Batuhan Herdem
Hatırlayan pek kimse çıkmayabilir. Sir Bobby Charlton’ı değil, başka bir Bobby’i. Ülkemizde daha ziyade 80’lerin sonundan 90’ların ortalarına kadar doğan çocukların uzun süreli hafızalarında yer edinen Fox Kids diye bir çocuk kanalı vardı. America’s Got Talent’la tanınan Kanadalı yapımcı Howie Mandel’in yarattığı “Bobby’s World” (Bobby’nin Hayal Dünyası) kanalın en tatlı çizgi filmlerinden biriydi. Altı yaşındaki Bobby’nin günlük yaşamında kurduğu hayaller bir anda somutlaşır ve izleyici onun renkli dünyasına davet edilirdi. Örneğin Bobby, ailesiyle izlediği bir spor müsabakasında kendisini saha içinden biri gibi düşünür, gerçek dünyayı umursamadan, zihninde kendi yarattığı senaryoyu yaşardı. Bu ve benzerlerini her bölüm yaklaşık 4-5 kere görürdük.
Sir Bobby’nin hayal dünyasına eşzamanlı şahitlik edenler ise bir 30 yıl kadar geride: 50’ler ve 60’lar kuşağı. Matt Busby’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Manchester United’ı ayağa kaldırmak için uzun vadeli bir plan hazırlamasıyla Old Trafford müthiş bir yetenek havuzuna ev sahipliği yaptı. Charlton da bu futbolculardan oluşan ünlü Busby’nin Bebeklerinden biriydi. Hafta içi Kraliyet Ordusu’nda askeri üniformayla, hafta sonları da Manchester’ın kırmızı formasıyla ter döküyordu. 1956-57 sezonunda Şampiyon Kulüpler Kupası’nda Real Madrid’e yarı finalde elenen takım bir sonraki yıl da aynı başarıyı gösterdi. Fakat başlarına en kötü kabuslarında bile göremeyecekleri bir olay geldi.
6 Şubat 1958’de, Manchester United’ın en sükseli döneminde ‘Bebek’lerin de içinde olduğu uçağın düştüğü Münih hava faciası 50’lerde doğanların erken çocukluk anıları arasında bir yerlerde. Faciada Geoff Bent, Roger Byrne, Eddie Colman, Duncan Edwards, Mark Jones, David Pegg, Tommy Taylor ve Billy Whelan hayatını kaybetti. Gazeteci ve yöneticilerden de çok sayıda kişi öldü. Yaralı kurtulan Busby uzun süre görevinin başına geçemedi. Bir hafta hastanede kalan Charlton taburcu olduğunda takım arkadaşlarını kaybetmenin verdiği acıyı da beraberinde götürüyordu.
United bir süre eski günlerine dönemedi. Ama Sir Bobby’i izleyenler onun akıl almaz ofansif içgüdüleri, inanılması güç düzeyde keskin kısa ve uzun pasları, mesafe tanımayan şutları ve bitmek tükenmek bilmez kondisyonuna, zihninde yarattığı senaryoları nasıl gerçeğe dönüştürdüğüne tanık oldular. Kaptan Bobby Moore ve Geoff Hurst ile 1966’da İngiltere’nin kazandığı ilk ve son Dünya Kupası’nın kahramanlarından biriydi. Batı Almanya’ya karşı oynadıkları final maçında Franz Beckenbauer’in odağı tamamen Charlton’daydı. Bu sayede İngilizler Hurst’ün hat-trick’iyle 4 gol bulmayı başarmış ve kupanın sahibi olmuştu.
1968 Şampiyon Kulüpler Kupası finali, Münih faciasının 10. yılına denk geliyordu. ‘Baby boomer’ jenerasyonu belki de bu kez Sir Bobby’nin iki gol attığı ve ülkesine tarihte ilk kez gelen kupayı United’ın kaptanı olarak havaya kaldırdığı sırada ekran başındaydı. Tam da çizgi film karakteri Bobby’nin kafasında kuracağı türden bir finali kendi gerçekliği yapmıştı Sir Bobby. Üç sene sonra kulübüne veda etti. 758 maçta attığı 249 gol United’ın en ateşli taraftarlarının bulunduğu Stretford End tribünlerine armağanıydı. Artık “The Boys from Old Trafford” marşında andıkları efsanelerinin göz kamaştıran futboluyla yalnızca rüyalarda buluşacaklardı.
