18 yaşında ismini Avrupa'nın zirvesine yazdıran Alperen Berber bugünlere nasıl geldiğinden özel hayatına kadar sorularımıza yanıt verdi. Daha ehliyetini bile yeni alan Alperen, 11 yaşından beri güreşiyor ve ona geleceğin şampiyonu gözüyle bakılıyor.

Herhangi bir spor dalında Avrupa’nın en iyisi olmak uzun yıllar verilen emeğin sonucunda ulaşılabilecek en büyük başarılardan. Alperen Berber grekoromen güreşte 82 kiloda bu başarıya henüz 18 yaşında ulaştı. Onun gibi potansiyelini altın madalya kazanarak kanıtlamış bir sporcuyla röportaj yapabilecek olmanın heyecanı cumartesi sabah erken saatlerde hissediliyordu. Geleceğin olası dünya ve olimpiyat şampiyonuyla henüz o şaşaalı başarılara ulaşmadan konuşacak olmak son derece mutluluk vericiydi.

Eski güreşçi ve şimdinin hem güreş antrenörü hem güreşin yönetim kademesinde rol alan, aynı zamanda Alperen’in babası Mustafa Berber’le Alperen’in yoğun takvimi arasında röportaj yapmak için sözleştik. Milli takım kampına geri dönen Alperen çok sevdiği şehri Samsun’da olduğu birkaç günlük sürede zaman ayırdı. Ben de vakit kaybetmeden görüntülü görüşmemizde Alperen’i soru yağmuruna tutacağım görüşmeyi başlattım.

Alperen Berber Samsun’da olduğu için çok mutluydu. Avrupa Şampiyonası’ndan döndükten sonra onu kentte otobüsle dolaştırmışlardı. Kentte yaşayanlardan gördüğü sevgiden dolayı gurur duymuştu. Samsun Çarşambalı olduğu söyledi.  Yıllardır Samsun’dan çıkan güreşçiler kariyerlerine devam etmek için Ankara ve İstanbul’a gitmek zorunda kaldı. Üç yıl önce Samsun Büyükşehir Belediyesi bu gidişata ‘dur’ dedi. Alperen Berber Samsun’da kalmaktan memnundu: “Mustafa Demir başkan kulübü kurdu. Şöyle konuştuk, ben elimden geldiğince burada kalmaya çalışıyorum, fedakârlık yapıyorum. Belki başka kulübe gitsem imkânlarım daha iyi olacak ama ben Samsun’u onurlandırmak istiyorum. Başka bir şehri değil. İmkanlar dahilinde beni çok yıpratmayacak şekilde Samsun’da kalmayı planlıyorum. Sağ olsunlar gerekli desteği sağlıyorlar, böyle devam ederse Samsun’da kalmak istiyorum. İnsanların benim sevincime ortak olduğunu görmek beni gururlandırıyor.”

Avrupa şampiyonu Alperen şehri Samsun’da çiçeklerle karşılandı.

Altyapının önemini sabredince anladı

Alperen’in 18 yaşında Avrupa şampiyonluğuna gittiği yol oldukça çetrefilliydi. 11 yaşında yatılı olarak gittiği Kavak’taki güreş eğitim merkezi hayatını değiştirdi. Orada eğitmenlerinden Ufuk hocası, onun için dönüm noktası oldu ve zorlandığı günlerde sabretmesini sağladı. Alperen o günleri şöyle anlattı: “Babam güreş antrenörüyken evde değil güreş merkezlerinde kalmak istermişim. Eve değil merkeze götürün beni diye ısrar ediyormuşum. Ama iş ciddiye binince öyle olmadı. Abilerle bir gün eğlenirim dönerim diyordum. Ama öyle olmadı tabii. Beni bir götürdüler ilk gün. İyiyim tabii yeni gitmişim eğleniyorum. Ama bırakıp gittiler, farkına varamadım tabii, akşam bir oldu. Güreşiymiş, eğlencesiymiş hiçbir şey kalmadı. Uyuyamıyordum, ağlıyordum, hoca var başımızda hocaya ‘Hocam beni gönderin ben dayanamıyorum’ diyordum. Hoca da ‘Dayan oğlum böyle oluyor bu işler’ deyip her akşam ‘Yarın sabah yollayacağım’ seni diyordu. Her gün beni böyle idare etti. İki haftada bir ev izni oluyordu, eve gidip zaman geçirip geliyordum yine aynı şekilde beni idare ediyordu. Altı ay böyle böyle hocanın idaresiyle geçti. Çok zorlu zamanlardı ama güreşimin dönüm noktası orası oldu. Çünkü altyapıyı almak çok önemliydi. Ben orada Kavak Güreş Eğitim Merkezi’nde o eğitimi almasaydım bugünlere gelemezdim. Hepsinin çok büyük emeği var.”

