29 Kasım'da ölen eski ABD Dışişleri Bakanı Kissinger'ın ölümü futbola şaibeli müdahalelerini yeniden gündeme getirdi. İngiliz basını dünyaca ünlü diplomatın 1978 Dünya Kupası dahil futbola politik emellerle nasıl yön verdiğini mercek altına aldı.

Arjantin’de 24 Mart 1976’da cunta iktidara el koydu ve kısa bir süre içinde ‘ulusal yeniden yapılanma süreci’ni başlattı. ABD’nin tam desteğini alan cuntanın başında bulunduğu Arjantin, 1978 Dünya Kupası’nın ev sahibiydi. Devlet bütçesinden büyük bir kaynak kupanın organizasyonu için harcandı. Amerikan iletişim ajansı Burson Marsteller ile anlaşan (Jorge Rafael) Videla cuntası, yoksullukla boğuşan ülkede her şeyin yolunda gittiğini göstermek için elinden geleni yaptı. Ezeiza Havaalanı’ndan kent merkezine giderken yol kenarındaki yoksul gecekondu mahallerinin gizlemek için dev duvarlar örüldü. Videla turnuva boyunca ülkede hiçbir şiddet olayı olmayacağının sözünü verdi. Bu da sadece reklam kampanyasının bir parçasıydı.

Statü gereği aynı grupta yer alan Arjantin ile Brezilya finale çıkmak için çekişiyordu. Aynı saatte başlaması gereken Polonya-Brezilya maçı Arjantin-Peru karşılaşmasından önce başlatılıp bitirildi. Bu da şaibenin artmasına yol açtı. Çıkan sonuçlara göre ev sahibinin finale çıkmak için Peru’yu en az 4 farkla yenmesi gerekiyordu. Rosario’daki stadyumda Arjantin Peru’yu 6-0 yendi.
Maç başlamadan General Videla ve dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’ın Peru soyunma odasını ziyaret edip futbolculara Arjantin halkının heyecanla onları beklediğini söylemesi kayıtlara geçmişti.

Yıllar sonra ise bir devlet memuru Arjantin’in bu maç karşılığında Peru’ya 35 bin ton buğday ve silah gönderdiğini, ayrıca Arjantin Merkez Bankası’nın Peru’nun dondurulmuş olan 50 milyon dolarlık hesabını serbest bıraktığını iddia edecekti. Peru’nun eski senatörü Genaro Ledesma 2012’de Buenos Aires’te bir mahkemeye ifade verirken şunları söyledi:

“Güney Amerika’daki cunta rejimleri, muhaliflerle başa çıkmak için kendi aralarında Akbaba Planı anlaşması yaptı. Bu karşılaşmada planının bir parçasıydı. Peru’nun askeri lideri Francisco Bermudez, siyasi tutukluları işkence için Arjantin’e göndermek istiyordu. Videla da Arjantin’in gerekli skoru alması karşılığında bunu kabul etti. Videla bunun karşılığında Peru’dan 13 mahkumu ülkesine getirdi.”

Peru’dan bir şekilde istediğini alan Arjantin, 25 Haziran 1978’deki finalde Hollanda’yı 3-1 yenerek Dünya Kupası’nı kazandı. 1978 Dünya Kupası Arjantin’de yaşayan birçok kişiye göre “cuntayı aklama kupası” olarak tarihe geçti.

Perulu futbolcu: Baskı altındaydık

Perulu futbolcu Jose Velasquez ise “Baskı altındaydık. Hükümetten gelen baskıydı bu. Devletten takımın yöneticilerine, takımın yöneticilerinden antrenörlerine kadar” dedi.

Belki de doğruydu bu ancak oyunu izleyen neredeyse herkes Perulu futbolcuların tam bir hayal kırıklığı yarattığını görecekler. Maçın ilk yarısında kaleci Ramon Quiroga yaptığı kurtarışlarla takdir toplarken Peru takımı Arjantin’in dinmek bilmeyen ataklarına çözüm bulamadı ve ev sahibi taraftarların baskısıyla karşılaşmayı tam da gruptan çıkabileceği skorla aldı.

Guardian’da yer alan haberde, 29 Kasım’da ölen eski ABD Dışişleri Bakanı‘nın, dünya tarihinin belki de en tartışmalı diplomatının futbol dünyasında bıraktığı şaibe izleri mercek altına alındı.

‘Futbol tutkunu’ Kissinger’dan cunta liderine buyruk: Gerekeni yapın!

Kissinger’a tekrar gelirsek, kendisi Videla’nın müttefikiydi ve 1976’daki darbeden sonra ona “Yapılması gereken işler varsa, bunları hemen yapmalısınız!” demişti. ABD’li bakan bu sözlerle ülkedeki komünistlere karşı cuntadan aksiyon beklediğini ima etmişti. Nitekin öyle de oldu. Süreç Arjantin’de 30 bin kişinin ölümü ve muhalefetin kanlı bir şekilde bastırılmasıyla sonuçlandı.

Öte yandan futbolu seviyordu. Bavyera’da büyüyen bir çocuk olarak 1916 ila 1929 yılları arasında üç kez Almanya şampiyonu olan memleketinin takımı Greuther Fürth’ün koyu bir hayranıydı. 1969’da Richard Nixon’ın güvenlik danışmanı olduğunda personeli ona takımının maçları hakkında raporlar da sunuyordu.

Kissinger aynı zamandak bir süre top da koşturmuştu. Kaleci olarak başlayan kariyeri elindeki kırıktan ötürü santraforluğa evrilmişti. Ailesinin Nazi zulmünden kaçmak için ABD’ye göçmesi onu futboldan uzaklaştırsa da Kissinger eski SSCB lideri Leonid Brejnev’le diyaloğunda futbolu bir diplomasi aracı olarak da kullanmış ve hatta Küba’dan görüntüler elde eden casus uçağın getirdiği futbol sahası görüntülerinden Sovyet birliklerinin bu sahalarda konuşlandığını anlamıştı.

