Gün geçmiyor ki Türkiye’de bir kişi daha ifade özgürlüğü hakkını kullanmak isterken kendini cezaevinde bulmasın. İzmir’de ‘Tüylü Mikrofon’ isimli kanalın sokak röportajında Instagram’a getirilen erişim yasağıyla ilgili soruyla ilgili düşüncülerini dile getiren Dilruba Y. ertesi gün kendini cezaevinde bulacağından habersiz evine döndü.
Sosyal medyada yayılmasıyla birlikte Dilruba’nın röportajı yetkililerin radarına girdi. Olayın ertesi günü tutuklanan Dilruba önce İzmir Adliyesi’ne sevk edildi. Savcılık işlemlerinin ardından Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’ne çıkarılan Dilruba’nın tutuklu yargılanmasına karar verildi. “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama” ile “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla tutuklanan Dilruba şu an cezaevinde.
Dilruba Y.’nin avukatı Hüseyin Yıldız “Haksız ve hukuksuz bir tutuklamayla karşı karşıyayız. Sonuna kadar itirazlarımızı sunacağız. Ve bu itirazlarımız neticesinde de Dilruba’nın tahliye edileceğine hukuki inancımız sonsuz” dedi.
Dilruba Y.’nin gözaltına alınmasından tutuklanmasına kadar giden süreçte savcı değişikliklerinin olduğu iddialarına ilişkin de konuşan Yıldız’ın açıklaması şöyle:
“Öyle bir söylentiyi Dilruba Hanımla da görüştük. İki defa savcı değişikliği olmuş. İfade alacak savcı değişmiş ve en son da müracaat savcılığında ifadesi alındığı yönünde bilgi verdi bize kendisi. Artık vatandaşın sesinin net gür bir şekilde duyulduğu sokak röportajlarının, artık iktidarı eleştiren sokak röportaj sayısının artması sayısının tabi RTÜK Başkanı’nın da bunu takibe aldığı yönünde bir açıklama yapması bizi bu süreçlere getirmiş durumda.”
Dilruba Y.’nin tutuklanmasından süreçteki savcı değişikliklerine kadar yaşanan olaylarla ilgili 10Haber’e konuşan eski Yargıtay Savcısı Av. Dr. Mehmet Ruşen Gültekin Dilruba’nın tutuklanmasının uzun zamandır yaşanan haksız tutuklamaların ve yargılamaların bir benzeri olduğunu dile getirdi.
‘Tutuklama kararı abesle iştigal’
Gültekin’in görüşleri şöyle:
“Biz bu tür davalara ‘Düşman Ceza Hukuku’ yargılaması diyoruz. Yani bu demektir ki bir çifte standart durumundan bahsediyoruz. AKP’li ya da MHP’li biri çıkıp ‘muhaliflerin kafasını keseceğiz’ dediğinde buna herhangi bir yaptırım uygulanmazken muhalif biri çıkıp ‘ağır eleştiri’ yaptığında ceza kanunları onun aleyhine işliyor. Dilruba’nın durumu da böyle. Söyledikleri hakaret değil anmak ağır eleştiri olabilir. Bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararları da Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) kararları da bu yönde.”
“Tutuklanma kararı abesle iştigal” diyen Gültekin kaçma şüphesi ya da delil karartma şüphesi olmayan birinin Türk Ceza Kanunu’na (TCK) göre tutuklanamayacağını söyledi. Dilruba’nın tutuklandığı suçların da kanundaki karşılığına uymadığını ifade etti:
“Bunu söylemekten dilimizde tüy bitti, bunu AKP’li vicdanlı hukukçular da söylüyor. TCK 216’dan (Cumhurbaşkanına hakaret) bir tutuklama var. Bu haksız bir tutuklama. Bu suç ancak ‘halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik edildiğinde’ gerçekleşir. Dilruba röportajında ‘oy verenlere, sokak hayvanlarının katline izin verenlere’ gibi ifadeler kullanıyor. Ortada iddia edildiği gibi bir suç yok.”
‘Yargı sopa olarak kullanılıyor’
Kanun maddesinin söylediklerine dayanarak Dilruba’nın beraatine karar verileceğini söyleyen Gültekin “Yargının sopa olarak kullanıldığını görüyoruz” dedi. Yargıçların ve savcıların dosyaları incelerken kendilerini siyasi konulardan soyutlamaları gerektiğini ve kimin dosyası olduğuna bakmadan gereği neyse onu yapmaları gerektiğinin altını çizen Gültekin “Aksi takdirde bu zulüm artacaktır” dedi.
Savcı değişikliği iddiaları ile ilgili de konuşan Gültekin “Bu korkunç bir durum. Bir dosyaya bakmakta olan savcının aldırılıp yerine başkasının koyulması yargıda kıyametin kopmasıyla eş değerdir” dedi ve ekledi:
“Özellikle son zamanlarda Cumhurbaşkanına hakaret ve siyasi mesele dosyaları savcıları zor durumda bırakıyor. Hakimler ve Savcılar Kurulu giderek siyasallaştı. Bu tarz dosyalarda hoşa gitmeyen savcıların sürüldüğünü her gün görüyoruz. Savcılara büyük bir gözdağı veriliyor biz de sonra ‘kahraman’ bekliyoruz.”
“Dilruba’nın söylediği gibi tek adam rejiminin ağır sonuçlarını yaşıyoruz” diyen Gültekin “yeniden demokrasiye, parlamenter rejime, yargı bağımsızlığına ve hukukun üstünlüğüne dönülmezse bugün Dilruba olur, yarın Ruşen olur, öteki gün bir başkası. Her gün yaşıyoruz bunu. Demokratik toplumlarda olmaması gerekenler oluyor biz de bunları anlatmaya çalışıyoruz” diye konuştu.