‘Salondan uzak tutmak için doktor raporuna ihtiyaç duydular’

Bunca yılını güreşe adayan ve ilk antrenörü bizzat babası olan Alperen’e küçüklüğünden enteresan bir anısı olup olmadığını sordum. O da bana bu spora olan aşkının daha ufakken ne kadar büyük olduğunu açıklayan şu hikayeyi anlattı: “Ben küçükken sürekli minderde olmak istiyordum. Antrenmanları kaçırmak istemiyordum. Okulu sevmezdim. Okuldan kaçmak için güreşe gitmek isterdim. O da ‘Hayır okula gitmen lazım’ derdi. Okuldan çıkar çıkmaz salona giderdim. Sokakta bisiklet sürmeyi de severdim ama orada eğleniyordum. Sürekli halat çekiyormuşum, tırmanıyormuşum. Öyle olunca esnekliğimi kaybetmeye başlamışım. Babam da bunu fark etmiş. Ben de sorun çıkarıyordum o zamanlar salonda olabilmek için. Babam da bir aile hekimimiz vardı, ona sahte rapor yazdırmış. Rapor yok ortada aslında ama doktor kağıda ’10 gün boyunca salona giremez’ yazmış. Ama aynı anda okula gidiyordum ben de sorguluyordum ‘Madem öyle okula neden gidiyorum?’ diye. Öyle bir anım vardı, doktor babamın ricasıyla rapor yazmış.”

Alperen Berber 20 yaş altı dünya şampiyonu olmuştu.

Baba etkisi: Grekoromen stile böyle geçti

Alperen Berber’in kariyer gelişiminde en önemli pay babasına ait. Onu önce bir buçuk-iki yıl cimnastike yönlendirmiş. Böylece esneklik kazanmasını sağlamış. Bunu yüzme takip etmiş. Sokakta futbol da oynamış. Hobi olarak gördüğü bu sporlar ona güreşte avantaj sağlamış. 18 yaşındaki şampiyon, “Ben bunları bilerek yapmadım ama babamın bir planı olduğunu düşünüyorum. Cimnastik ve yüzmeye ilk o yolladı sonra beni eline alıp güreş yaptırmaya başladı. Cimnastik ve yüzme yaparken güreşe o kadar önem vermiyordu. Hiç sormadım ama bir planı olduğunu düşünüyorum” diyor.

Aynı şekilde geçmişte serbest stilde de güreşmiş olmasına rağmen grekoromen stille kariyerine devam etmesinde de babasının payı var: “Normalde serbest stilde güreşiyordum. Kavak Güreş Eğitim Merkezi’nde de grekoromen stil çalışıldığı için oraya giderken serbest olarak gittim ancak Kavak’ta değişti. Hocalarım ve babam sayesinde değişti. Yoksa öyle merak duyarak yaptığım bir şey değildi. Daha sonra babamın yetiştirdiği abiler de grekoromen yapınca… Sürekli olarak onları izliyorsunuz onlar da başarı kazanıyorlar. Ben de öyle devam ettim.”

Alperen Avrupa şampiyonu olan Grekoromen Güreş Milli Takımı’nın bir parçasıydı.

Söz konusu Alperen kadar genç bir sporcu olunca eğitim hayatını nasıl devam ettirdiğini bu süreci nasıl yönettiğini sormadan kendimi alamadım. Lise yılları zorlu geçmişti. Bahçeşehir Koleji’nde burslu okumuştu. Ona bir saat ders çalışmak yerine yarım saat çalışma imkanı verdikleri için müteşekkirdi. Sonra Gümüşhane Üniversitesi’ne kaydoldu. Liseye göre çok daha rahattı. Milli sporcu olduğu için onu devamsızlık konusunda zorlamıyorlardı. Alperen Berber okul yönetimine minnettardı: “Gümüşhane’ye okula gitmem beni fazlasıyla yıpratacaktı. Bu süre boyunca evde kalıp dinlenmem gerekiyor ki kampa daha kuvvetli daha dinlenmiş gidebileyim. O yüzden okula çok gidemiyorum. Buradan da çok teşekkür ediyorum, idare ediyorlar beni.”

