Dört gözle yolunu gözlediğimiz kitaplar, Türkçeye yeni çevrilenler, ‘Okuma listeme aldım ama hala başlamadım’ dediğimiz uzun listelerin değişmezleri… Raf Gezgini bu kitapların izini sürüp raflarda geziyor. Kimi zaman yeni çıkanların peşine düşüyor, kimi zaman uzun zamandır raflarda demlenen kitapları keşfediyor. Ama en çok da ‘Bu aralar ne okusam?’ sorusuna yanıt arıyor.
Bu haftanın listesinde heyecan verici polisiyeler de var, toplumun üzerimize yüklediği sorumluluklara şefkatli bir el uzatanlar da dünyayı tersine çevirenler de…
Gönüllü Çocuksuzluk: Aileyi Baştan Tanımlayan ve Yeni Bir Bağımsızlık Çağı Yaratan Hareket
İnsanlardan birçok şey beklenir. Aklınıza gelecek onca şey arasında dünyaya çocuk getirmek var mı? Zira, insalardan çocuk yapmaları beklenir. Bu baskı özellikle kadınların omuzlarına yüklenir hatta. Çalışmaları American Sociological Review; Law & Society Review; Sociology Compass ve Gender & Society gibi çeşitli hakemli dergilerde yayımlan Amy Blackstone çocuk sahibi olmama kararının da tıpkı olma kararı kadar doğal olduğunu anlatıyor bu kitapta. Yazar, kendi hayatından bir örnekle samimi bir giriş yaparak deneyimlerini de aktarıyor. Çocuk sahibi olmamanın tamamen geçerli bir yaşam tercihi olduğu gerçeğini hatırlatan bu kitap, ebeveynlik herkes için biçilmiş kaftan değildir ve bu bir sorun da değildir diyerek şefkatli bir el uzatıyor.
Bir Kediyi Terk Etmek: Babam Hakkında
Yaşayan en önemli yazarlardan Haruki Murakami’nin yeni kitabıyla müjdelenmiştik geçen ay. Yazar, Japonca yazdığı tweetinde koronavirüsün Japonya’yı kasıp kavurmaya başladığı Mart 2020’nin başlarında yazmaya başladığını ve üç yılın ardından nihayet bitirdiğini müjdelemişti. Murakami, bizi yazma sürecine de davet ediyordu: “Bu süre zarfında neredeyse hiç dışarı çıkmadım ve uzun yolculuklara çıkmadım. Böyle bir durum bir şey ifade edebilir veya hiçbir şey ifade etmeyebilir. Ama bir anlamı olmalı” demişti. Birkaç saat önce kitabın kapak görselini paylaştı yazar. Belli ki o da en az okurları kadar heyecanlı. Kitap ne zaman İngilizceye çevrilir, bizim buralara ne zaman ulaşır bir şey söylemek için henüz çok erken. Ancak bu güzel haber, Murakami’nin Türkçeye çevrilmiş kitaplarına dönmek için iyi bir fırsat sunuyor. Murakami’nin kendini ilk kez bu kadar derinden açtığı ‘Bir Kediyi Terk Etmek: Babam Hakkında’da hme güncelliği hem de konusu itibariyle bu dönüş yolculuğu için ideal bir durak olarak dikkat çekiyor. Bu kitapta Haruki Murakami babasını hatırlıyor, geçmişin kapılarını aralıyor. Bunu da her zaman olduğu gibi su gibi akan diliyle yapıyor.
Beyaz Köle
‘Kız, Kadın, Öteki’ adlı kitabıyla 2019’da Booker Ödülü’ne layık görülen Bernardine Evaristo bir kere daha tarihi gerçeklere buladığı bir romanla Türkçede. Bu kez soruları tersten soruyor Evaristo. Hepimizin muhtelif zamanlarda aklına gelebilen “Ya böyle olsaydı?” sorularına bir yenisini ekliyor ve kibirli muktedirleri tedirgin edecek o soruyu soruyor: Ya Afrika, Avrupa’yı sömürgeleştirip köleleştirseydi? Bu kitapta köleler beyaz, efendiler siyah. Zekice ve hicivli bit dille dünyanın ‘tersine’ döndüğü bir anlatı var karşımızda.
Sanatçının Gördükleri: Louise Bourgeois
Herhangi bir kitabı okuduğunuzda ya çok önemli bir sanat eserine bakıp dalmışken sizin de aklınızdan ‘Bunu nasıl yapmış?’ sorusu geçtiyse bu kitap size göre. Metropolitan Sanat Müzesi iş birliğiyle hazırlanan bu kitapta Fransız-Amerikalı sanatçı Louise Bourgeois ile tanışacaksınız. Her yaştan okura uygun bu kitap, Louise Bourgeois’in hayatına bir pencere açıyor, sanat yaşamına derinlemesine bir bakış atıyor.
