Benim kahramanım değil Andreas Brehme. Tersine, o ‘en güzel duyguların katili’ olan ekibin, Almanya’nın temel dişlilerindendir. 1990’da Dünya Kupası’nı Almanya’ya getiren penaltıyı atan adamdır. Maradona’nın gözyaşlarının failidir. 1986 Dünya Kupası’nda da Fransa’yı yıkan ilk gol ondan gelmişti. Sonra 80 dakika duvar ördüler. Ama finalde kaybettiler en azından. Ve alt tarafı bir sol bekti Brehme. Arkalarda bir yerde işte…
Ölüm haberi gelince gayriihtiyari Youtube’u açtım. Eski görüntüleri hatırlamak için. Bir gariplik vardı attığı gollerde. Inter’de ceza sahası dışından gelişine vurduğu iki gol var mesela. İkisi de sağ ayakla. Frikiklerini izledim. Sol ayakla. Penaltılar sağıyla. Uzun paslar sol. Zaten hep tartışma konusudur. Sağ ayağı mı iyi, sol ayağı mı? Bunu sorana hep aynı cevabı vermiş: “Ben de bilmiyorum.”
1990 Dünya Kupası’nda üç golü var. Biri Tanju Çolak’ın Neuchatel’e attığı ikinci golün biraz daha güzeli. Hem de Hollanda’ya. Diğeri yarı finalde frikikten İngiltere’ye. Sonuncusu da finaldeki penaltı. Toplam 4 golü var dünya kupalarında. Beckenbauer’den, Zico’dan, Platini’den, Zidane’dan, Raul’dan bir az. Kimileri için gelmiş geçmiş en iyi sol bek Roberto Carlos’un iki. Philipp Lahm’ın bir. Lahm demişken, hem sol hem sağ bek oynayabilen en büyük efsane o gibi geliyordu. Galiba değilmiş. Öfkeden görememişim. Gol atmadığı takım ve turnuva yok Hamburglu efsanenin. Oynayıp da final görmediği uluslararası kupa da yok.
Bilenleri ve meftun olanları çoktur. 80’lerde İtalya Serie A tarihin en iyi ligidir. Bugün Premiere Lig’i kazanmaktan bile daha zordur. Şöyle ispat edeyim. 1982-1992 arası dönemde iki sezon üst üste şampiyon olabilen takım yoktur. Platini’nin Juventus’u da, Maradona’nın Napoli’si de, Sacchi’nin o mükemmel Milan’ı da becerememiştir bunu. 10 sezonda 7 ayrı şampiyon vardır. İşte o dönemin İtalya’sında, hem de üç yabancı oyuncu kuralı varken, şampiyonluğa oynamak isteyen Inter’e transfer edilen üç Almandan biridir Brehme. Klinsmann gibi şimşek santrfor, Matthäus gibi bir dinamo ve bir sol bek. İtalya’daki ilk iki sezonda -ki daha ilkinde şampiyon oldular- 9 golü var. Böyle bir skor katkısı bugün kimde var acaba?
Bir performans abidesiydi o. Sadece yeşil sahada değil sonrasında da. 2017’de Almanya Futbol Federasyonu resmi yayın organına verdiği bir röportaj var. Orada şöyle tanımlıyorlar onu: “Sabah saat yedide yataktan kalkar, ‘Her zaman erken kalkan biriydim,’ der, ardından espresso ve e-postalarla güne başlar. Dört şirkette ortak olduğunu söyler, bu yüzden her sabah cevaplanması gereken bir şeyler vardır. (…) Daha sonra biraz taze hava almak için Isar Nehri’nin kıyısında, çatı katı dairesinden birkaç metre uzaklıkta koşmaya çıkar.” Alman stereotipi tam da bu değil mi? Yapay zekaya çizdirsen bu kadar olur.
Oysa kariyerinde Bayern’de sadece iki sezon oynamışlığı var. Kaiserslauternli Andreas Brehme. Peki, Hamburg’un çocuğu Brehme neden Hamburg SV için oynamadı? Çünkü menajer Günter Netzer ona ikinci takım için teklif yaptı. Böylece, HSV yıldızlarından Felix Magath’ın tavsiyesi üzerine 2.
Bundesliga’daki Saarbrücken’e gitti. Sonra Kaiserslautern yeteneği görüyor ve alıyor. Ve başladığı yerde bitiyor kariyeri. Hem de şampiyon olarak. İkinci ligden çıktıkları ilk sezonda bunu başarıyorlar. Tarihin en büyük başarılarından biridir. O zaman 38 yaşında Andreas. Az oynuyor ama var. Mendirek gibi.
Futbolun efsaneleri birer birer masadan eksiliyor. Masa da masa değil hani bu aralar. Son on yılda kimler gitti kimler? Pele, Maradona, Beckenbauer, Cruyff, Di Stefano, Eusobio, Gerd Müller, Paolo Rossi, Bobby Charlton, Gordon Banks, Uwe Seeler, Gianluca Vialli, Paolo Rossi… Ne kadro değil mi? İşte bu kadronun sol beki oldu Andreas Brehme.
Toprağı bol olsun.