Önce gecenin assolistiyle, Alanyaspor’la başlayalım. Tamam, Augusto maçın yıldızı ve en etkili ismiydi. Richard ve Leroy Fer orta sahada çok diri ve hareketliydi. Kaleci Ertuğrul kritik kurtarışlar yaptı. Tüm bunlara rağmen başrolde Fatih Tekke vardı. Oynadığı gibi oynatıyor genç teknik direktör. Hem de senelerdir.
Sistem gerçekten de kendine benziyor. Topu ileride tutmak, takımını presle ileri taşımak, akıl dolu pusularla gafil avlamak. Kendisi de bu işin ehliydi. Oyuncularına da harika öğretmiş. Sarı-Lacivertlilerin akışkanlığını darmaduman ettiler, oyunun boyunu uzattılar, baskının sınırlarını genleştirdiler. Ve Fenerbahçe’den çaldığı kaçıncı puan oldu bu? Belli ki tesadüf değil. Çok akılcı bir futbol. Beraberliğe üzülmüş bile olabilirler. Kazanabilirdi Akdeniz temsilcisi.
Karşı tarafta ise oyundan önce, psikoloji diye bir şey var konuşmamız gereken. Başkanından İsmail Kartal’ına, tribününden yedek oyuncusuna dek gergin Fenerbahçe. Galatasaray önce oynuyor, geriliyorlar. Bir açıklama geliyor, geriliyorlar. Bir oyuncu sakatlanıyor, geriliyorlar. Bir oyuncu transfer ediliyor, gene geriliyorlar. Hakem kendi lehlerine olmayacak bir penaltı vermişken bile gerginler.
Dün ekstradan bir de erken gol yediler. Yetmedi, istedikleri gibi oynayamadılar. Yetmedi, yanlış oyuncu değişiklikleriyle tempoları da bozuldu. Neyse ne. Bunlar bu oyunun abecesinde var. Ve ligin bundan sonrası da asfalt değil stabilize. Hiç kimsenin kaybetmek istemediği bir döneme girdik. Böyle maçlar da sürecin bir parçası olacak. Burada sakinleşemezsen işler zora giriyor. İnanmayan geçen sene yine Tekke’nin İstanbulspor’u nasıl puan tırtıklamıştı, onu hatırlasın.
Rakibin oyunu kadar, sinirsel imtihandan da geçmeli Fenerbahçe. Kabul, zor bir dönem bu. Senelerdir şampiyon olamayan bir takımın ligi koparamadıkça stres sorunu yaşaması normal. Şimdi bir de geriye düştüler. Al sana bir gerginlik vesilesi daha. Asıl bunun üzerinde durmalılar.
Yine de her şeyi psikolojiyle açıklamamalı. Oyunun bir de geometrisi var. Dedik ya, Sarı-Lacivertlilerin akışını bozan Fatih Tekke’nin kendisine benzeyen pususuydu aslında. Önde atletik bir dörtlüyle öyle iyi bastı ki, ev sahibinin geçişkenliği bozuldu. Fred’in kulakları her maç çınlıyor ama eksikliği hiç bu kadar hissedilmemişti sanırım. Onun ‘altı buçuktan sekiz’ oyunu değil sadece önemli olan. Sanki herkes bir iple ona bağlı gibiydi ve o nereye giderse takımın coğrafyası da ona göre değişiyordu. Bu yüzden en çok da topu kaybettikleri anlarda aradılar onu. Yerini yurdunu yadırgayan ve ekstra efor sarfetmek zorunda kalan oyuncularla doluydu saha.
Olur böyle vakalar. Şampiyonluk yarışında bu da var. Olmaması gereken puan kaybı değil. Psikolojik ve taktik zaaflar. Tekrarlamakta fayda var: Bundan sonrasında sizi eforunuz ve yeteneğiniz değil, aklınız ve sinirsel sağlamlığınız taşıyacak.