Fenerbahçe, Galatasaray’a 3-1 kaybettikten sonra camianın üzerinde olumsuz bir hava hakimdi. Bu hava, yıllar yılı Fenerbahçe’yi başarıdan etmişti. Takımı daha formsuz daha bitkin gösteren ruh halinin yayılması büyük tehlike arz ediyordu. Öyle ki milli ara öncesi oynanacak üç maçta alınacak olumsuz sonuçlar daha büyük sorunlara yol açabilir, hatta Jose Mourinho’nun görev süresini tehlikeye sokabilirdi. Fenerbahçe’nin halihazırdaki yönetimi yedi yıldır teknik direktör istikrarı konusunda güven vermiyordu ne de olsa.
Ancak bu durumu düzeltecek tek şey Union Saint Gilloise, Antalyaspor ve son olarak Twente maçlarında alınacak olumlu sonuçlardı. Union maçı hiç de Fenerbahçe’nin istediği gibi başlamadı. Kadıköy’de ayaklar gitmiyor, toplar kazanılamıyor istenilen ataklara çıkılamıyordu. Bu sırada ön alanda pres yaparak top kazanan Union takımı atak üstüne atak geliştirip Fenerbahçe kalesini tehdit ediyordu. Yenilecek bir gol 40 bin kişilik tribünde tepkilerin artmasına hatta belki son iki sezonda ilk kez ıslıkların duyulmasına yol açabilirdi. Bu tarz olayların yaşanmasına yetecek gole Union tarafı defalarca yaklaştı. Ancak o gol bir türlü gelmedi. Dominik Livakovic kaleciden öte adeta koruduğu filelerin önünde duvar olmuştu. Fenerbahçe şok dalgasını atlattıktan sonra 25. dakikada golü Çağlar’la buldu.
Maçı 2-1 kazanan Fenerbahçe’de duraklama anlarında kurtardığı penaltının ardından talihsiz bir gol yiyen Dominik Livakovic öne çıkan isimdi. Antalya maçında her ne kadar kendisine çok çok büyük iş düşmese de yine de önemli anlarda sahneye çıkmayı başardı. Şu kesindi: Jose Mourinho dönemi boyunca düzenli olarak en formda Fenerbahçeli oydu. Geçen sezon kendisinden şüphe edenlerin hepsini haksız çıkarmış, özellikle Dinamo Zagreb’den kaleci antrenörü olan Sandro Zufic’in kulübe katılmasının ardından kalitesini ortaya koymuştu.
Ancak bu kalite Twente maçında da pek çok pozisyonda sınanacaktı. Öyle ki Fenerbahçe özellikle Mert Müldür’ün olduğu sağ kanadından ciddi açıklar vererek kendi ceza alanı içinde rakibinin pozisyonlar bulmasına neden oldu. Diğer tarafta Jayden Oosterwolde’nin hücuma çıktığı anlarda benzer tehlikeler o kanattan da gelişti. 28. dakikada Sağdan gelen ortada Vlap bomboş kaldı, onun kafa vuruşu yerden sekip Livakovic için şanssız bir pozisyon doğurdu, meşin yuvarlak ağlara gitti.
Bu andan itibaren Fenerbahçe yine ön tarafta etkili olamazken kalesinde ciddi fırsatlar verdi. Bu fırsatların çoğu kaleciyle karşı karşıya pozisyonlardı. Kâh çaprazdan nadiren de olsa ortadan yakalanan Fenerbahçe’de skoru tutan kişi Dominik Livakovic oldu. Hollandalı futbol insanı Rafael Van der Vaart “Twente’nin ilk dakikadan itibaren inanılmaz iyi oynadığını ve bu nedenle 1-1’in onlar için yetersiz bir sonuç olduğunu düşünüyorum” yorumunu yaparken muhakkak bu durumu düşündü. Twente öyle bir oyun ortaya koymuştu ki rakibin en iyi oyuncusu günün sonunda kalecisi olmuştu.
Öyle ki Twente karşısında sekiz kurtarış yapan Dominik Livakovic, Volkan Demirel’in (9 vs Lazio; Nisan 2013) ardından bir Avrupa Ligi maçında en yüksek sayıya ulaşan Fenerbahçe kalecisi olarak da adını tarihe yazdırdı. Hırvat isim Sofyan Amrabat’ın olağanüstü asisti ve Dusan Tadic’in enfes gol vuruşu kadar konuşulmadı ancak rakibinin onca pozisyonunu savuşturarak takımının maçta kalmasını, milli araya giderken etkisi düşünülenden fazla olabilecek bir yara almasını önledi. Fenerbahçe, Livakovic’in yıldızlaştığı bir başka maçtan 1-1’le bir puan çıkardı.