Karşılaşma daha ilk düdük çalmadan özgül ağırlığını kaybetti. Sağ olsun, Fenerbahçe başkasına sıkıntı stres bırakmıyor. Ondan önceki 19 maçta kaybettiği puanı son iki maçta yitiren bir Galatasaray var ama dert etmelerini çok da gerektirecek bir durum yok. Liderlik yarışı onlara gerek kalmadan da şekillenebiliyor. E ne oluyor böyle olunca? Oyunun üzerindeki dış baskı sönüveriyor. Sahaya daha net bakabiliyorlar.
Bu ahvalin gazıyla, maça dozunda bir adrenalin ve endorfin pompalayarak başlayabiliyor Galatasaray. Zaten hep öyle yapmıyorlar mı? Oynadığı gibi oynatmak istiyor Okan Buruk. Ciğerlerin hududunda bir baskı ve hızlı aksiyon. Eğer bunu ‘stres topuyla’ yapmaya çalışırsanız kırılmalar yaşanabilir. Ya da dün olduğu gibi, o ilk baskıdan sonuç çıkmazsa gerilebilir takım.
Daha önce olmuştu. Dün olmadı. Başakşehir rakibini zorlamadı hiç. 81. dakikada bir korner serisi var mesela. Birbirinin aynısı üç pozisyon. Üçü de gol tehlikesi. Buna bile engel olamadı konuk ekip. Emre Belözoğlu için maçın kaybedilmesinden daha asap bozucu olan bu olmalı: Çaresizlik. Öğrenilmiş de değil, edinilmiş çaresizlik. Ama gene saydırıp durdu hakeme. Hatta Okan Buruk teselli etti onu. Sanırım oturdukları koltukların sıklet farkını gösteren en net emare bu.
Belki de ligin ilk yarısındaki maçın baskısı ezmiştir konuk ekibi. 0-7 kaybetmek az bir travma değil. Zaten lider için de o maçın sembolik önemi ayrıydı. Sadece üst üste lig rekoru kıracak kadar uzun bir serinin kritik ilk maçlarından biri değil, bir tür gövde gösterisiydi. Beşiktaş’ı 2-1 yendiklerinde tablo bu kadar net değildi. Dünya Kupası tatiline giderken, Başakşehir maçıyla meydan okudu lige Cim Bom. 11. haftada sekizinciydiler, dönüşleri etkileyici oldu. Şampiyonluğu getirecek kadar…
Peki çok rahat bir galibiyet diyebilir miyiz dün için? Tabii ki hayır! Ligin bu evresinde hiçbir maç rahat geçmez. Hele de koca devre 1-0’lık kırılgan skorla sürerken. Değil 1-0, 3-0’da bile yüreklerin huzursuz olacağı haftalardayız. Yine de maçın dengesizliğini yansıtmıyor skor. Başakşehir ikinci yarıda biraz ışık verse de atacak kadar mahir olmadı hiç. Atsaydı, bir tane daha yerdi sanki. Son yılların en az stresli 1-0’ıydı.
‘Şampi’ tonunda konuşuyoruz Galatasaray için haklı olarak. Ligin bitmesine beş hafta var. İkinci Fenerbahçe ile puan farkı beş. Beşiktaş’ın maç fazlası var, ona rağmen onlarla da beş puan var. Ama sanırım Siyah-Beyazlılar daha fazla tedirgin ediyor Sarı-Kırmızılıları. Çünkü lig beş hafta uzasa şampiyonluğun en büyük favorisi olabilirdi Beşiktaş. Fakat lig o kadar uzun değil. Dolayısıyla hesaplar da o kadar uzun boylu değil. Bundan sonrası mucizelerin işi gibi.
Son bir not: Seçim öncesi son Süper Lig maçıydı bu. Siyaset karıştırmadan yazayım diyordum ama Başakşehir kulübünün tweet’ini görünce dayanamadım. Maç sabahı şöyle demişler: “Tünaydın, daha önce hiç 60 milyon kişinin desteğiyle uyanmamıştık :)” Hiç öyle olduğunu düşünmüyorum. Bir şey uğruna onları tutacak taraftar yok artık Türkiye’de. Hiçbir şey için değmez. Ama öyle düşünüyorlardıysa tadına da varsalardı keşke. Hiç öyle gözükmediler. Alışmamış şeyde şey durmuyor tabii.