Buradan Bükreş’e gidiyoruz. Avrupa şampiyonluğunu kazandığı maçı anlatıyor. Alperen’in Aliev’e karşı final mücadelesinde belirleyicilerden biri de eski güreşçi ve şimdinin antrenörü Cenk İldem oldu. 18 yaşındaki sporcu, deneyimli antrenörle ilişkisini şöyle anlattı: “Cenk hocayla birbirimizi iki yıldır tanıyoruz, beraber çalışıyoruz. Ben ondan önce de izlerdim Cenk hocayı sporculuk zamanında. O da sporu bıraktıktan sonra benle bayağı ilgilendi. Nerede adım atacağımı bilen bir insan. Ben de köşeme o gelsin istedim daha iyi tanıdığım için. Cenk hocanın köşesi bambaşka. Geçen yıllarda başka hocalarla çıkıyordum. Yine Cenk hoca ilgileniyordu ama köşeme gelmiyordu. İlk defa geldi. Daha önceden olması gereken bir şeymiş. Bu yıl keşfettik ama köşeyi çok iyi yapıyor.”

Cenk hocanın final karşılaşması başında yaptığı itirazların maçın sonucuna etkisi yadsınamazdı. Alperen, “Çok büyük bir organizasyon. Sıkı rakipler var. Hepsi şampiyonluk için gelmiş. Orada alınan bir puanın çok büyük önemi kaybettiğin bir puanın çok büyük dezavantajı var. Başta üç puanlık bir geri düşüş beni demoralize edebilirdi. Ama hakemin kararları haksız olduğu için, Cenk hoca da yerinde itiraz etti. Zaten maçın yüzde 40’ını o köşe yapıyor. Çünkü insan göremiyor, dışarıdan daha net görünüyor. Hangi adımı öne atarsan adamı engellersin hangi adımı geri atarsan adamı engellersin bunlar görünüyor. Cenk hoca da sağ olsun en iyi şekilde yaptı” dedi.

Alperen’i Cenk İldem ayakta tuttu

İlk saniyelerde maçın skoruna etki eden Cenk İldem maç sonunda da motive edici sözleriyle Alperen’e destek oluyordu. Güreş gibi müsabakaların kısa sürdüğü bir sporda Cenk hocanın kenardan verdiğin desteğin önemi için Alperen şöyle konuştu:

“Güreş kısa bir spor ama futbolcunun 90 dakikada harcadığı kaloriyi biz 6 dakikada minderde harcıyoruz. Bilimsel olarak kanıtlanmış bir şey. Ayrıca nabız çok yüksek. 200’e vurabiliyor. O adrenalinle köşeyi duymak kolay olmuyor. Çoğu sporcu duyamıyor. Ama ben kendi özelliğim mi diyeyim Allah vergisi mi diyeyim bilmiyorum, duyuyorum. Tribünde biri bir şey söylese bile duyuyorum. Hatta Şeref Başkan kürsüde olurdu onu bile duyardım. Tabii ki Cenk hocayı da duydum. Elbette sonlarda ‘Aslanım hadi yavrum’ demesi maç sonunda düşmeye başladığın, nabzın yükseldiği anlarda, ne yapacağını şaşırdığın anlarda o motive edici sözcükler ayakta tutuyor sizi.”

18 yaşındaki Avrupa şampiyonu olmak onun hayali miydi? Bu soruya ‘Evet’ diyor mümkün ama onun düşleri çok daha büyük: “Daha küçüklükten itibaren defalarca Avrupa ve dünya şampiyonu olduklarını izleyince ‘Ben de yapabilirim’ diyordum. Rıza Kayaalp ve Alexander Karelin’in 12 altın madalya kazanmasını ben de başarmak istiyorum.”

Alperen Berber 18 yaşında şampiyon oldu. Hamza Yerlikaya ilk Avrupa şampiyonluğunu 19, Rıza Kayaalp 21, Taha Akgül 23 yaşında elde etmişlerdi.  Alperen, idol olarak gördüğü bu şampiyonlar için şunları söyledi:

“Benim zaten bu sporcuları idol olarak almamdaki başlıca neden erken yaşta bu dereceyi almaları. Beni etkileyen kısım oydu. Onlar gibi olmak istediğim için ben de onlar gibi erkenden bu başarıyı kazanmak istedim. Ancak onlar elbette büyük ustalar. Ben onlar gibi olamam şu anda. Onlar idolüm olarak devam ediyorlar. Benden daha üstteler ve onlarla yarışmam mümkün değil. Onların seviyesine gelmem için yıllar gerekiyor.”

