Anayasa Mahkemesi’nin hapisteki Türkiye İşçi Partisi milletvekili Can Atalay’ın derhal serbest bırakılmasını isteyen 25 Ekim tarihli kararının aradan geçen 15 güne rağmen Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından uygulanmamasıyla başlayan yargı krizinde günlerdir gözler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın üzerindeydi ve onun bu konuda ne diyeceği merak ediliyordu. Erdoğan dün bu konuda birbiriyle kısmen çelişen iki ayrı açıklama yaptı. Bunlardan ilki, Özbekistan dönüşü uçakta gazetecilere söyledikleriydi. Cumhurbaşkanı uçaktaki gazetecilere konuşurken Yargıtay’ı haklı bulur bir tutum içindeydi, Anayasa Mahkemesi’ni ‘Yargıtay kararlarını dikkate almaya’ davet ediyordu. Öğleden sonra ise Atatürk anısına düzenlenen bir toplantıda konuştu ve bu kez, Anayasanın kendisini ‘Devlet organlarının uyum içinde çalışmasını sağlamakla görevlendirdiğini’ hatırlatarak, ‘Biz bu olayda taraf değiliz, hakemiz. Mevcut sorunu bir an önce çözmek için taraflarla ve uzman hukukçularla görüşeceğim’ dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, mevcut krizi kalıcı biçimde çözmekten de söz etti, bunun için kendisinin uzun zamandır dile getirdiği yeni Anayasa hazırlama önerisini bir kez daha dile getirdi.
Sabah Yargıtay’ı savundu
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Özbekistan’dan dönerken uçakta gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlar sabah saatlerinde haber ajanslarına düştü. Erdoğan, uçakta yargı kriziyle ilgili bir soruya yanıt verirken şunları söylemişti:
“Her şeyden önce Yargıtay’ın bir yüksek mahkeme olduğunu herhalde kimse inkar edemez. Anayasa Mahkemesi bu noktada maalesef birçok yanlışları da arka arkaya yapar hale geldi. Bu da bizi ciddi manada üzmektedir. Şu an itibarıyla Yargıtay’ın aldığı karar asla bir kenara atılamaz, itilemez. Anayasa Mahkemesinin kararına karşı Yargıtay da şu anda demiştir ki “Sen yüksek mahkemeysen ben de yüksek mahkemeyim ve yüksek mahkeme olarak da şu anda sizinle ilgili bir yaptırımı ben de talep ediyorum.” Bu talebinin gereğini bekliyor ve bu talebine karşı bunun gereğini yerine getirecek olan merci neresiyse o merciden bu talebini istiyor. Bu parlamentoysa parlamentodan istiyor. Şimdi Can Atalay’ı alın koyun bir kenara. Bundan önce yine benzer şeyler maalesef oldu. Parlamentomuz da bu konularda ağır hareket ediyor. Yani birçok terörist parlamentoda dokunulmazlıkların kaldırılması süreci geciktiği için kaçtılar, yurt dışına çıktılar. Bunların bu kadar ağır ele alınmaması gerekiyor. Çok seri kararla bu işlerin bitirilmesi lazım. Seri olarak bu adımlar atılmayınca ondan sonra bakıyorsunuz birisi Amerika’da, birisi Almanya’da, birisi Fransa’da meydana çıkıyor. Ondan sonra da oralardan Türkiye’yi tehdit ediyorlar. Benim ülkem yurt dışına kaçmış sapıkların tehdidiyle karşı karşıya kalmamalı, kalamaz. Anayasa Mahkemesi de bu konuyla ilgili olarak Yargıtay’ın attığı bu adımı hafife de alamaz, almamalıdır. Eğer partimden bazı arkadaşlar da burada Yargıtay’ı yerip, Anayasa Mahkemesi’ne övgüler düzüyorsa onlar da yanlış yapıyorlar.”
Öğleden sonra ‘Hakem’ oldu
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Ankara’ya iner inmez 10 Kasım programına başladı. Öğleden sonra saatlerinde Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen Atatürk’le ilgili bir anma törenine konuştu. Erdoğan bu konuşmasında da yargı krizine değindi.
Güçler ayrılığı ve güçlerin kendi içlerindeki dengeye ilişkin sorunların sürekli öne çıktığını savunan Erdoğan, yeni anayasa fikrini bir kez daha dile getirdi. Erdoğan, “Geçmişten beri bizim de Anayasa Mahkemesinden Yargıtay ve Danıştay’a kadar, hemen her yargı merciinin katılmadığımız, eleştirdiğimiz kararları olmuştur ancak bu defa farklı bir sorunla karşı karşıyayız” dedi.
