Yarın seçim var. Türkiye’nin çok partili demokrasi tarihinin belki en renksiz ve düşük profilli seçim kampanyası dönemlerinden birini tamamlamak üzereyiz. Pek çok yerel seçimde olduğu gibi bu kez de, aslında kamuoyunun en çok ilgi gösterdiği yarış İstanbul’da yaşanıyor. Genel olarak seçime ve siyasete ilgi düşük ama yine de İstanbul göreli olarak ilgi gösterilmesinin sebebi, Ak Parti’nin 2019’da CHP adayı Ekrem İmamoğlu’na kaybettiği kenti geri alıp alamayacağı, almak için ne kadar çaba göstereceğinin merak edilmesi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan her zaman olduğu gibi Ak Parti’nin seçim kampanyasının merkezindeki isim ve kampanya döneminde Erdoğan İstanbul’a beklenenden çok daha az geldi. Siyasi analistler Erdoğan’ın bunu İstanbul’da kendi adı etrafında bir kutuplaşmadan kaçınmak ve böylece muhalif oyların bir kez daha Ekrem İmamoğlu’nda toplaşmasını engellemek için yaptığını söylüyor. Erdoğan, İstanbul’daki yarışı ikili bir yarışa çevirmekten mümkün olduğunca kaçındı.
Ama her yerel seçimde olduğu gibi seçim öncesi son iki günü de İstanbul’da geçirdi. Yalnız bu seçimde bir fark var: Erdoğan, 2019’a göre İstanbul’da çok daha az miting yapıyor.
Cumhurbaşkanı dün İstanbul’da Sultanbeyli ve Sancaktepe’de iki miting yaptı, gece de İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen ‘Gençlik Aşkıyla Yeniden İstanbul Programı’na katıldı.
Oysa Cumhurbaşkanı bundan 5 yıl önce yine seçime son iki günü İstanbul’da geçirmiş, 29 Mart 2019’da Tuzla, Pendik, Maltepe, Sultanbeyli, Çekmeköy, Ümraniye, Beykoz ve Sarıyer’de, yani bir günde tam 8 miting yapmıştı.
Cumhurbaşkanı bugün de İstanbul programına devam edecek ve yine 3 miting yapacak. Oysa 5 yıl önce 30 Mart 2019’da Kağıthane, Bayrampaşa, Sultangazi, Güngören, Bahçelievler ve Bağcılar’da 6 miting birden yapmıştı.
Erdoğan programını neden hafifletti?
Cumhurbaşkanı’nın bu seçimde İstanbul’a bundan 5 yıl önceki kadar asılmaması, daha az faaliyet göstermesi dikkat çekiyor.
Bunun iki olası sebebinden söz ediliyor. Birinci sebep, bu seçime ilginin az olması. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bundan 5 yıl önce olduğu gibi bu yıl da bir hafta önce İstanbul’da bir büyük miting düzenledi. Bu yıl miting, 5 yıl önceki gibi Yenikapı’da değil, buraya göre çok daha az kapasiteli olan Atatürk Havaalanında yapıldı. Erdoğan geçen hafta yapılan bu mitingde katılımın düşük olmasından ötürü hayal kırıklığını gizlemedi, ‘Biz burada milyonlara alışığız ama bugün 650 bin kişi var’ dedi. Oysa 5 yıl önce yine seçimden 1 hafta önce Yenikapı’da yapılan ‘Büyük İstanbul Mitingi’ne Erdoğan’ın açıklamasına göre 1,6 milyon kişi katılmıştı.
İkinci sebep olarak konuşulan, başlangıçta Ekrem İmamoğlu ile yarışa başa baş seviyelerinde başlayan Ak Parti adayı Murat Kurum’un zaman içinde aldığı desteği kaybetmesi. Pek çok araştırmada Murat Kurum’un kampanya süresince oynu arttırmak bir yana oy kaybı yaşamakta olduğu gözüküyor.