Sonraki nesiller onun yaşamını yazılan çizilenden, spor kitaplarından veya futbol anlatılarından biliyor. Belki futboldan emekli olduktan sonra hocalık meziyetlerini gösterdiği, aldığı yerle bıraktığı yer arasında pozitif anlamda uçurum yarattığı bir takım olsa Bobby’i biraz daha tanıma imkânları ortaya çıkabilirdi. 1984’te Manchester United’ın yönetim kuruluna adım attı. Fakat kulübe yakın isimler, taraftarlar veya İngilizler dışında kulübe ne kadar büyük katkıları olduğunu anlayabilen pek kimse yok.
Yani işin özü, efsane isim şimdiki genç ve yetişkinlerin hayatına pek dokunamadı. Sir Bobby, “Bazıları profesyonel futbolcuların köle olduğunu söylüyor. Eğer bu kölelikse beni ömür boyu hapsedin” diyecek kadar bu oyunun tutkunuydu. Belki bu tutkusu eksik anlatıldı. Bazıları başarılarını ölümü sayesinde öğrenmiş bile olabilir. İhtimal, adını ilk kez duyan bile vardır. Aslında ölümsüzlüğün tatlı bir ironisi var. Bazen anlaşılması için ölümsüzlerin ölmesi gerekiyor.
Peki onun efsanesine en yakından tanık olanlar ne demiş? George Best, “Ben de dahil, oyuncuları onun kadar kolay geçebilen birini gördüğümü sanmıyorum.” diyor. Ben de dahil? Bulduğu her fırsatta kendisini öven egosantrik bir figüre bunları söyletmek neredeyse imkânsız. Charlton ve Best ile birlikte, ünlü United Trinity heykelinin parçası olan Denis Law da Bobby gibi takımdaşları ile futbolun daha kolay bir oyuna dönüştüğünü söylüyor.
Bir başka efsane İngiliz kanat oyuncusu da kariyerini ona borçlu. Çünkü Sir Bobby kendi familyasından birini görünce hemen gözü ısırmış. David Beckham bizzat anlatıyor. Sir Bobby, kendi adını verdiği futbol okulundaki yarışmayı kazanan küçük sarı saçlı çocuğu izler izlemez direkt United’a haber uçurmuş, şu küçük çocuğa bir bakmanız lazım diye. Real Madrid hayallerini o küçük çocuktan bile önce kafasında kurmaya başlamış mıdır acaba?
Manchester United’ın birçoklarına göre en büyük efsanesi Sir Alex Ferguson 2016 yılında, “Bu kulüpteki en büyük efsane ve en büyük oyuncu olmasının yanı sıra, onu tanımak büyük bir zevkti” demiş Sir Bobby için. Bu seviye arş-ı ala. Öyle kolay çıkacak cümleler değil bunlar. Tabii bunda Sir Alex’in en zor günlerinde Charlton’ın ona destek çıkmasının da etkisi büyük. 80’lerin sonunda takım küme düşmeme mücadelesi verirken 21. yüzyılın Premier Lig ve Şampiyonlar Ligi şampiyonlukları Sir Bobby’nin zihninde canlanmış mıdır?
1966 İngiltere kadrosundan hayatta kalan tek futbolcu Geoff Hurst, Gary Neville, Gary Lineker, Rio Ferdinand, John Terry ve futbol dünyasından diğer birçok ismin yanı sıra Manchester United’ın ezeli rakibi Liverpool, Arsenal, Chelsea, Manchester City, Barcelona ve Milan gibi kulüpler de Sir Bobby Charlton’ı anmak için mesaj yayınladılar. Futbol dünyasında düşen bir domino taşının bu denli etki yaratıp gündem olduğu, bu kadar fazla kulübü harekete geçirdiği olay sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Ölmeden önce bunu tahayyül edip gülümsemiş midir?
Son olarak Diogo Dalot, Bobby’nin hayata gözlerini yumduğu gün Sheffield United maçında ceza sahası dışından yaptığı vuruşla Manchester’a galibiyeti getirdi. Büyük efsanenin imza vuruşlarını anımsatan gol, Kırmızı Şeytanlar’a gönül veren, takribi 65 yaş üstü taraftarın gözlerinde bir damla yaşa dönüşmüştür muhtemelen. Belki daha önce onunla pek bir bağı olmayan Dalot da artık Bobby’nin dünyasına girdi.
Ve bizler artık Bobby’nin hayallerinde yaşananların değil, Bobby’i hayallerinde yaşatanların dünyasındayız…