Ana muhalefetin 47 yıl sonra Türkiye’nin birinci partisi konumuna yükseldiği yerel seçimlerin ardından erken seçim çağrıları sıklaşıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in 31 Mart’tan sonra birbirlerine verdiği ılımlı mesajlar yerini sert söylemlere bırakıyor.
Özel Türkiye ekonomisindeki kötü gidişatı gerekçe göstererek 2028’de yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin öne çekilmesini talep ediyor. Erdoğan’sa onu ve partisini ‘halktan kopmakla’, ‘iş yapmamakla’ suçluyor. Erken seçim çağrılarına en tepkili olansa Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP.
İktidarla ana muhalefet arasındaki erken seçim tartışmasına Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan da katıldı. Erbakan ülke ekonomisinin çok kötü durumda olduğunu bu nedenle de iktidarın değişmesinin gerektiğini söyleyerek “Bu şartlarda Türkiye’nin de milletin de 2028’e kadar dayanacak bir hali kalmamıştır. 2025 sonu veya 2026 yılının ilkbaharında bir erken seçimin yapılması ve mutlaka milletin de artık açıkça dile getirdiği, 31 Mart’ta oylarıyla ortaya koyduğu bu değişimin mutlaka gerçekleşmesi gerekiyor” dedi.
YRP Genel Başkanı genel başkan yardımcılarıyla birlikte 31 Mart’ta kendi partilerinden aday olarak seçimi kazanan belediye başkanlarına hayırlı olsun ziyaretinde bulunmak üzere Maraş’a geldi. Erbakan ilk olarak Dulkadiroğlu Belediye Başkanı Mehmet Akpınar’ı ziyaret etti. Başarılar dileyen Erbakan Akpınar sayesinde Dulkadiroğlu’nun milli görüş belediyeciliğiyle tanışacağını söyledi.
Erbakan milletin 20 senedir kendisini yöneten iktidardan memnun olmadığını, bu nedenle de 31 Mart’ta milletin Yeniden Refah Partisi’ne teveccüh gösterdiğini söyledi.
Ekonomideki duruma dikkat çeken Erbakan şöyle konuştu:
“17 bin lira asgari ücret aldığınızı düşünün. 5 bin lira sadece beslenme çantasının maliyeti. Bir okul çantası 1000 liraya satılıyor. Geçenlerde bir yavrumuz babasının elinden tutmuş pazara gitmişler. ‘Biz üç kardeşiz. Üç çanta üç bin lira tuttu. Alamadık çantayı, geri dönüyoruz’ diyor. ‘Türkiye’de altı milyon çocuk yoksulluk yaşıyor’ diye OECD’nin raporu var. Altı milyon çocuk. Avrupa’da küçük veya orta boyutlu bir ülkenin nüfusu kadar çocuk yoksulluk yaşıyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ‘5,4 milyon çocuğa sosyal yardım yapıyoruz’ diyor. İstanbul’da anket yapılıyor daha geçen ay. Ankete katılanların yüzde 52’si bir önceki ay en az bir gıda ürününü canım çektiği halde alamadım diyor. İstanbul’u niye örnek veriyorum? İstanbul bir de Türkiye’nin ekonomik açıdan en gelişmiş şehri. İstanbul halkının yarısı, iki kişiden biri canı çektiği halde meyveyi, sebzeyi, gıda ürününü alamıyor. Altı milyon çocuk yoksulluk çekiyor, 17 milyon küsür insana geçen sene sosyal yardım yapılıyor. 17 milyon insan, 20 milyon deseniz Türkiye’nin dörtte biri yapar. Dört kişiden biri kendi temel ihtiyacını geliriyle karşılayamıyor, sosyal yardıma muhtaç halde. Açlık sınırı 21 bin lira, yoksulluk sınırı 64 bin lira. İstanbul’da yoksulluk sınırı 70 bin lira. Bu hesaba göre Türkiye’de halkın yüzde 45’i aç, yüzde 85’i yoksul.”
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek göreve geldikten sonra akaryakıt ve dövizde büyük artışlar yaşandığını hatırlatan Fatih Erbakan “Yaşama maliyeti arttı, açlık sınırı arttı, enflasyon arttı. Faizler yüzde 8,5’ten yüzde 50’ye çıktı. Enflasyon arttı, döviz kurları arttı, akaryakıt fiyatları arttı ve bu artışlar katlanarak arttı. Şimdi diyorlar ‘Efendim biz tek haneliye düşüreceğiz enflasyonu.’ Geldiğinizden beri daha zaten 38’den 75’e çıkarttınız. Tek haneliği bırak sabit bile tutamıyorsunuz daha da artıyor. Şimdi orta vadeli programda yüzde 33 hesap ediyorlardı önümüzdeki yılın enflasyonunu, yüzde 42 revize ettiler. Hep aynı hikaye. Şubat ocaktan iyi olacak, nisan, marttan iyi olacak, mayıs nisandan iyi olacak. Hiçbir şeyin iyi olduğu yok, tam tersine daha da kötüye gidiyor. Ve mevcut ekonomi yönetiminin borç, faiz, zam, vergi ekonomisi, sıcak para ekonomisi anlayışıyla bu gidişatın düzelmesi, bu felaketten kurtulunması mümkün değil. O nedenle mutlaka bir iktidar değişikliği gerekiyor” dedi.
Kamuda büyük bir israfın olduğu ve israfın önlenmesi gerektiğini belirten Fatih Erbakan “Bu yönetim değişmeden, yeni bir anlayış gelmeden borç faiz, zam, vergi ekonomisi yerine üretim, istihdam ve ihracat odaklı bir ekonomi modeline geçmeden ve önce millet, önce dar gelirliler, önce ezilenler anlayışına sahip bir devlet yönetimi olmadan, bir iktidar yönetimi olmadan Türkiye’nin kurtulabilmesi mümkün değil. Bunun olabilmesi de bir an evvel bir erken seçimin olmasına bağlı. Bu şartlarda Türkiye’nin de milletin de 2028’e kadar dayanacak bir hali kalmamıştır. 2025 sonu veya 2026 yılının ilkbaharında bir erken seçimin yapılması ve mutlaka milletin de artık açıkça dile getirdiği, 31 Mart’ta oylarıyla ortaya koyduğu bu değişimin mutlaka gerçekleşmesi gerekiyor” diye konuştu.