Andy Murray'in Paris Olimpiyatları'yla tenise veda etmesiyle ‘büyük dörtlü’den biri daha eksildi. Çocukluğunda katliama şahit olan, İngiltere'de önce nefret edilen sonra herkesin sevgisini kazanan ve 'Sir' olan İskoç sporcunun öyküsü...

1001 maçta 739 zafer. Teniste ilk 10’da yer alan isimler karşısında 105 galibiyet. 46 ATP şampiyonluğu. 41 hafta Dünya 1 numarası olarak kalmak. Tenisin üç büyükleri Rafael Nadal, Roger Federer ve Novak Djokovic’e karşı 29 galibiyet. Çıkılan 11 Grand Slam finali ve bunların üçünün kazanılması. Olimpiyatlarda iki altın madalya… Bu başarılar tenise Paris Olimpiyatları’yla veda eden ve üç büyükleri ‘dört büyükler’ yapan İskoç tenisçi Andy Murray’e ait. İşte çocukluğunda katliama tanık olan, İngilizlerin önce nefret ettiği sonra çok sevdiği sporcunun öyküsü…

Andy Murray, 5 Mayıs 1987’de İskoçya’nın Glasgow kentinde doğdu. Sporcu bir ailenin çocuğuydu. Büyükbabası profesyonel bir futbolcuydu. Annesi Judy ise kısa süreliğine profesyonel oynamış tanınmış bir koçtu. Judy çocuklarına üç yaşında tenis eğitimi vermeye başladı. Bu ikili hızla gelecek vaat eden genç oyunculara dönüştü.

Andy Murray ve kardeşi Jamie.

Andy Murray, beş yaşındayken ilk rekabetçi turnuvasına katıldı. Sekiz yaşına geldiğinde artık kendinden büyüklerle korta çıkıyor ve onlara kök söktürüyordu. Murray kardeşlerin hayatlarının dönüm noktalarından biri 13 Mart 1996’da yaşandı. O sırada Andy dokuz yaşındaydı. İlkokulunda sınıf arkadaşlarıyla birlikte spor salonuna giderken silah sesleri duyuldu. Öğretmenleri hemen onları başka bir sınıfa soktu. Silah seslerinin nedeni Thomas Hamilton isimli biriydi. Silahla okula gelmiş, beş yaşında çocukların olduğu bir sınıfa dalmıştı. Hamilton, 16 çocukla öğretmeni öldürdü, 15 kişiyi yaraladı ve daha sonra intihar etti. Bu olay, tarihe Dunblane Katliamı olarak geçti.

Thomas Hamilton yaptığı katliamla Andy Murray’de büyük psikolojik yaralar açtı.

Andy ve erkek kardeşi saniyelerle ölümden kurtulmuştu. Üstelik saldırgan Andy Hamilton’ı tanıyordu; hem Andy hem de Jamie’nin katıldığı bir çocuk kulübü işletiyordu. Hatta annesi onu bir kez aracına almış tren istasyonuna bırakmıştı. Aynı arabaya binmişlerdi. Olaydan altı ay sonra annesiyle babası boşanınca Andy Murray psikolojik olarak çöktü. Kaygı sorunları yaşamaya başladı. Kriz geldiğinde nefes almakta zorlanıyordu.

Andy Murray, o döneme ait suskunluğunu çoğu zaman korudu. Bu olay Andy’nin bütün kariyerini etkiledi. Özellikle ilk dönemlerinde tenis seyircileriyle arasında birçok gerginlik yaşadı. O dönem yaşadıklarına dair nadir açıklamalarından birini 2019’da yaptı. Tenis onun için bir kaçış yolu olmuştu: “Tenise karşı hislerim, bunun benim için bazı açılardan bir kaçış olduğu yönünde. Bunların hepsi bastırılmış şeyler, çünkü bu şeyler hakkında konuşmayız ve bunlar tartışılacak şeyler değil. Tenis kortunda olma şeklimle kişiliğim hakkındaki şeyleri gösteriyorum. Hem olumlu hem de gerçekten nefret ettiğim şeyleri. Tenisin soruları sorabilen bir çocuk olmamı sağladığını düşünüyorum ve bu yüzden tenis benim için önemli.”

Tenis asla tenis değil: Sicim Teorisi

Kaçış yolu olarak gördüğü tenise yoğunlaştı. İlk başarısını 12 yaş altı turnuvası olan Orange Bowl’u kazanarak elde etti. 2002’de Rafael Nadal ile yaptığı maç sırasında, Nadal’ın eski dünya 1 numarası Carlos Moya ile çalıştığını öğrendi. Buna sinirlendi çünkü kendisi hâlâ abisi ile antrenman yapıyordu. Barselona‘ya taşınma kararı aldı. Bu kararı aldığında 15 yaşındaydı. Sanchez-Casal Akademisi’nde tenise devam etti, toprak kortta ustalaştı. İspanya ona yaradı. Eylül 2004’te Junior ABD Açık’ı kazandı.