Rıza Kayaalp tuş oldu! Rekor fırsatı kaçtı

‘Yaşar Doğu’yu ayrı bir kefeye koyuyorum’

Alperen Berber daha önce verdiği demeçlerden birinde “Samsun’un Yaşar Doğu’su olmak istiyorum” demişti. İdol olarak belirttiği isimlerden bir diğeri de Hamza Yerlikaya’ydı. Alperen’e hem Doğu hem de Yerlikaya’nın üstündeki etkisini sordum. Şöyle yanıtladı: “Hamza Yerlikaya’dan başlayayım. Hamza Yerlikaya’yı ben genç yaşta aldığı başarılar kısmında örnek alıyorum. Sadece bu açıdan örnek alıyorum. Yaşar Doğu’ya gelirsek, Hamza Yerlikaya öyle değil diye söylemiyorum bunu, Yaşar Doğu’nun karakteristik yapısı apayrı. Hem şampiyon, hem karakteri apayrı. Çok saygılı biri. Hamza Yerlikaya öyle değil demek istemiyorum, ancak Yaşar Doğu’yu ayrı bir kefeye koyuyorum. Yaşar Doğu’yu saygısından örnek alıyorum ve çok da başarılı bir sporcuymuş, bir yenilgisi varmış dünya ve Avrupa’da. O yüzden Yaşar Doğu’yu örnek alıyorum.”

Peki şampiyonun günü nasıl geçiyor? Alperen anlatıyor: Her gün saat 08.00-08.30 arası kalkarım. Bazen 5-10 dakika sabah yürüyüşü yaparım bazen de direkt kahvaltıya geçerim. Yemek programımızı milli takımda diyetisyenlerimiz ayarlıyor. Sonra bir-bir buçuk saat arası boşluğum oluyor. O süreyi uyuyarak değil ancak aktif dinlenerek geçiriyorum, telefonlar ilgilenirim veya beni meşgul edecek bir şey bulurum. 10.30’da kuvvet antrenmanımız olur, 12.30’da biter. Sonra öğle yemeğimizi yeriz, 13.30’da bitmiş olur. Oyalanmadan dinlenmeye geçerim çünkü akşam bir antrenman daha var. O sürede bir-bir buçuk saat arası uyurum, alarmı kurarım daha fazla uyumam dinlendiririm vücudumu. 17-17.30 gibi akşam antrenmanı başlar, genelde taktik teknik antrenmanı olur. Akşam antrenmanı sonrası duş ve yemekle beraber 20-20.30 gibi işlerim bitmiş olur. Akşam saat 23-23.30’a kadar ailemle, arkadaşlarımla vakit geçiriyorum bir planım programım varsa onu yapıyorum.”

Bir şampiyon gün boyu neler yapar, Alperen’den dinledik.

Bu arada öğleden sonraki idmanların onun için daha zorlu geçtiğini söyledi. Şampiyon anlamayı sürdürüyor: “Ehliyeti aldım. Aile arabası var. Kendime özel araba almadım. Ailemin arabasını kullanıyorum. Ama zaten Samsun’da bulunduğum süre kısıtlı. Bir hafta buradayım. Burada da bir gün antrenman yapıyorum bir gün dinleniyorum. Onun dışında milli takımda genelde tesisimizin içinde oluyorum. Tesisin içinden bir hafta boyunca ani bir şey olmadıkça çıkmıyorum. Samsun’a geldiğimde de aile arabasını ya da toplu taşımayı kullanıyorum.”

Kız arkadaşı yok, traktör kullanmayı seviyor

Boş zamanlarını nasıl değerlendiğini sorduğumda Alperen Berber’in kız arkadaşı olmadığını öğreniyorum. “Şu an ilgilenmiyorum böyle şeylerle. Benim için erken olduğunu düşünüyorum. İlerleyen zamanlarda olur umarım. Her şeyin zamanı var” diyor. Sosyal medyada vakit geçirmeyi belirten Alperen kamp yaptığı yer şehirden uzaktaysa doğa yürüyüşü yapıyor. İstanbul’daysa arkadaşlarıyla kahve içmeye gidiyor. Samsun’da özel değer verdiği arkadaşlarıyla geziyor. Araba sürmeyi sevdiğini söylüyor ve ekliyor: “Köye gittiğimizde traktörle gezmeyi seviyorum.”

Çocukluğunda sokakta futbol oynadığını hatırlatıp ilgisinin devam edip etmediğini sordum. Yanıtı şöyle oldu: “Futbola merakım önceki kadar yok. Güreşçilerin boş günü olur dinlenme günü. Basketbol ve futbol oynayarak zaman geçirirler. O günlerde ter atmak için oynuyorum.” Alperen Berber, futbolda Fenerbahçe’yi desteklediğini de söyledi.

Benim için son derece heyecan verici bu sohbeti Alperen’e teşekkür ederek sonlandırdım. Geleceğin olimpiyat ve dünya şampiyonuyla şimdiden röportaj yapmış olmamın bir gazeteci olarak beni ne kadar gururlandırdığını da ekledim. O, 18 yaşında bir Avrupa şampiyonu, birçok başarısından ilkini Romanya’nın başkenti Bükreş’te kazandı. Hedeflerine ve güreşe olan bağlılığı, mütevazı yaklaşımı ve olgun bakış açısı düşünüldüğünde nice altın madalya için de önü fazlasıyla açık.