlamış olacak.
-Ekonomide dengelenme başladı, programın çalıştığının en güzel gösterge budur, önümüzdeki çeyreklerde çok daha net bir şekilde ortaya çıkacak
-Türkiye’nin dış kaynak ihtiyacı azalıyor.
‘Kredi risk primi 300 puana geriledi, daha da inecek’
Ekonomi programının bazı alanlarda öngörülerinden çok daha iyi çalıştığını, bir döngüsünün olduğunu anlatan Şimşek, “Rasyonel politikalar, yapısal reformlar beraberinde yatırımcı güvenini getirecek, getirmeye başladı. Bu, portföy tercihlerini etkileyecek, etkilemeye başladı. Reel kurda istikrar getirecek, başladı. Beraberinde bu döngü dezenflasyonu getirecek. Bütün bu döngü tekrar güçlü bir şekilde ivme kazanacak, özellikle 2025’ten itibaren ama 2024’ün ikinci yarısında sonuçlar somut olarak ortada olacak” değerlendirmesinde bulundu.
Şimşek, Türkiye’nin risk priminin 600-700 baz puan aralığından hızlı şekilde 300 puana kadar gerilediğini, risk priminin daha da inmesini beklediklerini söyledi. Türkiye’nin geçen yılın ortasından itibaren gelişmekte olan ülkelere oranla çok daha iyi bir performans gösterdiğine işaret eden Şimşek, şunları kaydetti:
“Türkiye’nin risk primi gelişmekte olan ülkelere göre çok daha hızlı şekilde düşüyor. Bu da programın ciddi şekilde rağbet gördüğünü ve çalıştığını gösteriyor. Kur oynaklığı azaldı. Çok büyük ihtimalle bu senenin ilk çeyreğinde net ihracatın katkısı pozitife dönmüştür ama iç talep ilk çeyrekte güçlü devam etti. Bu nedenle ilave sıkılaşma adımları atıldı.” Ekonomide dengelenmenin başladığını vurgulayan Şimşek, Türkiye’nin dış kaynak ihtiyacının azaldığını anlattı. Şimşek, sözlerine şöyle devam etti:
“Bunu seçim öncesinde de söyledik. Vatandaşlarımızın portföy tercihlerine her zaman saygılıyız fakat belli çevreler belli portföy tercihlerini pohpohladılar ama ülkenin dış kaynak ihtiyacı azalırken, ülkenin dış kaynağa erişimi artıyorken, Türk Lirası para politikası ile destekleniyorken o portföy tercihlerini pohpohlamak onların takdirinde olan bir konu.”
Banka ve reel sektörün dış finansmana erişiminin arttığını anlatan Şimşek, Türkiye’ye net portföy girişinde de artış olduğunu, bu tutarın Haziran 2023 ile Şubat 2024 arasında yaklaşık 17 milyar dolar olduğunu bildirdi.
Yıllık enflasyon oranının haziran sonrasında hızlı şekilde düşmesiyle piyasa beklentileri ile kendi hedefleri arasındaki farkın kapanacağını ifade eden Şimşek, piyasa beklentilerinin kendi hedeflerine yakınsayacağını kaydetti.
‘Kredi notu artışının geleceğine inanıyorum’
Şimşek, bütün göstergeleri itibarıyla güçlü bir bankacılık sektörüne sahip olduklarını belirterek, “Türkiye’nin büyümesinin önünde bankacılık sistemi kaynaklı bir sorun görmüyoruz” dedi.
Kredi derecelendirme kuruluşlarının “Notu artıracağım bu program sayesinde” diye pozitif görünüme geçtiklerini dile getiren Şimşek, “Pazartesi günü bütün bu reyting kuruluşlarının üst düzey yöneticileri ile çok kapsamlı ayrı ayrı toplantılar yaptım. Programımıza inanç çok güçlü. Ben inanıyorum ki önümüzdeki aylarda (zamanlama bizim işimiz değil) programın güçlü uygulanmasının devamı ile kredi notu artışı gelecek” diye konuştu.
‘Enflasyonun düşmesiyle kalıcı kaynak girişi artacak’
Şimşek, dışarıdaki yatırımcıların ilgisinin gelecek dönemde güçlü şekilde artacağına inandığını belirterek, “Çünkü makrofinansal sorunlar engel teşkil ediyordu. Özelikle enflasyon. Yüksek enflasyonist ortamda dışarıdan doğrudan yatırım çekmek kolay değil çünkü o ortamda çalışmaya çok alışık değiller. Enflasyonun düşmesiyle ben inanıyorum ki dışarıdan yatırımcı ilgisi, özellikle doğrudan yatırımcılar, kalıcı kaynak girişi çok güçlü bir şekilde artacak” değerlendirmesinde bulundu. AB Komisyonu üyesiyle dün gece toplantı yaptıklarını ifade eden Şimşek, bu toplantıda yeşil dönüşüm, yapısal reformlar alanında işbirliği imkanlarının ele alındığını söyledi.
Şimşek, Türkiye’nin Dünya Bankası tanımına göre orta ve üst-orta gelirli ülkeler grubunda olduğunu belirterek, “Ümit ediyorum ki belki bu sene üst gelirli ülkeler grubuna gireceğiz. Emin değilim ama girme ihtimalimiz var. Sadece 736 dolar daha artması lazım kişi başı milli gelirin” dedi.
