Kiremitler çatılardan, halılar evlerden, gaz lambaları kahvehanelerden. Bir meclis böyle açıldı, bir devlet böyle kuruldu

23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı ama bu hiç kolay olmadı. En büyük sorun parasızlıktı. Mustafa Kemal Paşa'yı "Yahu bunca mühim meseleler, isyanlar, şunlarla bunlarla uğraştık, kararlar verdik, emin olunuz bu kadar sıkıldığım olmadı" dedirtecek kadar derindi sorun.

Paşalar ceplerinde kalan son kişisel birikimlerini ortaya koydu, Kuvayiciler gün geldi paltolarını sattı, Ankaralılar halılarını, gaz lambalarını, evlerinin kiremitlerini verdi. Okullardan sıralar getirildi. İşte bir devletin temellerinin atıldığı meclis böyle açıldı.

Kültür Sanat 23 Nisan 2023
Bu haber 1 yıl önce yayınlandı
  • 10Haber news
23 Nisan 1920'de açılan TBMM'den Mustafa Kemal Paşa halkı selamlıyor.

Sivas Kongresi sonrasında 22 Aralık 1919’da Temsil Heyeti Ankara’ya yola çıkacaktır. Ama önemli bir sorun vardır. Gidilecek araçlara konulacak benzin parası bile yoktur, arabaların lastikleri de yolculuğu çıkaramayacak kadar eskidir. Bütçedeki son parayla Mazhar Müfit Kansu yol için erzak almıştır. “Yarın hareket ediyoruz. Bildiklerle vedalaştık. Fakat bütün mevcut paramız, yol için ancak 20 yumurta ve bir okka peynir, 10 ekmeğe kifayet ettiğinden bunları aldık” diye yazacaktır anılarında (Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber).

Parasızlık sorun olarak kendini gösterince Mustafa Kemal Paşa, yol meselesini konuşmak için Hüsrev Bey ile uzun uzadıya konuşur. En büyük sorun benzindir. Para olmadığı için benzin alınamamaktadır. Toplantı uzar. Mustafa Kemal Paşa bir ara çok sıkılır ve ayağa kalkar “Yahu bunca mühim meseleler, isyanlar, şunlarla bunlarla uğraştık, kararlar verdik, emin olunuz bu kadar sıkıldığım olmadı. Ankara’ya gideceğiz, köhne, körükleri parça parça, bu kışta karda binilmesi gayri caiz otomobillere razı oluyoruz fakat benzin, lastik, para bulamıyoruz. Fakat elbette bunlara da çare bulacağız” der.

O güne kadar hep Kurtuluş Savaşı’na katılan paşalar kendi birikimleriyle bu mücadeleyi finanse etmiştir. Sivas Kongresi sırasında Temsil Heyeti’nin muhabere ve günlük iaşe işleriyle meşgul olan, Kuvayi Milliye saflarına geçtiği için kaymakamlık görevinden alınan Nizamettin Ataker, anılarında parasızlık sorununu nasıl çözdüklerine, paşaların bütün birikimini bu mücedeleye harcadıklarına dair şöyle bir anetdot anlatır: “Bir gün Mustafa Kemal Paşa’ya çarşıda, kasaba, bakkala borçlandığımızı söyledim. ‘Bunları Rauf Bey’in yayındayken aç’ dedi. Ben de açtım. Paşa ‘Ben şimdiye kadar olanı, 700-800 liramı verdim. Başka param yok’ dedi. Rauf Bey 100 altın verdi. ‘Şimdi bununla idare et, sonra beni gör’ dedi”  (Türkiye İstiklal ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi, Nizamettin Bey’in Anıları). Fakat artık paşaların kişisel birikimleri de bitmiştir. Çare üretmek gerekmektedir. 

Kış gününde paltolar satıldı meclis açılsın diye

Aslında Mazhar Müfit Kansu’nun bir fikri vardır. Bankalardan borç almak. Ama Mustafa Kemal Paşa, bu fikre şiddetle karşı çıkar, “Bankalardan olmaz, düşmanlarımıza yeni bir propaganda ucu veremeyiz. Bankaları soyuyorlar diye söylemedikleri kalmaz. Başka bir çare düşünelim” der. Kansu da “Pekala, Heyeti Temsiliye namına değil, şahsım adına herhangi bir bankadan borçlanma yapamaz mıyım?” diye sorar. Bu fikir üzerinde uzlaşılır. Ve Kansu Osmanlı Bankası’na borç almaya gider. Lakin banka müdürü hasta olduğu için gelmemiştir. Kansu kara kara düşünürken benzin ve arabaların lastik sorunu Kuvayi Milliye’ye gönül veren bir bağışçının devreye girmesiyle çözülür.

