19 Mayıs’a giden yolda Mustafa Kemal’in en çileli günleri

Kurtuluş Savaşı'nın yol haritası Mustafa Kemal Samsun'a çıkmadan önce İstanbul'da geçirdiği altı aylık süreçte şekillendi. Ama o altı ayın hikayesi genel olarak tarih kitaplarında saklı kaldı. Oysa işgalden kurtuluşa giden yolda o altı ayda yaşananlar belirleyici oldu. İşte o altı ayın hikayesi...

Kültür Sanat 19 Mayıs 2023
Bu haber 11 ay önce yayınlandı

Tarih 14 Mayıs 1919… Mustafa Kemal Paşa iki gün sonra 9. Ordu Müfettişi olarak Galata Rıhtımı’ndan Samsun’a hareket edecektir. Sadrazam Damat Ferit Paşa, Nişantaşı’ndaki evine davet ediyor Mustafa Kemal’i. Yemeğe Genelkurmay Başkanı Cevat Paşa (Cevat Çobanlı) da davetlidir. Önden büyük bir sessizlik içinde yemek yenir. Sadrazam Damat Ferit Paşa biraz sıkılgan biraz da endişelidir. Yemek sonrası “Biraz konuşalım” der. Mustafa Kemal Paşa ve Cevat Paşa “Emir buyurursunuz” derler.

Ortasında genişçe bir masa bulunan çok dar, fakat hoş bir salona geçerler. Damat Ferit Paşa daha ayaktayken “Bir harita getirsek de müfettiş paşa onun üzerinde izahat verse” der. Hemen Kipert’in atlası getirilir. Anadolu paftası bulunur. Mustafa Kemal Paşa Sadramaz’a bakıp “Hangi koşullarda açıklamaya emir buyruluyor?” der. Sadrazam “Mesela Samsun havalisine ne yapacaksınız?” diye sorar. Mustafa Kemal Paşa ” Yerinde yapacağımız inceleme ile hallederiz. Şimdiden isabetli bir şey söylemekten korkarım” diye cevap verir. Sadrazam Cevat Paşa’ya “Siz ne dersiniz” der. Cevat Paşa da “Öyledir efendim bu gibi işler yerinde hallolunur” diye Mustafa Kemal Paşa’yı destekler. Ama Sadrazam Damat Ferit’in asıl kaygısı başkadır. “Pekala siz bana harita üzerinde nerelere kadar komuta edeceksiniz, gösterir misiniz” diyerek endişesini dile getirir.

Mustafa Kemal, Kipert’in küçük haritasına elini koyarak “İhtimal, şu kadar ufak bir parça” diye bazı vilayetleri gösterir. Cevat Paşa’nın yüzüne bakar. Cevat Paşa “‘Paşa tabii o mıntıkadaki kuvvete kumanda edecek. Zaten nerede kuvvet kaldı ki” Durumun çok da önemli olmadığını anlatmak istermiş gibi, masadan uzaklaşır.

Bir şey mi yapacaksın Kemal?

Konaktan çıktıktan sonra, Mustafa Kemal Paşa Cevat Paşa ile kol kola, Teşvikiye’ye doğru ilerlerken Cevat Paşa samimi bir şekilde sorar: “Bir şey mi yapacaksın Kemal?” Mustafa Kemal Paşa da ‘”Evet Paşam, bir şey yapacağım!” der. Cevat Paşa “‘Allah muvaffak etsin!” diye karşılık verir. Mustafa Kemal son sözü ” Mutlaka muvaffak olacağız!” olur.

Kimi tarih kitaplarının sayfaları arasında kalmıştır bu görüşme. Tarihçiler bilir belki ama pek anlatılmaz. Tıpkı Mustafa Kemal Paşa’nın 13 Kasım 1918’de İstanbul’a geldiği ve 16 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmadan önce Osmanlı’nın başkentinde geçirdiği o 184 günün hikayesinin tam olarak anlatılmadığı gibi. Oysa bu altı ayda gizlidir Kurtuluş Savaşı’nın yol haritasının nasıl çizildiğinin hikayesi…

Geldikleri gibi giderler

Mustafa Kemal, 13 Kasım 1918’de Adana’dan İstanbul’a trenle gelip Haydarpaşa’ya ayak bastığında, yıllarca cephede çarpıştığı düşmanın 55 gemisi de Boğaz’a giriyordu. Hazin bir manzaraydı. Bu manzara karşısında işte tarihi sözünü söyledi: “Geldikleri gibi giderler…” Peki nasıl gideceklerdi? Büyük bir savaş yaşanmıştı. Osmanlı Ordusu’nun bir neferi olarak pek çok arkadaşı gibi türlü kahramanlıklar göstermişti ama 30 Ekim’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’yla Osmanlı İmparatorluğu’nun yenildiği de tasdiklenmişti. İtilaf Devletleri, bu yenilgiden yararlanarak Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalamak istiyordu.

O günlerde vatanın kurtuluşu için tekrardan bir Kurtuluş Savaşı verilmesi gerektiğini pek de öngören yoktu. Savaş bitiminde İttihatçılar tasfiye edilince, İttihatçı olmayan başarılı komutanlara alan açılmıştı. Onların çoğu da İstanbul’a çağrılmıştı. Fakat sağlam bir yol haritası çizilemiyordu. Herkesin bir fikri vardı belki. Ama günün sonunda kurşun atarak vatanın savunulacağı fikri kimsenin aklında yoktu. En fenası da İtilaf Devletleri’nin Osmanlı’yı nasıl parçalamak istediklerine dair kimsenin öngörüsü yoktu.

İstanbul, içinden çıkılamayan bir siyasi kriz içinde

Padişah Vahdettin 21 Aralık 1918’de yeni seçimler yapılmak üzere Meclisi Mebusan’ı feshetmişti. Ayrıca ordu içindeki askerlerin ona fenalık yapacağı kaygısı taşıyordu. Bir kurulup bir yıkılan hükümetler sağlam bir irade koymaktan uzaktı. Siyasi bir kriz içindeydi İstanbul. Bir yandan da tutuklamalar, takipler, baskınlar herkesi tedirgin ediyordu.

Aslında Mustafa Kemal’in İstanbul’a gelirken, Anadolu’ya gitme fikri olmadığını ve İstanbul’daki 184 günde neler yaşandığını Falih Rıfkı Atay’ın ‘Atatürk’ün Bana Anlattıkları’ ve Şevket Süreyya Aydemir’in ‘Tek Adam’ kitaplarından biliyoruz. Paşa İstanbul’a gelirken, aklında kurulacak hükümetlerde Harbiye Nazırı olma isteğinin bulunduğunu anlatıyor. Amacı Mondros ateşkesinden barış antlaşmasına (o zaman Serv’in adı konmamıştı) kadar geçecek süreçte etkin rol almak. Fakat bu emeline ulaşamıyor. Ama ülkenin var olan durumdan nasıl kurtulması gerektiğine dair görüşlerini söylemekten de çekinmiyor. Öyle ki her kesimden kritik insanlarla sürekli görüşmeler yapıyor. Kimi açık kimi gizli.

Hepimiz İstanbul’dan uzaklaşalım

 

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.