28. İstanbul Tiyatro Festivali'nde Schaubühne’nin 'III. Richard'ı nihayet sahnedeydi. Alman oyuncu Lars Eidinger'in starlaştığı 150 dakikalık oyun ayakta alkışlandı. Eidinger'in sürprizi sahneyle sınırlı değildi. Sonrasında DJ setinin başına geçti...

Zorlu PSM amfisi tiyatronun kalbi gibi; oyuncular, yönetmenler, yapımcılar bir arada; Alman tiyatrosunun yıldız topluluğu Schaubühne’nin 10 senelik -ama bizim, Türkiye’de ancak görebildiğimiz- efsane oyunu ‘III. Richard’ı izlemek üzere buluştuk. 28. İstanbul Tiyatro Festivali’ni iki gösterimle kapatacak olan oyun, en çok Alman yıldız oyuncu Lars Eidinger’in yüksek performansı dolayısıyla merak ediliyor.

Tilbe Saran’dan Serkan Keskin’e, Demet Evgar’dan Beren Saat’e çok sayıda oyuncu, sinema ve tiyatro insanı Zorlu PSM’de. Bir oyuncu arkadaşımız “Düğün gibi…” diye espri yapıyor selamlaşırken. “Lars Eidiginer’e gram altın mı takacağız?” diye pası alıp devam ediyoruz…

Oyun 150 dakika. 10 sene önce prömiyer yapan, en nihayet İstanbul’da izlediğimiz oyunla (2017’deki festivale geleceklerken Türkiye’deki hukuksuz uygulamaları gerekçe göstererek İstanbul gösterimlerini iptal etmişti topluluk) karşılaşmaya hazırız.

Oyuncular seyircilerin arasından geçerek sahnedeki yerini alıyor. Fonda, sahnenin sağında yerini alan canlı bateri performansı, oyun boyu etkileyici bir ses tasarımı sunacak.

‘III. Richard’ın alametifarikası, beklediğimiz, tahmin ettiğimiz üzere yıldız Alman oyuncu Lars Eidinger. 48 yaşındaki oyuncu, 150 dakikalık süreye yayılan performansı boyunca çoklukla odakta kalarak bize Shakespeare’in belki de en şımarık, en hınzır, hem en kötücül hem de acınacak derecede komik karakterlerinden olan, taç ve iktidar peşinde utanmadan yakıp yıkan III. Richard’da, akıldan kolay çıkmayacak bir performans sunuyor.

Çağdaş tiyatronun efsaneleşen yönetmeni Thomas Ostermeier’in rejisi, tavandan sarkan kamera/mikrofon aracılığıyla seyirciyi de oyunla etkileşime girmeye ara ara dahil eden bir yapıda. Ki dün geceki gösterimde teknik aksaklıkların azizliğiyle çok sık üstyazı sıkıntısı yaşadı. Lars Eidinger de neredeyse her üstyazı kesintisinde reji masasıyla iletişim kurup anlık espriler eşliğinde aksaklık durumunu kotardı. Bir ara Almanca üçe kadar sayıp ses kontrolü yaparken ‘Hamlet’e zıplayıp “To be or not to be” (Olmak ya da olmamak) diye seslenerek salonu güldürmesi de aklımızda…

Eğlenceli ve hınzır bir yorum

Yer yer uzadığı ve sarktığı anları hissettirse, yer yer ‘eski’ (ve hatta kraliçelerin ‘ezik’ yorumları üzerinden bir parça ‘kadın dostu olmayan’ bir reji ve yorum izlediğimiz) hissi verse de Shakespeare’in ‘eciş bücüş, sevilmeye ve ilgiye muhtaç’ III. Richard’ının hem anlaşılır hem de hayli eğlenceli, bolca güldüren bir temsili vardı karşımızda. Lars Eidinger başta olmak üzere tüm ekibin hınzır sahne dili bunda en büyük etkendi. Ama ‘star oyuncu’ da gerçekten hak ediyordu ‘yıldızlığı’. Şeytan tüyü mü dersiniz, ‘sahne hayvanlığı’ mı; her boyutuyla göründüğü, konuştuğu, sinsi sinsi güldüğü her anı dolu dolu yaşatan bir oyuncu izledik III. Richard rolünde.

Tepeden/merkezden sarkan o ışıklı kamera/mikrofon aparatının oyun boyu kullanımı son derece işlevseldi. Ama bu reji fikrinin de şüphesiz en yaratıcı anını, ‘Richard’ın ölülerinin’, son muharebesinden önce, rüyasında tepesine üşüştüğü sahnede yaşadık.

Tüm ailesini katleden Richard, malumumuz, artık kaybetmeye mahkûmdur ve tiyatro tarihinin en meşhur repliklerinden “Bir ata krallığım!” için dakikalar sayılıyordur… İşte o meşhur replik öncesi, meydan muharebesi öncesi uykuya yatan Richard’ı, oyun boyu, iktidar uğruna, binbir habislik eşliğinde üst üste dizdiği ‘ölüleri’ ziyaret eder. Tepeden sarkan ışıklı kamera/mikrofon düzeneği aracılığıyla, dekora yansıyan görüntüde teker teker belirirler: Kardeşi, yeğenleri, eski kraliçenin (yengesinin) kardeşleri ve zorla evlendiği karısı… Hepsinin ağzında aynı replik: “Savaş meydanında umutsuzluğa kapılıp da öl…”

‘Sansürlü’ ya da giyinik Richard…

Richard, üstünde bir tek iç çamaşırı olduğu halde fırladığı bu kâbus dolu yataktan, bildiğimiz üzere yenileceği o savaşa geçiş yapıyor işte oyunda. Karanlıklar içinde, kılıcı elinde, adeta kendi kendiyle savaşıyor. (Bu sahnelerde, oyunun orijinalinde, oyuncu Lars Eidinger’in tamamen çıplak olduğunu, İstanbul gösteriminin bu açıdan ‘sansürlü’ olduğu konuşuluyor çıkışta…) Finali, oyun boyu -adeta Çehov’un ‘duvardaki silahı’ gibi salınan, o ana dek ucundaki mikrofon ve kameranın kullanıldığı, kablo/ip sarkıtına tek bacağından tepetaklak asılı halde bitirerek getiriyor, III. Richard.

