Yeni ekonomi yönetiminin rasyonel politikalara dönüşte yeterli adımları bir türlü atamaması, başladığı yoldan geri dönüş riskini ortaya çıkarıyor. Bir başka deyişle Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, geçen iki aylık süreye rağmen yabancılarda var olan “Naci Ağbal korkusunu” hâlâ yenemedi.
Seçim öncesi 6’lı Masa’nın oluşturduğu mutabakat metni ekonominin geleceği açısından büyük umut yaratmıştı. Buna rağmen yabancı banka ve yatırım şirketleri, daha önce Naci Ağbal’ın kısa süren Merkez Bankası başkanlığı dönemini hatırlatarak, politika metninin iyi olduğunu ama uygulamaya bakmak gerektiğini belirtiyorlardı. Bu kaygılarında, muhalefetin seçim kazansa bile yerel seçimler nedeniyle yeterince radikal adımlar atamayacağı endişesi vardı. Seçimden önce, AKP’nin kazanması halinde ise önceki politikaların devamı halinde ekonominin büyük bir krizle karşı karşıya kalacağını bekliyorlardı.
AKP’nin kazanmasına rağmen Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanmasıyla birlikte yerliler gibi yabancılar da rasyonel politikalara dönüş konusunda umutlanmıştı. Şimşek’e rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomide rasyonel politikalara dönüş konusunda koyduğu kısıtlar ise ister istemez yeniden bir burukluk yarattı. Çünkü Şimşek ve yeni Merkez Bankası yönetimi, faiz başta olmak üzere rasyonel politikalara tam olarak geçemediler.
Moody’s uyarısı
Uluslararası rating kuruluşu Moody’s’in yeni Türkiye Raporu yabancılardaki bu kaygıyı öne çıkarıyor. Moody’s yeni ekonomi yönetiminin kural bazlı ve öngörülebilir politikaya geçmesinin kredi görünümü açısından olumlu olduğunu belirtirken, geri dönüş riskine dikkat çekti. Moody’s, uygulanan politikaların ekonomiyi kabul edilebilir seviyeden daha hızlı yavaşlatması durumunda yeni bir politika değişimi riski olduğunu vurguladı. Bu yolda devam edilirse not ve görünümünün olumlu gelişeceğini kaydeden kuruluş, yeniden politika değişimi olması halinde kredi görünümünün negatife çevrilebileceği konusunda uyardı.
Buradaki kilit noktayı ekonomik büyümedeki yavaşlama oluşturuyor. Moody’s de biliyor ki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan seçim öncesinde beklediğinden daha keskin bir ekonomik daralma yaşanırsa, mevcut politikalardan her an geri dönebilir. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, iş insanlarına yaptığı konuşmada, “krediler konusunda 1,5-2 ay daha sabretmelerini” istemişti. Bu açıklama uygulanan yeni politikalardan, yetersiz kalsa bile, ekim ayı gibi geri dönüş yaşanabileceği ihtimalini gündeme getiriyor. Özellikle mevcut uygulamada yavaşlayan kredilerin ekim ayından itibaren yeniden açılması demek, Mart sonuna kadar, 6 aylık bir seçim ekonomisi sürecinin canlı biçimde yaşanacağı anlamına geliyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Moody’s tarafından yapılan Türkiye analizine ilişkin değerlendirmesinde kurala dayalı politikalarının kredi notuna yansıyacağını düşündüklerini belirtti. X (Twitter) hesabından yaptığı bu paylaşımda Şimşek, Moody’s’in politikalarda geri dönüş riskine yanıt olmak üzere, “Makro-finansal istikrarı sağlamak ve ülkemizin şoklara karşı dayanıklılığını artırmak için kurala dayalı, uluslararası normlara uygun politikaları uygulama konusunda kararlıyız” dedi.
Kaybolan güveni yeniden kazanmak zor
Şimşek, dün kendi politikalarına en fazla direnç gösteren iktidara yakın medya kuruluşlarından Yeni Şafak Gazetesi’ne de bir demeç vermiş. Şimşek buradaki demecinde önümüzdeki birkaç ay enflasyonun yükselmeye devam edeceğini belirtirken, bütçeyi düzeltmek için yaptıkları vergi düzenlemelerinin bir defaya mahsus enflasyonu körüklediğini ama artık olmayacağını kaydetmiş. Halbuki zamlar hâlâ devam ediyor ve 6 aylık bir seçim ekonomisi ve iç talepte yaratılacak büyük artış enflasyondaki artışın daha uzun süreceğinin göstergesi.
Şimşek’in demecindeki en önemli noktalardan biri sermaye fazlası olan Körfez ülkelerinden “sermaye ithalatı” yapmak için uğraştıklarını belirtirken, yabancı sermaye yatırımları konusunda genelde bir “bekle-gör politika güdüldüğünü” söylemesi. Şimşek böylece yabancı sermayede hâlâ uygulanan politikaların fazla kademeli olması nedeniyle güven sağlanamadığını, politikaların ancak bu yolda uzun süre gidilmesi halinde yabancı sermayenin geleceğini söylemiş oluyor.
Kısacası; yine yabancı sermayenin “Naci Ağbal korkusu” na takıldık. Yabancı sermaye politikalarda Şimşek’le birlikte bir değişim olduğunu kabul ediyor ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her an geriye dönüşe kararı vermesinden de korkuyor. Rasyonel politikalarda, ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geri dönüşünü imkânsız kılacak kadar yol alınması halinde, insanlar güvenebilecek. Bu noktaya gelecek miyiz, Erdoğan ekonominin yavaşlamasına ne kadar izin verecek, seçimi kazanmak için nasıl bir yol izleyecek bunlar belirsiz. Geçen seçim öncesinde yaşananlar da bu korkuyu besleyen çok önemli bir unsur.
Naci Ağbal korkusu bize tekrar gösterdi ki; güven bir kaybolursa, bunu yeniden kazanmak çok zor ve zaman alan bir süreç oluyor.