Gelecek dönemdeki yapısal reformlara ilişkin değerlendirmede bulunan Şimşek, “Ayrıca önümüzdeki dönemde yapısal reform gündemimizin en önemli bileşenlerinden birisi kadınların iş gücüne katılım oranını artırmaktır. Dolayısıyla Türkiye’de nüfus yaşlanmaya başladı. Nüfustaki yaşlanmaya rağmen bizim hala önümüzde 15-20 yıllık bir fırsat dönemi var. Türkiye, bu dönemi iyi kullanacak ve bunun sayesinde yüksek gelirli ülkeler grubu arasına girip orada daha iyi noktalara, daha müreffeh bir ülke olma noktasında ilerleyecek” şeklinde konuştu.
Sanayi üsleri limanlara bağlanacak
Şimşek, geçmişte altyapıya çok önem verdiklerini belirterek, kara ve hava yollarında büyük oranda yapılması gereken yatırımları gerçekleştirdiklerini söyledi. Demir yollarının ise gelecek dönemde en büyük öncelikleri olduğunu vurgulayan Şimşek, “Neden? Çünkü karbon ayak izini düşürmek istiyoruz. Bütün demir yolu hatlarının mevcutların elektrifikasyonu, sinyalizasyonu. Bir de yüksek hızlı tren hatlarının inşası ama en önemlisi, sanayi üslerinin limana bağlanması. Bu, bizim en büyük önceliğimiz olacak ve bunun için de önümüzdeki 30 yıl içinde 70 milyar dolar civarında para harcayacağız” diye konuştu.
Orta ve yüksek teknoloji ile katma değeri yüksek alanlara destek
Daha çok yeşil dönüşüme, sanayide dönüşüme dolayısıyla yapısal dönüşüme kaynak aktaracaklarını anlatan Şimşek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bankacılık sisteminin de kaynakları oraya aktarması için gerekli çerçeveyi oluşturuyoruz. Bizim için önemli olan kaynakların tüketime değil üretime ve yatırıma gitmesidir ama yatırımdan da kastımız orta-yüksek ve yüksek teknoloji, katma değeri yüksek alanlar. Biz o alanları destekleyeceğiz, o alanları güçlü bir şekilde teşvik edeceğiz. O alanlara kaynak aktarımını da sağlayacağız. Dijital altyapıya ciddi yatırım yaptık. Türkiye, iyi bir noktada aslında ama yapmamız gerekenler şey var yani gelişmekte olan birçok ülkenin önündeyiz. Burada birçok bileşen var. Türkiye, yine o açıdan bir avantaja sahip. Bu avantajı, bu potansiyeli gerçekliğe dönüştüreceğiz. Özetle küresel arka plan daha destekleyici, programımız var, program çalışıyor. Tam bizim öngördüğümüz çerçevede sonuç veriyor ama bu programı güçlendireceğiz ve her alanda reformla Türkiye’nin dönüşümünü hızlandıracağız.”
Üç konuyu sürekli tekrarladı
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek konuşmasında sürekli olara üç konuyu vurguladı. Bunlardan birincisi hükümetin enflasyona karşı bir dezenflasyon programı olduğu idi. Şimşek bunu sürekli tekrarlayarak “hükümetin faiz artırmaktan başka iş yapmdığını” söyleyenlere bir anlamda yanıt vermiş oldu.
Daha önceleri sık sık Cumhurbaşkan Recep Tayyip Erdoğan’ın programın arkasında olduğunu belirten Şimşek bu sefer işadamlarına sık sık ‘Programımız işliyor” dedi ve uzun sunumunda bir takım grafiklerle iyileşmeyi anlatttı.
Dünya örneklerinde şok öncesine dönüş 3.4 yıl almış
Konuşmada sıkça tekrarladığı bir diğer mesaj da dezenflasyonun yılın ikinci yarısında başlayacağı idi. Programanın yoğunluğu nedeniyle 20 işadamıyla yapacağı özel toplantıyı iptal edip Sapanca’dan ayrılan Şimşek programın sonuçlarının zaman içinde alınacağını belirttti. Şimşek’e göre son yıllarda 56 ülkede 100 dezenflasyon programı uygulanmış ve enflasyonda şok öncesi düzeye dönüş ortalama 3,4 yıl almış.
Para ve maliye politikalarının gecikmeli etki yaptığını söyleyen Şimşek’e göre Türkiye’deki politikalara o perspektifle bakmak gerekiyor. Türkiye’de enflasyon şokunun tarihi 2021 yılı Aralık ayı. Uygulanmaya başlanan faiz düşürme politikası nedeniyle 2021 Kasım ayındaki yıllık yüzde 21,31 düzeyinde olan enflasyon Aralık ayında yüzde 36,08’e fırlamıştı. İşler Şimşek’in dediği gibi gelişir ve dezenflasyon da yılın ikinci yarısında başlarsa Türkiye’nin şok öncesi enflasyon düzeyine dönüşü için gerekli 3 yıl 4 aylık süre “sevindirici gelişme”nin ancak 2027 yılının kasım ayında gerçekleşebileceğini gösteriyor.