Sinemanın en büyük mitlerinden biri James Bond. 20 yüzyılda popüler kültürün en önemli sembollerinden… Resmi ve gayrıresmi olarak bugüne kadar 27 James Bond filmi çekildi. Bu filmler yaklaşık 2 milyar insan tarafından izlendi. Filmlerin sadece sinemalardaki gösteriminden 8 milyar dolarlık bir hasılat elde edildi. Son filmi ‘Ölmek İçin Zaman Yok’ta, James Bond öldü, böylece öldürme yetkisi olan tek ajanın macerasına da nokta konuldu.
‘İnsan İki Kere Yaşar’: Irkçılık yapılıyor
Ama eski dostumuz artık tu kaka ediliyor. İngiltere’de, British Film Institute’de (BFI) iki James Bond filmi gösterilirken ‘gücendirebilir’ uyarısıyla sunuldu: “Bu filmlerin birçoğunun, kendi döneminde yaygın olan görüşleri yansıtan ancak (o zaman olduğu gibi) bugün de rahatsız edici olacak dil, resim veya başka içerikler içerdiğini lütfen unutmayın.” Gösterilen filmlerden ‘İnsan İki Kere Yaşar’ için ekstra bir uyarı daha vardı: “Modası geçmiş ırkçı stereotipler içeriyor.”
İşte bu uyarılar İngiltere merkezli bir tartışmayı yeniden alevlendirdi. Hatırlanacağı üzerine James Bond’un yayıncısı da yeni nesle ulaşmak James Bond’un maceralarının yeni basımlarında birtakım değişikliğe gidileceğini açıklamış, kitaplardan ırkçı, ayrımcı ifadeleri ayıklayacaklarını söylemişti. Şimdilik BFI o kadar ileri gitmedi ve sadece uyarı koydu. Ama bu bile James Bond ile ilgili tartışmaları yeniden başlatmaya yetti.
James Bond: O bir rol modeliydi
James Bond aslında bir Soğuk Savaş dönemi kahramanı. Bond, yıllarca bir yandan sinemada İngiliz istihbaratının gerçek hayatta çizilen imajını düzeltirken bir yandan da dünyayı ancak bir İngiliz’in kurtaracağı fikrini işledi. Hollywood Bond’un oluşturduğu bu imajı yıkmak için sayısız ajan çıkardı karşımıza. Ama onun karizmasına erişecek bir ajan daha ortaya çıkmadı.
Bunda bir ajandan ziyade Bond’un 20. yüzyılın ikinci yarısında dünyaya bir erkek profilini sunmasının etkisi büyüktü. İyi giyimli, centilmen, salon erkeği olduğu kadar sahada her türlü tehlikeyi göze alabilen, daima güzel kadınlarla ilişki kuran, flörtöz bir erkek profiliydi bu. Ve alıcısı da çok oldu. Böylesi bir erkek modeline genel olarak kayıtsız kalınmadı ve James Bond bir rol modeline dönüştü.
Soğuk Savaş kahramanı Soğuk Savaş’ın kalıntıları içinde veda etti
İşte bu modelin günümüz dünyasında bir karşılığı yok diye düşünülüyor. Evet, dünyada paradigma değişiyor. Açık ya da gizli ırkçılık ve her türlü ayrımcılık yapan, kadınlarla eşitli bir ilişki kurmayan karakterlerin günümüz dünyasında bir karşılığı yok. Dünya bu tür karekterleri idealize etmekten vazgeçti. Ki James Bond’un son filmde öldürülmesinin sebebi de biraz buydu. İyi bir final düşünüldü ve Soğuk Savaş dönemi kahramanı, Soğuk Savaş’ın kalıntıları içinde veda etti.
Peki ama onun külliyatına nasıl yaklaşacağız orası meçhul işte. Tartışma da burada düğümleniyor. Ki bu durum sadece James Bond için geçerli değil, kültürel olarak fenomen olmuş gerçek ya da kurmaca tüm karakterler bu belirsizliğin karşısında kaderlerinin ne olacağını bekliyor! Ve dünya henüz bu konuda doğru yolu bulmuş değil.
Bir tarafta bu tür karakterleri kendi dünyasına hapsetmek isteyenler var. “Üstlerini çizelim yolumuza devam edelim” diyenler. Onlara göre, bugünün değerleriyle uyuşmayan her türlü karakterin şimdiki zamanda yeri yok. Karşı tarafta ise “İyisiyle kötüsüyle onlar bir dönemin kültürel değeriydi saygı duyulması gerekiyor” diyenler… Özneler değişiyor ama tartışma değişmiyor. Çözüm de üretilemiyor ve kör dövüşü devam edip duruyor.
Tam da bu nokta da James Bond özelinde bir itiraz var. Naçizane tüm bu tartışmalarda gözden kaçan bir noktayı işaret ediyor. “Seyircilerin bir filmin, eserin kendi zamanının değerleri bağlamında üretildiğini anlayacak zekaya sahip olduğunu neden önemsemiyoruz” diyor bu itiraz. Sahi, bu tartışmayı yürütenlen insan zekasına neden güvenmiyor. İnsan, izlediği, okuduğu, gördüğü bir şeyi nasıl değerlendireceğini bilecek bir zekaya sahip bir tür!