Anayasa’nın 104’üncü maddesinin, Cumhurbaşkanına yürütmenin başı olma yanında, ‘Devlet Başkanı’ sıfatıyla, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin etme görevi de verdiğini hatırlatan Erdoğan, bu nedenle AYM ile Yargıtay arasındaki tartışmada taraf değil hakem konumunda olduğunu belirtti. Mevcut anayasanın bu konuda yetersiz kaldığını ifade eden Erdoğan, “Darbecilerin bundan 41 sene önce Türkiye’ye biçtiği gömlek, yapılan 20’yi aşkın tadilata rağmen 2023 Türkiye’sine artık dar gelmektedir” dedi ve tepki gösterenleri de eleştirdi.
“Gerçi birileri bu meseleyi hukuk devleti ve anayasa hükümleri çerçevesinde tartışmak yerine, hemen en iyi bildikleri vesayet, darbe, işgal kavramlarının arkasına saklanarak sulandırmaya çalışıyor. En büyük özellikleri darbe çığırtkanlığı yapmak ve vesayetin kanatları altında palazlanmak, 15 Temmuz Destanı’na ‘kontrollü darbe’ iftirası atmak olanlardan başka bir tavır beklemenin beyhude olduğunun farkındayız” ifadeleriyle isim vermeden muhalefete yüklenen Erdoğan, kimin haklı ya da haksız olduğuyla ilgilenmediğini ancak olayın işaret ettiği ihtiyaçların giderilmesi için neler yapılması gerektiği üzerine çalıştıklarını söyledi. Kendi partisinden çıkan seslere de tepki gösteren Erdoğan “Eğer partimden bazı arkadaşlar da burada Yargıtay’ı yerip, Anayasa Mahkemesi’ne övgüler düzüyorsa onlar da yanlış yapıyorlar. Bizim birimiz hepimiz, hepimiz birimiz anlayışıyla hareket etmemiz lazım. Buralarda kalkıp da birilerine şirin görünmenin anlamı yok” diye konuştu.
Erdoğan sözlerini şöyle noktaladı:
“Bu açıdan baktığımızda da karşımıza ülkemizi bir an önce yeni anayasaya kavuşturma ihtiyacının gerekliliği çıkıyor. Yeni anayasa meselesini ısrarla gündemde tutmamızın, günlük siyaset söylemi değil hayati bir konu olduğu, bu vesileyle herhalde daha iyi anlaşılmıştır. İnşallah bu hususta Mecliste gereken anlayış birliğine ulaşılarak yeni anayasa çalışmaları en kısa sürede başlatılır. Tabii bu arada biz de devletin başı olarak, kurumlarımız arasındaki görüş ayrılığının bir anayasa ve sistem krizi haline dönüşmesinin önüne geçecek adımları süratle atacağız. Hem yüksek yargı kurumlarımızın temsilcileriyle hem bu konuda yetkinliği herkesçe kabul edilen hukukçularımızla görüşerek meseleye bir hal yolu muhakkak bulacağız. Gerekirse anayasa ve yasa değişiklikleri dahil tüm yöntemleri kullanarak tekrar böyle bir tartışmanın ortaya çıkmaması için gerekenleri yapacağız.”
Prof. İzzet Özgenç’ten Erdoğan’a mektup
Geçmişte Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen şimdi ise AK Parti’ye muhalif isim olarak nitelenen ceza hukukçusu Prof. İzzet Özgenç ise olayla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’a mektup yazarak etrafında bulunan hukukçuları eleştirdi. Özgenç mektubunda şöyle dedi:
“Sayın Cumhurbaşkanım, Değerli Ağabeyim, Bu mektubu size, resmi bir sıfat taşımadan ve resmi bir statüye sahip olmadan uzun yıllar hukuk alanında danışmanlığınızı yapan bir kişi olarak kaleme alıyorum. Anlaşılan o ki, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, Anayasa Mahkemesi tarafından verilen muayyen bir olayla ilgili “hak ihlali” ve yeniden yargılama kararına “uyulmamasına” dair karar, Yargıtay Başkanlığı postunda oturan kişinin yanı sıra, sizlerin de bilgisi dahilinde verilmiştir. Hukuki danışmanlık çalışmaları çerçevesindeki yönlendirmeleri dolayısıyla mahcubiyetini gerektiren bir durumun olmadığı ortaya çıkmış bir kişi olarak, etrafınızı saran veya çevrenizde tuttuğunuz ‘hukukçu’ geçinen ÇAKALLAR yüzünden, somut hukuki sorunlarla ilgili düşüncelerimi size zamanında arz etme ve yönlendirme kabiliyetim ortadan kalkmıştır. Bu durumu, şahsım için bir eksiklik olarak telakki etmiyorum. Ancak, hukuka geri dönülmesi dışında hiçbir beklentisi olmayan bir kardeşiniz olarak, bir üyesi olduğum toplumumuzun hukuk alanındaki geleceğiyle ilgili endişelerim dolayısıyla, sizi Anayasanın Cumhurbaşkanı’na yüklediği ‘Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını temin etme’ görevini (m. 104, f. 2) yerine getirmeye davet ediyorum.”