Andy Murray’in kariyerinde annesi önemli bir yer tutuyor.

Tenis dünyası Murray‘in adını kuvvetli olarak 2005’te duydu. Mart 2005‘te Davis Kupası‘nda çiftlerde Büyük Britanya’yı temsil etmek için seçildi ve bu kupada oynayan en genç isim unvanını elde etti. Nisan ayında 17 yaşındayken profesyonel oldu. Katıldığı ilk ATP turnuvası Seat Açık’ta ilk turda elendi Londra‘da katıldığı Stella Artois Şampiyonası’nda üçüncü tura yükselerek dikkatleri çekti. Asıl sıçramasını ise Wimbledon’da yaşadı. 374. sırada katıldığı ilk Grand Slam’de üçüncü tura kadar yükseldi. Murray, o güne kadar bu başarıyı yakalamış ilk İskoç tenisçiydi. Amerika Açık’a katılma hakkı elde ettiğinde dünya sıralamasındaki yeri 122’ydi. İlk 100‘e girdiğinde ise tarih 29 Eylül’dü ve Tayland Açık’ta yarışmaktaydı. Bu turnuvada kariyerinin ilk finaline ulaştı, rakibi Roger Federer’e kaybetti.

2006’da ATP sıralamasında ilk 50’ye girmeyi başarmıştı ki bu genç bir oyuncu için önemli bir başarıydı. İlk ATP şampiyonluğunu aynı yıl Kaliforniya’nın San Jose kentinde düzenlenen SAP Açık’ta kazandı.

İngiltere’nin nefret objesi oldu

2006’da ilk ATP şampiyonluğu geldikten sonra İngilizler Andy Murray’ı tenisin geleceği olarak görüyordu. Üstünde büyük bir ilgi vardı. 2006 Dünya Kupası öncesinde Murray’e İskoçya’nın turnuvaya katılamamasından dolayı kimi destekleyeceği soruldu. Onun cevabıysa şöyleydi: “İngiltere kiminle oynarsa onu destekliyorum.”

Bu, onun için İskoç espri anlayışının bir yansımasıydı. Ama İngilizler için durum ciddiydi. O, İngiliz düşmanı olarak mimlendi. Wimbledon’a ilk çıktığında ona gösterilen tepki büyüktü. O sahaya çıktığında ‘Haydi İngiltere’ tezahüratı yükseliyor ve Murray yuhalanıyordu. Andy Murray, daha sonra birisinin dolabına “Umarım hayatının geri kalanında her tenis maçını kaybedersin” şeklinde bir mesaj astığını söyleyecekti. İngiliz karşıtı etiketini her zaman şiddetle reddetmiş olsa da Andy Murray, kariyerinin ilk sezonlarında yurtdışını Britanya’da oynamaya tercih ettiğini itiraf edecekti.

2007’de 19 yaşındayken tenisin ilk 10’una girmeyi başardı. 2010’a gelindiğinde Murray, Novak Djokovic, Roger Federer ve Rafael Nadal’a katıldı. Artık üç büyükler dört büyüklerdi. Bu dörtlü uzun süre şampiyonluklara ambargo koyacaktı.

Andy Murray 2010 yılında katıldığı bir turnuvada.

Andy Murray, üç büyükler karşısında ilk yıllarda varlık gösteremedi. 2009’dan itibaren Wimbledon’da art arda üç yarı finale yükseldi, önce Amerikalı Andy Roddick’e yenildi, ardından iki yıl üst üste şampiyon olan Rafael Nadal’a kaybetti. 2012’de Murray sonunda ilk Wimbledon finaline ulaştı. Rakip Roger Federer’di. Üçüncü kez İsviçreli rakibine Grand Slam finali kaybetti. Ama ilk kez set almayı başardı.

Wimbledon’dan iki hafta sonra Londra Olimpiyatları onun için dönüm noktası oldu. Yarı finalde Djokovic’i yendi. Finalde rakip yine Federer’di. Üç set sonunda 2-1 kazanan bu kez İskoç raket oldu, olimpiyat altınını kazandı. Murray ayrıca Laura Robson ile birlikte karma çiftlerde ikinci oldu.

Andy Murray ilk Grand Slam şampiyonluğunu ABD’de kazandı.

Bu moralle ABD Açık’ta harika bir performans sergiledi. Finale çıktı. Rakibi, bu kez Novak Djokovic’ti. Beş setlik destansı bir mücadeleyle kariyerinin ilk Grand Slam şampiyonluğunu kazandı. 1977’den beri Grand Slam kazanan ilk Britanyalı ve 1936’dan beri bunu başaran ilk erkek sporcu olarak tarihe geçti.

