Amerika’daki orkestralar, kadrolarındaki çeşitlilik ve temsiliyet konusunda eleştiriliyor. Son yıllarda bu tartışmalara yönelik adımlar atılsa da henüz istenilen seviyeye ulaşılmış değil. Orkestralara yönelik temel eleştirilerden biri, kadrolardaki cinsiyet eşitsizliğiydi. Dünyanın en iyi 100 orkestrasının 2020-2021 sezonuna dair yapılan kapsamlı bir araştırma, konserlerdeki parçaların sadece yüzde beşinin kadın besteciler tarafından yazıldığını ortaya çıkardı. Yine rapora göre, konserlerin yüzde 88’inde sadece erkeklerin yazdığı müziklere yer verildiği görüldü.
Orkestra yönetimleri bu eşitsizliği gidermek için çalışmaları hızlandırdı. Kadınların yönetimdeki payı neredeyse ikiye katlandı, son on yılda daha fazla Asyalı ve Latin müzisyenlerin işe alınması konusunda bazı ilerlemeler kaydedildi. Ancak bu yeniliklerin yeterli olmadığı hatta ilerlemelerin yavaşlığı konusunda eleştiriler gelmeye devam ediyor. Geçen hafta Amerikan Orkestralar Birliği’nin yıllık konferansında sunulan bir rapor bu endişeleri yeniden gündeme getirdi.
Raporun öne çıkan bulguları şöyle:
- On yıllık dönem boyunca erkek ve kadın temsilinde neredeyse denge sağlandı ama kadın müzisyenlerin daha çok küçük ve orta bütçeli orkestralarda çalışma eğiliminde olduğu, daha büyük bütçeli orkestralarda daha az yer aldığı görülüyor.
- Siyahi veya Afrika kökenli Amerikalı müzisyen temsili, on yıllık dönemde diğer tüm ırksal ve etnik gruplardan daha yavaş bir oranda arttı, yani çok az bir ilerleme kaydedildi. Ulusal düzeyde orkestra müzisyenlerinin yaklaşık %21 farklı etnik ve ırk kökenine sahip. Ancak bu süreçte siyahi müzisyenlerin oranı yalnızca %1.8’den %2.4’e yükseldi.
Amerika Orkestra Birliği’nin başkanı Simon Woods da daha hızlı ilerlemeleri gerektiğini, bu gerçeği inkar edemediklerini dile getirdi. Woods ayrıca geribildirimler ışığında samimi bir değişim çabası gösterdiklerini de sözlerine ekledi.
Tartışmalar devam ediyor
Tartışmalara çözüm önerileri sunanlar da var. Bazı müzisyenler, aktivistler ve yorumcular, orkestraların müzisyenlerin seçim sürecinin, kimlikler belli olmadan herhangi bir kayırma ortamı dışında gerçekleşmesi gerektiğini savunuyor. Zira bu uygulama, 1970’lerde uygulandığında işe alımda önyargıyı ortadan kaldırmış, kadınların orkestralardaki görev alma oranlarını artırmıştı.
Kitaplara ve dizilere de konu oldu
Amerika’nın klasik müzik ve müzikal dünyasıyla ilgili içerden bilgi veren bir kitap da var. Obua sanatçısı Blair Tindall’ın ‘Mozart in the Jungle/Balta Girmemiş Ormanda Mozart’ isimli kitabı, müzik endüstrisinde yaşadıklarını sansürsüz bir şekilde anlatıyor. Kitap içerden bilgiler vermenin yanı sıra sanat dünyasının 80’li ve 90’lı yıllarda yaşadığı dönüm noktaları ve sıkıntıları da aktarıyor. Daha sonra kitaptaki öykülerden ilhamla, aynı isimde bir dizi de ekranlara geldi. Amazon Prime dizisi, 2014-2018 yılları arasında gördüğü ilgiyle daha geniş kitlelere ulaştı.