Bu seçimin manzarası farklı
5 yıl önceki seçimde Ekrem İmamoğlu seçilsin diye bütün muhalefet bir araya gelmiş, İyi Parti, Saadet gibi partiler İmamoğlu lehine aday çıkartmamış, Kürt siyasi hareketinin partisi HDP de İstanbul’da aday çıkartmayıp seçmenini Ekrem İmamoğlu’na oy vermeye çağırmıştı. Bu ittifak seçimde Ak Parti adayı Binali Yıldırım’ı ucu ucuna yenmiş; İstanbul’da seçim tekrar edilince bu kez İmamoğlu ezici bir üstünlükle ve daha rahat kazanmıştı.
Bu seçimde İmamoğlu’nun arkasında aynı ittifak yok. Hem İyi Parti hem Kürt siyasi hareketi seçime kendi adaylarıyla katılıyor. Murat Kurum ise sadece Ak Parti’nin değil Cumhur İttifakı’nın adayı. Ama Cumhur İttifakı da seçimde fire verdi; Yeniden Refah Partisi kendi adayıyla seçimde.
Bu seçimin bir başka iddialı adayı Zafer Partisi’nden Azmi Karamahmutoğlu. Pek çok araştırma Karamahmutoğlu’nun seçimi oldukça yüksek bir oyla ve üçüncü sırada tamamlamasını bekliyor.
Erdoğan faktör olmak istemedi
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve strateji ekibi, İstanbul’da seçimi kazanmak için ilginç bazı yollar izledi. Bu yollardan birincisi, İmamoğlu’nun 5 yıl önceki ittifakını kuramamasını sağlamaktı. Nitekim kuramadı.
Bugün gerek Kürt siyasi hareketinin partisi olan DEM’in adayı Meral Danış Beştaş’ın, gerekse İyi Parti adayı Buğra Kavuncu’nun varlıkları, İmamoğlu’nun potansiyel oylarından yüzde 5-7 arasında eksilmesine neden oluyor.
Zafer Partisi adayı Azmi Karamahmutoğlu’nun alacağı ve yüzde 5’in altında olmaması beklenen oylar da büyük ölçüde geçen seçimde İmamoğlu’na yönelen oylardı.
Yani Erdoğan ve Ak Parti’nin, İmamoğlu’na desteği sınırlama taktiği başarılı oldu. Bu taktiğin başarılı olmasının bir başka şartı da, bu seçimde 2019’dakine benzer bir kutuplaşmaya neden olmamak, genel olarak muhalefet seçmeninin İmamoğlu’nda birleşmesine meydan vermemekti. Bunun için de, o seçmende kutuplaşmayı yaratma ihtimali en yüksek isim olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul seçiminde mümkün olduğunca az gözükmesi gerekiyordu.
Erdoğan kendini tuttu, İstanbul’a pek az geldi. Bir kez bir metro açılışında bulundu, bir kez Büyük İstanbul Mitingini yaptı ve şimdi de İstanbul ilçelerinde mitingde. Oysa seçim kampanyası sırasında Murat Kurum’un kötü performans gösterdiği fark eden Ak Parti medyasının yazarları defalarca Erdoğan’ı İstanbul’a gelip vaziyete el koymaya çağırmıştı. Ama Erdoğan bu taleplere direndi, gelmedi.
Son iki gün farklı bekleniyordu
Erdoğan İstanbul’da kampanyaya ağırlık verip kutuplaşma yaratmaktan kaçındı ama seçime iki gün kala yapacağı faaliyetler bunun dışındaydı. Erdoğan’ın bundan 5 yıl önce yaptığı gibi günde 6-8 miting yaparak İstanbul’da son dakikada dengeleri Murat Kurum lehine değiştirmesi, seçime katılmaktan geri duran Ak Parti kitlesini hareketlendirmesi bekleniyordu.
Erdoğan bunu son iki gün yapacaktı, muhalefetin ise buna tepki vermeye ve İmamoğlu etrafında birleşmeye vakti kalmayacaktı. Taktik buydu, en azından böyle olması bekleniyordu. Ama Erdoğan, az önce rakamları verdik, 5 yıl önce yaptığının yarısından az miting yapıyor, yarısından az ilçeye gidiyor.