Babamın Bağlaması
Bu hafta aldığı ödül vesilesiyle hatırladığımız kitaplardan biri ‘Babamın Bağlaması.’ Kemal Varol imzalı roman, 52.Orhan Kemal Roman Armağanı’nın bu seneki sahibi oldu. Roman, sinemaya da uyarlanan ‘Âşıklar Bayramı’nın devamı niteliğinde. Kıvanç Tatlıtuğ ve Settar Tanrıöğen’in başrollerini paylaştığı, Özcan Alper’in yönetmen koltuğunda oturduğu bir filmle Netflix’te ekranlara gelen kitabın kaldığı yerden devam ediyor yazar ‘Babamın Bağlaması’nda. Bu kez romanın merkezinde Yusuf yer alıyor. Yusuf’un arabasının bagajında babasının eski bavulu, ön koltuğunda üç telli bağlaması ve port bagajında tabutuyla bu kez toprağına, evine, kendine doğru yol almasını ele alan yazar; babalar, oğullar, birlikte gidilen ve gidilemeyen yollara çıkarıyordu okurunu.
Elmer Günü
Yıl boyunca birçok önemli günü bekliyor olabilirsiniz. Bayramlar, doğum günününüz, özel günler… Bu liste uzar gider. Ama eminim kimse Elmer Günü’nü dört gözle beklemiyordur. Size yeni bir özel gün armağan eden bu kitap, tüm fillerin süslenerek geçit töreni yaptığı bir günü Elmer Günü’nü anlatıyor. Bu özel gün için inanılmaz heyecanlanan ve biraz da abartan fillerle tanışmaya hazır olun. David McKee’nin yazdığı kitap Vera Güner çevirisiyle Türkçeleştirildi. Dört yaş üstü okurlar, artık takvimimize işaretlememiz gereken bir gün daha var.
Sıfırın Altında
Zıt kutuplar birbirini çeker, en büyük aşklar nefretle başlar gibi sadece kurgusal dünyalarda geçerliliği olan ama bir yandan da içinizi pamuk şekerlerle kaplayan bir anlatıya ihtiyacınız varsa sizi böyle alalım. Ali Hazelwood imzalı ‘Sıfırın Altında’ Hannah ve Ian aşkına davet ediyor okuru: Hannah sonunda en büyük hayalini gerçekleştirmiş ve NASA’da çalışmaya başlamıştır. Fakat birkaç ay sonra kendini, dünyanın öteki ucunda, Kuzey Kutbu’ndaki araştırma merkezinde, yaralı ve fırtınada mahsur kalmış halde bulur. Kurtarma görevi oldukça tehlikelidir. Buna rağmen görevi üstlenmeye istekli tek kişi, Hannah’nın NASA’daki en büyük düşmanı Ian Floyd’dan başkası değildir. Sonu mu? Malum sorulara, malum cevapları verse de önemli olan içimizdeki pamuk şekerleri tatlandırmak değil mi?
Abigail
Kemalettin Tuğcu, Ömer Seyfettin ve hatta ‘Kibritçi Kız’… Bu isimlere ve kitaplara yenilerini ekleyebiliriz. Bu sonsuzluğa uzanan listenin ortak özelliği ise içimizi dağlaması, yüreklerimizi parçalamasıdır. Annesini erken yaşta kaybeden 14 yaşındaki Gina’nın babasının kararıyla bir taşra şehrindeki yatılı kız okuluna gönderilmesiyle macerasını başlatan ‘Abigail‘ de yürek burkuyor ama neyse ki bunu karakterin yaralarını sarıp şifa bulmasıyla katlanılabilir bir hale getiriyor. Macaristan’ın önde gelen yazarlarından Magda Szabó bir kere daha Türkçede.
Matilda
O bir efsane, o bir ikon, o bir çokbilmiş. Ta ta tam, karşınızda Matilda! Roald Dahl’ın 1988 yılında yazdığı, ilk kez 2007’de Türkçeye çevrilen ‘Matilda’ hala her yaştan okur için heyecan verici yeni bir arkadaş olmaya devam ediyor. Matilda, “Büyüklerin okudukları cinsten, gerçekten iyi bir kitap okumak istiyorum” diyecek kadar okuma delisi, çok zeki bir kız. Zorbalık yapan ailesine bir ders vermeye kalkıyor bu macerada. Haklı da! Zira televizyon izlemekten başka pek de bir şey yapmayan ailesi onun işe yaramaz bir baş belası olduğunu düşünüyor. Matilda yapması gerekeni yapmalı. Hem de hemen!
İblis’i Öldür
Gazeteci Timur Soykan’ın, dumanı üstünde tüten ‘İblis’i Öldür’ünü de o kadar sevdik ki yazardan hikayesini dinlediğimiz ve tadımlık bir bölüm sunduğumuz bu kitabı, ‘Aman kimse kaçırmasın’ diye bu listeye de eklemeyi ihmal etmedik. ‘İblis’i Öldür’ bir hakikatin peşinden gitme yolculuğu. Gelir gelmez önce bir göz atayım diyerek başladığımda telefonumun bildirimiyle verdiğim zorunlu aradan sonra fark ettim ki bir çırpıda ilk 50 sayfayı bitirmişim. Soykan, Türkiye’nin politik ikliminden esinlenerek kurduğu bu dünyada birbirinden farklı iki komiseri bir araya getiriyor. Okurken sık sık “Bundan iyi bir Blu TV dizisi çıkar” derken buldum kendimi. Soykan, “Ben öyle bir şey düşünmemiştim ama çekmek isteyen biri olursa elbette çekebilir” demişti. Bakalım, kim bilir kitaptan uyarlanan bir polisiyemiz daha olur?