Ani diye bir kız var, 23 yaşında. Bir pavyonda çalışıyor. Ancak burası Türkiye’deki pavyonlardan biraz farklı. Küçük odalarda seks oyunları daha ileri gidebiliyor. Ani bir gün çok zengin bir Rus’un oğluyla tanışıyor. Çocuğun iki adı var: Ivan ve Vanya. Vanya 21 yaşında, işi gücü yok. Çok güzel bir evde tek başına yaşıyor. Yani film klasik bir pavyondan kız kaldırma hikayesi anlatıyor, bizde örneği çok.
Bol para, uyuşturucu ve seks
Vanya bir haftalığına birlikte olmayı teklif ediyor Ani’ye, karşılığında 10 bin dolar öneriyor. Ani 15 bin istiyor, Vanya “Evet” diyor. Ani “10 bin dolar’ı da kabul ederdim” deyince Vanya “Ben 30 bin de verirdim” diye cevap veriyor. Ben bu diyaloğu bir filmden hatırlıyorum, ama hangi film, şimdi çıkartamadım. Aslında paranın hiçbir önemi yok. Nasılsa çok var. Ani Vanya’ya paranın kaynağını soracak oluyor. Vanya önce babasının uyuşturucu işinde olduğunu, sonra da silah sattığını söylüyor. Hangisi doğru anlayamıyoruz.
Günler geçiyor, Ani ve Vanya birbirlerine aşık oluyorlar. Bol miktarda seks sahnesi var. Sevişmedikleri zaman Vanya video oyunlarıyla zaman geçiriyor. Evin garajında bir sürü pahalı araba var (Markalarını yazmayacağım, sonra reklam oluyor, herkes onları satın almak istiyor). Filmin bir başka özelliği bazı repliklerin Rusça olması. Rusça artık Avrupa’da çok duyulan bir dil değil.
Vanya’nın babasının Putin ile ilişkisi var mı, bilemiyoruz, pek önemi de yok. Ani, Vanya ve arkadaşları çok eğlenceli bir hayat yaşıyorlar. İçki su gibi, uyuşturucu sudan ucuz. Vanya kumarhanede büyük miktarda para kaybediyor, tabii ki hiç önemsemiyor.
Daha sonra Vanya’nın Rusya’ya geri dönüp babasının fabrikasında çalışması gerektiği ortaya çıkıyor. Şimdi artık kesin: Babası Putin’in adamı. Vanya, Ani’ye evlenme teklif ediyor. Evlenirse hemen Amerikan vatandaşı olacağını düşünüyor. Kız önce üç karatlık bir yüzük istiyor, sonra dört karatlık bir yüzük alınıyor. Las Vegas’ta tuhaf bir kilisede evleniyorlar. Vanya evlendikten beş dakika sonra “Ben Amerikalıyım” diye bağırıyor. Bütün bu olaylar filmin ilk 47 dakikasında gelişiyor. Sonra işin içine Vanya’nın ailesi giriyor. Ailenin Amerika’daki işlerini yürüten bir papaz, komik olsun diye özellikle seçilmiş iki beceriksiz ve salak koruma öyküye dahil oluyor. Sonra senaryo yavanlaşıyor, filmin temposu düşüyor.
Film ‘Özel Bir Kadın / Pretty Woman’ı çağrıştırıyor. İnternete girip baktım, ‘Özel Bir Kadın’ 1990 yılında çekilmiş. İki film arasında benzerlikler olmasına karşın burada ne Richard Gere, ne de Julia Roberts var, ne de doğru dürüst bir öykü. Sinema acaba neden geriye gidiyor?
Eksik kalmasın, filmin adını da yazayım. Kızın adı aslında Ani değil Anora imiş. Anora Özbekçe bir sözcükmüş ve anlamı nar çiçeği imiş. Filmin adı da ‘Anora’. Yönetmeni Sean Baker, uzunluğu 138 dakika. Bana üç saat gibi geldi. Uzak durmakta fayda var.
Demek ki seks satıyor!
Yıllardır tanıdığım Göteborg Film Festivali’nin programcısı Freddy Olsson bütün festivalleri dolaşır ve günde beş-altı film izler. Bu yıl Cannes Film Festivali’nde izlediği filmlerin çoğunun aşırı cinsellik içerdiğini, buna daha önce hiç rastlamadığını söyledi. Doğru. Demek ki seks satıyor ve artık filmlerde daha çok sevişme sahnesine yer verme eğilimi var. Dünya acaba Türkiye’nin 1970’lerdeki seks filmleri dönemine geri mi dönüyor?
Cannes Film Festivali’nin ana mekanı 1982 yılında açılan Festival Sarayı. Buradaki salonlarda festival filmlerinin büyük bir bölümü gösteriliyor. En büyük salonun adı Lumiere. Fransız besteci Claude Debussy’ye adanmış bir başka salon var. Bir diğer salonun adı Bunuel. Bir salon ünlü Fransız film eleştirmeni ve Cahiers du Cinema adlı film dergisinin kurucusu Andre Bazin’in adını taşıyor. Yıllarca 60. Yıl Salonu olarak bilinen bir salona da hayata veda ettikten sonra Agnes Varda’nın adını verdiler.
Bizim ülkemizde de alt geçitten üniversiteye, hamamdan köprüye, çıkmaz sokaklardan parklara, neredeyse her yere politikacıların adını veriyorlar. Bunu hiç anlayamıyorum. Sanki politikacılar bu ülke için çok önemli işler yapmış gibi. Ülkenin hali malum.