Kariyer zirvesini 2016’da yaşadı

Murray, 2013 ve 2016 yılları arasında altı kez daha Grand Slam finallerine çıktı ve bunlardan ikisini Wimbledon’da kazandı. Londra’da finalde Djokovic’i mağlup ederek 1937’de Fred Perry’den bu yana Wimbledon’ı kazanan ilk Britanyalı oldu. 1898’den Harold Mahony’den bu yana sonra ilk kez bir Britanyalı erkek sporcu tek erkeklerde zafere ulaşıyordu.

Andy Murray 2013’te Wimbledon’da şampiyon oldu.

2015’te kardeşiyle birlikte British Davis Cup takımını şampiyonluğa taşıdı. Murray, kariyerinin zirvesine 2016’da ulaştı ve Wimbledon’daki zafer de dahil olmak üzere üç Grand Slam’de finale kaldı.

Aynı yıl, 2016 Rio Olimpiyatları’nda unvanını korudu. Bununla birlikte, teklerde iki Olimpiyat altın madalyası kazanan tek erkek sporcu oldu. 2016’da güçlü serisini sürdüren Murray, ilk kez dünya 1 numarası oldu. Bu unvanı 41 hafta boyunca korudu. Temmuz 2008 ile Ekim 2017 arasında bir ay hariç hepsinde teniste ilk 10 sporcu arasında yer aldı.

Rio’da Büyük Britanya takımının bayrak taşıyıcısı And Murray oldu.

Sakatlıklar ah o sakatlıklar

Murray, 2016’dan beri devam eden kalça sorunu da dahil olmak üzere birçok kez sakatlandı. Her defasında tenise dönmeyi başardı. Son olarak kalçasına metal bir destek yerleştirildi. Ama o sakatlıklar yüzünden eski seviyesine gelemedi. Ekim 2017’de ilk 100 sporcu arasından düştü.

2019’da şövalye oldu

Olimpiyatlardaki başarısı onu İngiltere’de ulusal bir kahraman haline getirmişti. Andy Murray’in üzerindeki ‘İngiliz karşıtı’ etiketi sonunda kalktı. Olimpiyatta iki şampiyonluğu bulunan tek kişi olarak şövalye ilan edildi. Artık o bir ‘Sir’dü.

Andy Murray ‘sir’ unvanı aldı.

Ne yazık ki, geçirdiği sakatlıklar Murray’in kariyerini etkili bir şekilde etkiledi. Çok sayıda ameliyat geçirdi ve geri dönüşünde eski formunu yeniden yakalayamadı. Süreç Andy için hem fiziksel hem de duygusal olarak son derece acı vericiydi. Yine de pes etmedi.

En son omurgasında yaşadığı sakatlıktan sonra kendine hedef olarak 2024 Wimbledon’u koydu. Ancak iyileşemedi ve teklerde turnuvadan çekildi. Ancak, Wimbledon’a kardeşi Jamie ile birlikte çiftlerde katıldı. İngiliz seyirciler kariyerinin ilk döneminde yuhaladıkları İskoç sporcuyu alkışlarla bağrına bastı. Olimpiyatlara gelirken sosyal medyasından “Son tenis turnuvam için Paris’e geldim” paylaşımı yaptı.
Teniste çift erkeklerde partneri Dan Evans ile birlikte çeyrek finale çıktı. bu turda ABD’yi temsil eden Taylor Fritz- Tommy Paul ikilisine 2-0 yenildiler. Bu sonuçla 37 yaşındaki Andy Murray tenis kariyerini sonlandırdı.

Büyük dörtlüden ikinci fire

Roger Federer, Rafael Nadal, Novak Djokovic ve Andy Murray teniste ‘büyük dörtlü’ olarak adlandırılmıştı. Bu dörtlü uzun zaman boyunca kupalara ambargo koymuştu. İki yıl önce Roger Federer’in uzun süreli sakatlıkların ardından tenise veda etmesiyle ‘büyük dörtlü’den ilk kayıp verilmişti. Andy Murray’ın vedasıyla bu sayı ikiye çıktı. Rafael Nadal da bir süredir sakatlıklarla boğuşuyor ve yakın zamanda emekliliğini açıklaması bekleniyor. Bu dörtlüden bayrağı bir süre daha Djokovic taşıyacak gibi gözüküyor. Andy Murry ise gençliğinde başına büyük dert açan İskoç şakacılığından taviz vermemiş görünüyor. Çünkü emeklilik kararından sonra son paylaşımı ‘Zaten tenisi hiç sevmedim’ oldu.

‘Rekabet’ filmi tenis dünyasının süperstarından ilham almış