Ama parasızlık Ankara’da da onların peşini bırakmaz. Kurtuluş Savaşı mücadelesine katılan paşaların kişisel birikimleriyle, Milli Mücadele’ye gönül verenlerin ayni destekleriyle Ankara’ya kadar idare edilmiştir. Lakin Temsil Heyeti Ankara’ya geldiği zaman artık ekonomik olarak sıfırı tüketmişlerdir. Durum o kadar vahimdir ki Mazhar Müfit Bey, o kış gününde sırtındaki kürklü paltoyu satar. Oysa Ankara’ya geleli sadece bir hafta olmuştur.

Milli Mücadele’yi yürüten kadronun kasasında sadece 48 kuruş vardır. İşte tam da böyle bir günde Ankara müftüsü Rifat Börekçi ziyarete gelir. Müftünün geldiği öğrenen Mazhar Müfit Bey telaşlanır “Eyvah simdi Müftü Efendi’ye kahve ısmarlamak lazım, kahve var ama şeker yok, benim iki parça şekerim var; onu da masanın gözüne saklamıştım. Ya şekerli kahve isterse? Çünkü şeker çok pahalı” diye düşünür. Müftü Rifat Bey önce Mustafa Kemal ile görüşür sonra da Mazhar Müfit’in yanına gelir. Çıkarır bin lira verir. “Sizin sıkıntıda olduğunuzu öğrendik az da olsa yardımda bulunmayı vazife bildik” der. Ankaralılar artık duruma el koymuştur.

Halılar evlerden, sıralar okullardan, gaz lambaları kahvehanelerden

Aslında bu desteği Mustafa Kemal Paşa ta Sivas’ta öngörmüştü. Temsil Heyeti Sivas’tayken heyetin daha Batı’ya Ankara ya da Eskişehir’e nakli gündeme gelince Kazım Karabekir, Temsil Heyeti’nin naklini istemez. “Temsil Heyeti’nin Sivas’tan Garba geçmemesi fikrinde olduğumu arz ederim” der. Oysa Mustafa Kemal Ankara’ya gitme taraftarıdır. Mustafa Kemal mücadelenin Batı’da olacağını öngörür ve kasabadan hallice bu küçük Anadolu şehrinin insanlarının Kurtuluş Savaşı’na her anlamda tam destek vereceğini öngörür. Ankaralılar da Mustafa Kemal’in öngörüsünü boşa çıkarmaz. En zor günlerde hep destek olurlar.

İtilaf Devletleri’nin 16 Mart’ta İstanbul’u işgal edip meclisi kapatması sonrası Ankara’da yeni bir meclisin açılmasına karar verilir. Meclis binası olarak da Ulus’taki, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kulüp binası olarak inşa ettirmeye başladığı ama yarım kalan yapıda karar kılınır. Ankaralıların büyük desteğiyle bina tamamlanır. Milletvekillerinin oturacağı sıralar okullardan getirilir. İnsanlar evlerindeki, dükkanlarındaki sobaları, halıları verir. Gaz lambaları ise kahvehanelerden alınır. Lakin binanın çatısı için kiremit lazımdır. Ankaralılar kendi evlerinin kiremitlerini getirir. Koçzade Vehbi Bey ise kiremitler konusunda ciddi yardımda bulunur.

Ve böylece 23 Nisan 1920’de yeni bir devletin temellerinin atıldığı meclis açılır. Meclis- i Mebusan’ın Ankara’ya ulaşan vekillerin de aralarında bulunduğu 127 vekille ilk toplantı yapılır. Ve işte o meclis Kurtuluş Savaşı’nı yürütür, halkın halısından kiremitine, sırasından sobasına katkıda bulunduğu o binada bir devletin temelleri atılır. Meclisteki “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazısı bunun için hiç de boş bir cümle değildir.

 

Ankara'da 23 Nisan'ın en özel sergisi: Yaşasın CumhuriyetAnkara’da 23 Nisan’ın en özel sergisi: Yaşasın Cumhuriyet

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.