Titanların savaşı… 2024’e lider girecek takım belli oluyor
Futbol eskisinden çok daha fazla biçimde yeteneğe dayalı. Herkes her şeyi belirli bir noktaya getiriyor. Sonucu yıldızlar belirliyor. Dün maçın neredeyse tamamında Twente daha iyiydi. Ama usta ayaklar Fenerbahçe’deydi ve kantar bu sayede eşitlendi.
Futbol bir kanaat oyunu olsaydı maçı Twente kazanırdı. Ama artık yetenek çok şeyi belirliyor. Eskisinden de çok. Baş edilmesi güç bir yetenek şovu 3 puandan alıkoydu Hollanda ekibini. Amrabat muhteşem bir pas attı, Tadiç de nefis dokundu ve maç beraberliğe bağlandı. Piyango gibi bir şeydi bu.
Ne zaman emekli olur bilmiyorum ama Jose Mourinho teknik adamlığı bıraktıktan sonra harika bir spor yorumcusu olacak. İngiltere’de yapıyordu da zaten bir aralar. Kendini çok iyi ifade etmesi değil mesele. Takımları çok iyi analiz ediyor. Önceki günkü basın toplantısında Twente için ne demişti? “İyi savunma yapabilen, organize oynayabilen, yüksek baskı kurabilen ve geçiş hücumlarında tehlikeli olabilen bir takıma sahipler. Öndeki oyuncularının hareketlilikleri iyi.” Sadece bu da değil. Genel olarak Hollanda takımlarıyla ilgili yaptığı analiz de nokta atışı: “Bir Hollanda kulübüne karşı kolay bir maç hatırlamıyorum. Kendi seyircileri önünde ve iyi bir atmosferde oynadıklarında her zaman olumlu bir şeyler yaratıyorlar ve bu da işimizi zorlaştırır.”
Bunların hepsi harfiyen oldu. Atmosfer harikaydı. Twente nefis çıktı topla. Mükemmel organize oldular. Yüksek baskı uyguladılar. O yüzden tespitleri nedeniyle alkışı hak ediyor Jose Hoca. İyi de bunları bilip de ona göre bir oyun kurmuş muydu? Kendi takımını bu maça özel olarak nasıl hazırladı? İşte oralar biraz puslu.
Tamam, bizim ligimizde topun oyunda kalma süresi, faul ortalaması, ligin temposu feci durumda. Ve her Avrupa maçında bunun bizi nasıl kötü etkilediğini görüyoruz. Dün akşamki üç maç da bunun somut delillerini sundu. Bizde oyuncular var, onlarda takım. Yine de genel olarak çok edilgen göründü Fenerbahçe. Buna rağmen yetenek seti sayesinde pozisyon bulmadı değil. Ama işte biz pasajlar sunuyoruz, onlar bütün. Aradaki temel fark bu.
Dün Twenteli olmak isterdim. Son derece çalışkan, sade, ne yaptığını bilen ve anlatabilen bir hocaları var. İlk 11’in 9’u yerli oyuncu. Bir dolu genç var kadroda. Hiçbiri sırıtmıyor. Sanki tamamı benzer futbolculardan kurulu bir ekip gibiler. Bu sayede kendilerinden üç kat daha değerli bir takıma karşı özellikle ilk yarıda harika top oynadılar. Sonrasında akılcıydılar hep. Kontrolü bırakmadan, top yapmaktan vazgeçmeden. Aslında gole giden yolları da keşfediyorlardı bol bol. Kabiliyetleri pek el vermedi. Ne diyordu o ünlü özdeyiş: “Goller abartılıyor, aslolan mücadeledir.”
Gelelim Sarı-Lacivertlilere? Kafamdaki bazı deli soruların içinden çıkamıyorum. Twente’yi bu kadar iyi analiz etmişken neden İrfan Can’la çıkar ki insan? Temposu belki de en düşük oyuncunla. Süper Lig’de harika oynayabilecekken yedek, Avrupa’da 11! Neden inatla pasla oyunu başlatırsın ki? Ne kalecinin ayağı düzgün, ne defans top kullanmayı seviyor, ne de ileride topu tutacak bir hareketlilik var. Dzeko gibi hücum çapası tam da bu maçların baskısını dindirecek oyuncu değil mi? Değişiklikler neden hep aynı makamdan? Yapıyla neden hiç oynamıyor?
Jose Mourinho’dan bashederken besmelesiz yazmamak lazım bunları. Bu soruların bir cevabı vardır onda. Ne kadar çalışkan olduğunu rakip analizinde kendini gösteriyor. Peki neden kendi takımı böyle kusurlu? Acaba personelin sınırıyla mı ilgili sorunlar? Zaman gösterecek. Yeryüzünde zamana ihtiyaç duyuyorsa açık çeki olan kaç teknik adam var ki?
Bu karmaşık yeni statüde çok kıymetli olup olmadığını bilemediğimiz bir puan aldı Fenerbahçe. Artık onlar için ara tatil zamanı. Yeniden sahne aldıklarında ne gibi değişiklikler olacak, göreceğiz.