Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek geçenlerde vatandaşların sosyal medya üzerinden vergi ihbarında bulunabileceğini duyurmuştu. Sosyal medya vergi idarelerinin son derece etkin kullandığı bir mecra. Her ne kadar vergi idarelerinin kullanımının ağırlıklı olarak vatandaşlara bilgi vermek ve mükellefle etkileşim içinde olmaktan ibaret olduğu düşünülse de sosyal medyanın vergi idareleri için bambaşka bir kullanım alanı daha var: Mükelleflerle ilgili bilgi toplamak.
Vergi idaresinin sosyal medya aracılığıyla bilgi toplaması yeni olmadığı gibi şaşırtıcı da değil. Mükelleflerle ilgili bilgilere erişiminin yasal nedenlerle büyük ölçüde sınırlandırılmış olması, kısıtlı bütçeleri ve denetim aracılığıyla daha önceden işlenmiş vergi suçlarını tespit etmeye çalışıyor olmaları vergi idarelerinin işini bir hayli güçleştiriyor. Bu kısıtlı alanda kamuya açık olarak paylaşılan bilgilerin vergi idareleri için önemli bir kaynak teşkil etmesi sürpriz değil.
Bir vergi memurunun bir mükellefe ilişkin çevrim içi aramayı ilk ne zaman yaptığını saptayabilmek mümkün olmasa da yöntemin uzunca bir süredir kullanılmakta olduğuna ilişkin şüphe yok. Örneğin İsviçre Vergi İdaresi’nin bundan yaklaşık 18 sene önce sosyal medya platformları daha yeni yeni popüler olmaya başlamışken bir kişinin İsviçre’de mi yoksa Fransa’da mı ikamet ettiğini belirlemek için kişinin kamuya açık sosyal medya hesabını incelediği ve kararını verirken bu bilgilerden faydalandığı biliniyor.
Amerika’da yaşayan Rashia Wilson’ın Facebook sayfasında kendisini “IRS vergi kaçakçılığı kraliçesi” ilan etmesinden kısa süre sonra yargılanması ve hapis cezası alması da bu çevrimiçi aramaların düzenli olarak yapılmasıyla mümkün oldu.
Bir mükellefin sosyal medya hesaplarında herkese açık verilerinin incelenmesi veya bir mükellefe ilişkin hızlı bir “Google araması” yapılması ne hukuken ne de etik olarak sorun oluşturduğundan etraflı bir tartışmaya da yol açmadı. Herkese açık bir veriye sadece vergi idaresinin erişiminin kısıtlanması da makul bir yaklaşım olmaktan son derece uzak.
Vergi idaresinin internet araçlarından tam olarak ne şekillerde faydalanabileceği ve bu kullanımın sınırlarına ilişkin herhangi bir bilgi yayınlayan ülke sayısı son derece sınırlı. Bu konudaki en kapsamlı rehberleri ABD ve İngiltere’nin hazırlandığı söylenebilir. Her iki ülkede de vergi idaresi çalışanlarının sadece halka açık olarak paylaşılmış bilgilerden faydalanabileceği, veriyi elde etmek için ek bir adım atılmasının (mükelleflere arkadaşlık isteği göndermek, hesap oluşturmak vb.) gerekli olması halinde bu adımları atarak veri toplayamayacaklarının altı net şekilde çizilmiş durumda.
Aslında günümüzde bir vergi idaresi çalışanının Instagram üstünden bizi takip edip etmediği endişelenmemiz gereken en son konu. Zira vergi idareleri tarafından son senelerde kullanılmaya başlanan sistemler arkadaşlık isteği gönderen vergi müfettişi fikrine adeta nostaljik bir sevimlilik katıyor.
Vergi idarelerinin sosyal medya kullanımını en yakın zamanda gündeme getiren yetkililerden İtalya’nın Ekonomi Bakan Yardımcısı Maurizio Leo da açıklamalarında asıl endişe yaratması gereken hususa yer vererek “veri kazıma” yöntemi üstünde çalışmalar yaptıklarını belirtti.
Dijitalleşme ve büyük veri analitiğinin kullanımı son senelerde vergi idarelerinin en önemli gündem maddeleri arasında. ABD, İngiltere, Kanada, Hindistan, İtalya, Fransa gibi pek çok ülkenin vergi kayıp ve kaçağını azaltmak amacıyla sosyal medya platformları dahil farklı veri tabanları üstünde veri madenciliği yaptığı biliniyor.