Futbola müdahaleleri o dönem de çokça konuşulan ABD’li kurt diplomat, 1974’te Brezilyalı Joao Havelange’ın FIFA başkanlığını Stanley Rous’dan almasına yardım etmiş ve Brezilyalı futbol efsanesi Pele’nin New York’a taşınmasına önayak olmuştu. Tüm bu hamleler aslında Brezilya ile ilişkileri iyileştirmeyi amaçlıyordu.

Ancak bu hamleler bir yerde ters tepti. Havelange, ABD’nin 1986 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapma konusundaki başarısız girişimi nedeniyle Kissinger’la anlaşmazlığa düştü ve onu, Hollanda’nın Brezilya’yı 2-0 yendiği 1974 Dünya Kupası grup maçında “şike yapmakla” suçladı.

Condor Operasyonu ile birlikte ABD Soğuk Savaş’ın zirve yıllarında Latin Amerika’da etkisini güçlendirirken Kissinger öyle bir üne sahipti ki, spor dünyasında dönen çarka içeriden müdahale edebilecek bir gücü ve potansiyeli kendinde barındırıyordu. Nitekim kendisi futbol camiasını da operasyon kapsamında politik emellerle dizayn eden ilk üst düzey isim olabilir.

Condor Operasyonu (Akbaba Planı)

Akbaba Planı veya Condor Operasyonu, 1970’li yıllarda Latin Amerika’daki sağ diktatörlüklerin ABD istihbarat servisi CIA desteğiyle uygulamaya koyduğu operasyon olarak biliniyor. Bill Clinton döneminde açıklanan belgeler sonucunda operasyonda CIA desteği daha açık biçimde ortaya çıkıyor.

Latin Amerika akbabası olarak da bilinen Condor epidemik bir tür olduğu için operasyona bu isim verilmişti. Operasyon kapsamında Paraguay’da 1954, Brezilya’da 1964, Arjantin’de 1966, Uruguay’da 1971, Bolivya ve Şili’de 1973 yıllarında askeri darbeler olmuş, ordu yönetime el koymuştu. 1975 yılında bu ülkelerin temsilcileri Şili’nin başkenti Santiago’da toplanıp komünist ve muhalif örgütlenmeleri yok etmek için birlikte hareket etme kararı almışlardı. Bu karara göre ülkeler sadece birbirlerinin sınırlarındaki muhalifleri yakalamakla kalmayacak, aynı zamanda dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış muhalifleri de yakalayacaklardı. Pek çok Latin Amerikalı devrimci ya tutuklandıktan sonra kaybolmuş ya da herhangi bir yerde aniden kaybolmuştu.

Planın öncelikli amacı Sovyet etkisinin ve fikirlerinin Güney Amerika’da önüne geçmekti. Bu plan katılımcı ülkelerdeki önceki yıllardan kalma ekonomik politikaları tersine çevirip neoliberal ekonomik politikaları benimseyen hükûmetlere karışı aktif olarak çalışan veya muhtemel muhalefeti bastırmak için hazırlanmıştı.

Gizli yapısından dolayı doğrudan Condor Planı yüzünden ölenlerin tam sayısı tartışmalıdır. Bazı tahminlere göre en az 60 bin ölüm bu plan yüzünden gerçekleşti. Operasyon neticesinde yaklaşık 30 bin kişi sadece Arjantin’de ölmüş ve “Terör Arşivi” diye adlandırılan listeye göre plan ardından 50 bin ölü, 30 bin kayıp ve 400 bin tutuklu bırakmıştır.

Amerikan politika bilimci J. Partrice McSherry’nin 2002 tarihli bir kaynağına göre en az 402 kişi ulusal sınırların ötesinde öldürülmüş, 2009’daki bir kaynağa göreyse “sürgüne gidenler” ve “müttefik ülkelerde kaçırılan, işkence gören ve öldürülen veya kendi ülkelerine yasa dışı yollarla götürüp idam edilen binlerce kişi var ve Condor operasyonları kapsamında kaçırılan, işkence gören ve öldürülen kişilerin sayısı hâlâ net değil. Mağdurlar arasında muhalifler ve solcular, sendika ve işçi liderleri, rahip ve rahibeler, öğretmen ve öğrenciler, entelektüeller ve gerilla olduğundan şüphelenilen kişiler var. CIA tarafından “terör ve bölücü hareketlere karşı bazı Güney Amerika ülkelerinin istihbarat/güvenlik servisleriyle ortak çalışma” olarak tanımlansa da, bölge kontrol etmede başarısız olan, dış güçlerden malzeme desteği alamayan veya ulusal güvenliği tehdit etmeyen gerillalar bahane olarak kullanılmıştı. Planın ana üyeleri Arjantin, Şili, Uruguay, Paraguay,Bolivya ve Brezilya hükûmetleri olarak biliniyor. Ekvador ve Peru operasyona daha sonra daha çok çevresel roller üstlenerek katılmıştı.

Tüm dünyayı kasıp kavuran Soğuk Savaş ortamında ABD Johnson, Nixon, Ford, Carter ve Reagan hükümetleri boyunca cuntalara planlama, koordinasyon, işkence eğitimi, teknik destek ve askeri yardım sağlamıştı. Bu destek genellikle CIA öncülüğünde organize edilmişti.

 

Kissinger öldü, arkasında tartışması kaldı: Diplomasi gurusu mu, savaş suçlusu mu?