Lars Eidinger’ı o ipin ucunda tek bacağından sarkar halde alkışlarken, dikkatli ve tevellütü yeten tiyatro seyircilerinin gözünde Kevin Spacey beliriyor. Zira biz, 2011’deki İstanbul Tiyatro Festivali’nde, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde de Sam Mendes yönetimindeki ‘III. Richard’da da benzer bir oyun sonu sahnesi görmüş, Kevin Spacey’i tam da bu şekilde tek ayaktan tepetaklak mevta olmuş bir III. Richard olarak alkışlamıştık…

Finalde herkes halinden memnun. Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’ni dolduran seyirci firesiz ayakta. Almanya için kısa (Berlin’de oyunlar 5-7 dakika arası alkışlanıyor) ama bizim için uzun denebilecek üç dakika boyunca alkışlanıyor oyun.

DJ kabininde enerji bombası bir ‘Kral’

Bitti mi? Hayır. En azından oyun sonrası, Zorlu içindeki Walkers’ta Mey Diageo sponsorluğunda düzenlenen partiye davetli olan şanslı azınlık için, hayır… Biz de, o ‘şanslı grubun’ içinden birkaç tiyatro eleştirmeni, İKSV medya ilişkileri yöneticisi Elif Ekinci’yi takip ederek Walkers’ın yolunu tutuyoruz. Partinin yıldızı, az önce sahnede tepetaklak asılı bıraktığımız Lars Eidinger olacak. Bizler, Walkers barmenlerinin oyuna özel hazırladığı (‘Richard’s Curse’/‘Richard’ın Laneti’ gibi konsept isimler taşıyan) kokteyller için sıraya gireduralım, az sonra, Schaubühne ekibi kulisten çıkıp mekânda yerini alacak.

Oyun sonrası partide de elbette ‘III. Richard’ ve geride bırakılan festival oyunları, ortak sohbet konuları arasında… Festival küratörü Mehmet Birkiye, geçen iki senede küratörlük görevini üstlenen Işıl Kasapoğlu, oyuncular Tilbe Saran, Demet Evgar, Beren Saat, Ayfer Dönmez, Elit Andaç Çam, Serkan Keskin, Murat Kılıç, Ceren Taşci, Nagihan Gürkan, Özlem Öçalmaz, İKSV ekibinden Görgün Taner, Yeşim Gürer Oymak, Handan Uzal ve festivali takip eden kültür sanat gazetecileri mekânda bir araya gelen isimler arasında.

150 dakika boyunca gözümüzü aldığı yetmezmiş gibi bir de DJ olarak performans sergileyeceği duyurulan Lars Eidinger de bizi çok bekletmeden DJ setinin başında yerini alıyor. “Bu nasıl bir enerji!” nidaları bir süre sonra yerini, güzel bir oyunun ardından gelen ve üç haftaya yayılan 28. İstanbul Tiyatro Festivali’nin kapanış kutlamasına dönüşen eğlenceli dans figürlerine bırakıyor…

Bir tiyatro festivalinin daha sonuna geldik. Başta İKSV Tiyatro Festivali ekibi olmak üzere emeği geçen tüm tiyatro insanlarına ve teknik ekiplere; bize zihin açan, düşündüren, halimize güldüren ya da üzen oyunlar izlettikleri, bir araya gelme fırsatları yarattıkları için hem kendim hem de tiyatro takipçileri adına teşekkürü borç bilirim.

🔴 ‘III. Richard’ı dün gece kaçıranlar bugün oyunun ikinci gösterimi var. Saat 20.00’de Zorlu PSM’de. Üstelik ‘enerji bombası’ Lars Eidinder bu akşam da İKSV Film Festivali direktörü Kerem Ayan ile birlikte, bu kez Cihangir Kiki’de DJ setinin başında olacak. Çok eğlenceli çalıyor, benden duyurması!

10Haber tiyatro yazarı Bahar Çuhadar’ın festivaldeki oyunlarla ilgili yazılarını okumak için…

İstanbul Tiyatro Festivali günlüğü: Dünya başımıza çöküyor kurtaran yok mu!

İstanbul Tiyatro Festivali günlüğü: Gölgelerin gücü adına, ‘Macbeth’ uykuya yatırdı

İstanbul Tiyatro Festivali günlüğü: Haberler kötü olsa da haberciler iyi

Tiyatro Festivali günlüğü: 2500 yıl geçmiş hala analar çocukları için adalet arıyor

Martı mıyım?.. Ayaklarımızı yerden kesen bir ‘Martı’…

Müfettişler: Gerilimli bir absürd

Aradığınız ‘Umut’a ulaşılabiliyor mu?

‘Nora (Bir Bebek Evi)’: Sahi Nora bugün nasıl sahnelenmeli?