Örneğin İngiliz Vergi İdaresi tarafından kullanılmakta olan ve “süper bilgisayar” olarak da adlandırılan Connect isimli programın aralarında bankalar, kredi kurumları, devlet kurumları, Google Street View, Amazon ve eBay gibi çevrim içi satış platformları ve sosyal medya platformlarının da olduğu 30 farklı veri tabanından veri topladığı belirtiliyor.
Vergi idareleri bu veri madenciliğine ek olarak veri komisyoncularından da veri satın alabiliyor. Türk Vergi İdaresi de büyük veri analitiği ve yapay zekadan büyük ölçüde faydalanıyor.
Sosyal medya platformlarından veri alındığını belirtir bir açıklama da henüz yapılmadığından bu verilerin şu an için vergi idaremiz tarafından toplanmıyor olduğu düşünülebilir.
Yapılan bu veri madenciliği sırasında sosyal medya platformlarından alınan verilerin ne kadarının paylaşan kişi tarafından herkese açık olacak şekilde paylaşıldığını, ne kadarının sadece belirli bir kitleyle paylaşılmak üzere platforma yüklendiğini net şekilde saptamak mümkün değil.
Vergi idaresi tarafından yapılan veri madenciliğine ilişkin yasal düzenlemelerin yapılmış olduğu Fransa’da madencilik kapsamında kullanılabilecek verilerin sadece vergi mükelleflerinin kendileri ile ilgili olarak, bir gizlilik ayarı uygulanmaksızın ve kullanım için herhangi bir şifre ya da hesap gerektirmeyen platformlar üstünden paylaşılan bilgiler olduğu açıkça belirtilmiş durumda.
Bununla birlikte böyle bir yasal düzenleme pek çok ülkede mevcut değil ve veri madenciliğinin sadece düzenlemede belirtilen sınırlar içinde kaldığını denetlemek neredeyse imkan dahilinde dahi değil.
Sosyal medya platformları dahil çeşitli veri tabanlarından toplanan bu “büyük veri” daha sonra vergi idareleri tarafından kullanılan yapay zeka programları aracılığıyla eşleştirilmekte. Böylece örneğin Alaçatı’daki bir villanın bahçesinden paylaşım yapan mükellefin o villayı 1.000.000 ABD Doları ödemek suretiyle geçen hafta satın aldığı, bununla beraber senelik gelir vergisi beyannamesinde çok düşük gelir beyan ettiği idare tarafından kullanılan sistem veya sistemler tarafından derhal belirlenebiliyor.
Sistemler bu belirlemelere göre mükellefleri belirli kategorilere yerleştiriyor. Kategoriden kasıt mükelleflerle ilgili bilinmesi gereken en temel karakteristik özellikleri belirten etiketler (yüksek hayat standardı, vergi kaçakçılığı tehlikesi, potansiyel vergi uyumsuzluğu vb.).
Örneğimizde yüksek hayat standardı ve potansiyel vergi uyumsuzluğu etiketlerinin uygulanması söz konusu olabilir. Bu etiketleme sürecinden sonra ise vergi idaresi gereken denetim ve kontrolleri yaparak vergi kayıp ve kaçağını rahatça saptayabiliyor.
Kullanmaya başladıkları bu sistemler vesilesi ile vergi idarelerinin sosyal medya platformlarından en efektif şekilde faydalananlardan olduğu dahi söylenebilir. Herhangi bir reklama maruz kalmadan ve hiç ilgilerini çekmeyen paylaşımlara bakarak saatlerini harcamadan, almaları gereken bilgiyi net bir şekilde alıp diğer somut verilerle eşleştirerek elde etmek istedikleri sonuca ulaşan vergi idareleri aslında sosyal medyayı reklamlar arasında boğulan, ilgilerini çekebilecek bir paylaşımı bulana kadar saatlerini harcayan, bulduklarında da yaptıkları çeşitli çıkarımlar ve verdikleri duygusal tepkiler nedeniyle aldıkları verileri pek de efektif olarak kullanamayan sosyal medya kullanıcılarına (yani bizlere) göre çok daha etkili şekilde kullanabilir duruma geldi. Yapılan paylaşımları diğer verilerle de eşleştirebilmeleri nedeniyle mükelleflerin paylaşmayı tercih etmediği bilgileri de algılayabilen vergi idareleri yapılan paylaşımlardan maksimum faydayı elde eden “en sadık takipçiler” konumunda.
Bundan sonra sosyal medya üzerinden paylaşım yaparken aklınızda bulunsun, çok yakın bir gelecekte en sadık takipçiniz vergi idaresi olabilir!