Kadın cinayetleri Türkiye’nin gündeminden hiç düşmüyor çünkü hemen her gün ülke yeni bir şiddet olayına uyanıyor. Öte yandan iktidarın kadın politikaları ise kadın haklarını savunan platformların eleştiri oklarını çekiyor. Bu, özellikle Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin ardından oldukça konuşulan bir konuydu. 8 Mart ve 25 Kasım’da İstiklal Caddesi’nde yürümek isteyen kadınların gözaltına alınması ve biber gazı kullanımı da her sene toplumun geniş kesiminin tepkisini çekiyor.
‘Nüfus temelli saha araştırmaları’
Bu yılın 25 Kasım’ında ise Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele başlıklı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi çok konuşuldu. 25 Kasım 2023 tarihli genelge Resmi Gazete’de yayımlandı ve o genelgede “Kadına yönelik şiddetle mücadele alanında kanıta dayalı politikaların geliştirilmesine temel oluşturacak ve uluslararası standartlarda istatistik üretilmesine imkan sağlayacak verilerin elde edilmesi amacıyla nüfus temelli saha araştırmaları gerçekleştirilecektir” ifadesi yer aldı. Bu ifadeler ‘kanıt’ kelimesinden dolayı tepki çekti çünkü ‘kadın beyanı esastır’ politikasını geriye attığı düşünüldü. Bununla birlikte genelgenin en alt kısmında 2006/17 sayılı genelgenin de yürürlükten kalktığı yazıyordu. Yürürlükten kaldırılan genelgenin konusu ise “Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirler” hakkındaydı.
Kanıt kelimesi bilerek mi seçildi?
‘Kanıt’ ifadesiyle birlikte tepki çeken genelge hakkında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı açıklama yaptı ve söz konusu iddiaları ‘çarpıtma’ olarak adlandırdı. “Söz konusu ifade kadına yönelik şiddetle mücadelede bilimsel temelli verilerin toplanmasında gözetilmesi gereken hassas kriterleri vurgulamaya yöneliktir” diyen bakanlık, 6284 sayılı kanunda da herhangi bir değişiklik yapılmadığını ifade etti. Bakanlık 6284’te değişiklik yapmanın normlar hiyerarşisi kapsamında hukuken mümkün olmadığını belirtti. 6284 sayılı kanun seçim döneminde gündemdeydi çünkü son anda AK Parti’yi destekleme kararı alan Yeniden Refah Partisi (YRP) kanunun kaldırılmasını istiyordu. Bakanlık töre cinayetlerine ilişkin tedbir alan genelgenin kaldırılmasına ilişkin sessizliğini ise korudu.
10Haber’e konuşan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) Genel Sekreteri Fidan Ataselim, son dönemlerin aksine bu genelgede 6284’ün çok fazla öne çıkarılmamasının olumsuz bir durum olduğunu söyledi. Söz konusu genelgenin daha önce yapılanların tekrarlandığı bir genelge olduğunu belirten Ataselim, yeni olanın ise veriye ve kanıta dayalı politika geliştirmek üzere istatistik raporlanması olduğunu ifade etti. İstanbul Sözleşmesi tartışmalarıyla birlikte kadın cinayetlerinin arttığını ama en çok şüpheli kadın ölümlerinin yükseldiğini belirten Ataselim, bunun bakanlıklarda istatistiki verisinin olmadığını aktardı. “Kamuoyuyla sadece belli dönemlerde İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılınca ‘hiçbir olumsuz etkilenme olmadı hatta kadın cinayetleri azaldı’ açıklamaları yapılıyor” diyen Ataselim, platformun verilerinin ise tam tersini söylediğini belirtti ve “Bütün bunlar üzerine veri meselesini gündemlerine almak zorunda kaldılar diye okuyorum bu maddeyi” dedi.
Kadının direkt korunmasına engel
Bilerek ‘kanıt’ kelimesinin tercih edilmiş olabileceğine dair de şerh düşen Ataselim, “Ama bunun üzerinden bir manipülasyonun dönmesine gerek yok. Bizim dikkat etmemiz gereken şey; 6284’e daha az yer verilmiş, 2006’daki önemli bir genelge yürürlükten kaldırılmış” diye konuştu. Bazı YRP’li yetkilerin ‘kadının beyanı esastır kalktı, kanıt getirildi’ şeklinde propaganda yaptığını da aktaran Ataselim, sözlerini şöyle sürdürdü:
“6284 tüm aile üyesini kapsayan bir kanun. Burada YRP’nin 6284’e rahatsız olduğu nokta; ‘kadınlar şiddete uğradığı zaman karakola gittiğinde direkt korunmasın’ demek istiyorlar. 6284 zaten cezaya ilişkin değil, korumaya ilişkin bir kanun. Burada kadının beyanı esastır meselesi, mağdurun beyanı esastır ilkesinden gelen evrensel bir norm.”
‘6284’e sahip çıkılması yine kadınların sayesinde’
4 Temmuz 2066’da yayımlanan ve 25 Kasım’daki genelgeyle yürürlükten kaldırılan “Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirler” konulu genelgenin çok kapsamlı olduğunu da vurgulayan Ataselim, “Kurumların ne yapması gerektiğini anlatan bir genelgeydi. Kaldırılması olumsuz bir durum” dedi. Bakanlığın açıklamasını ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 25 Kasım’daki konuşmasını da yorumlayan Ataselim, bunun kadın mücadelesinin sonucu olduğunu söyledi. Ataselim, “Cumhurbaşkanı 25 Kasım’da 6284’e çok sahip çıktığını ifade etti. Cumhurbaşkanı’nın bunu demek zorunda kalması iyi bir durum çünkü bunu kendi kendine demedi. Demek ki yaşam mücadelesi veren kadınlar bu açıklamayı yaptırttı” diyerek sözlerini noktaladı.