Moody’s cuma günü Türkiye’nin kredi notu görünümünü pozitife çevirirken kredi notunu artırmayarak sabit bıraktı. Moody’s Türkiye’nin kredi notunu neden artırmadı?
Bunu “Türkiye ekonomisinde biriken dengesizlikleri çözmek zaman ve politikalarda tutarlılık gerektiriyor” diye açıklamış.
Bu argümana karşı çıkmak kolay değil, şunun şurasında altı-yedi ay önce Türkiye’nin yeni Arjantin olmaya doğru gittiğini, ödemeler dengesi krizinin kapıda olduğunu konuşuyorduk.
Mayıs seçimlerinden önce ana beklenti eski Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin temsilcisi olduğu düşük faiz, mikro müdahale politikasının aynen sürmesi, ve Türkiye’nin dışarıya kapanmasıydı.
Mehmet Şimşek büyük sürpriz oldu. Yarın yeni bir sürpriz yaşanmayacağının, Nebati dönemi politikalarına dönülmeyeceğinin garantisi var mı?
Mehmet Şimşek neyi sık sık vurguluyor?
Mehmet Şimşek bu konuda şüpheler olduğunu bildiği için enflasyonla mücadeleden geri adım atılmayacağını, şu anki politikaların seçimden sonra da tavizsiz biçimde sürdürüleceğini sık sık vurguluyor.
Geçen ay katıldığı bir toplantıda şöyle demişti mesela: “Sayın Cumhurbaşkanımızın uyguladığımız programa tam desteği var. İster inanın ister inanmayın. Zaten ben seçim sonrasına yönelik beklentilerinizi de anlamlandıramıyorum. Seçim sonrası da bu program aynı şekilde sürecektir, sabır ve kararlılıkla bunu uygulayacağız.”
Başka bir ülkede maliye bakanının “İster inanın ister inanmayın Başbakan’ın uyguladığımız programa tam desteği var. Sabır ve kararlılıkla bunu uygulayacağız” dediği düşünülebilir mi? Sırf bu söz bile “sabır ve kararlılığa” dair halkta (ve yabancı yatırımcılarda) soru işaretleri olduğunun işareti değil mi? Kısacası piyaniste, yani Moody’s’e ateş etmeyin, o bizim de kafamızdakileri söylüyor.
Bugünkü politikalar gerçekten Şimşek’in dediği gibi “Sabır ve kararlılıkla” uygulanmaya devam ederse ne âlâ, o zaman Moody’s’den de, diğerlerinden de not artırımı gelecek belli ki. Ama sabır ve kararlılık konusunda emin miyiz? Orta Vadeli Program’da 2025 için konan yüzde 14 enflasyon hedefine ulaşmak için yapılması gerekenler yapılacak mı sahiden? Devlet kemer sıkacak, para politikası gerekirse daha da sıkılaştırılacak mı mesela?
Bahadır Özgür önceki gün Gazete Duvar’da hızlı tren projeleri için İngiliz finans kurumlarından alınan kredileri yazdı. Ankara-İzmir Hızlı Tren Hattı için Credit Suisse ve Standard Chartered Bank’tan 2.1 milyar euro alınmış. Haydi bu Mehmet Şimşek’ten önce, 17 Mart 2022’de alındı diyelim. Rönesans Holding’in üstlendiği Mersin-Adana-Osmaniye-Gaziantep hızlı tren hattı için 24 Temmuz 2023’te Morgan, ING ve BNP Paribas bankalarından 781 milyon euro daha kredi alınmış. Ve geçen hafta da Yozgat-Kayseri hızlı tren hattı için İslami Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Kurumu (ICIEC) ile Mitsubishi UFJ Financial Group’dan 1.2 milyar Euro borç daha.
Yozgat-Kayseri hızlı tren hattına gerek var mıydı?
Anadolu’nun imar edilmesine karşı değilim, ayrıca baba tarafından Kayseriliyim, Kayseri’nin son yirmi yılda nasıl değiştiğinin, kamu yatırımları sayesinde nasıl modernleştiğinin farkındayım. Bütün bunların üzerine bir de Yozgat-Kayseri hızlı tren hattına gerek var mıydı gerçekten? En azından enflasyonla mücadelenin biraz mesafe kat etmesi, mesela OVP’de dendiği gibi enflasyonun yüzde 14’e düşmesi beklenemez miydi? Bu ne acele? Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?
JP Morgan’ın raporu
Türkiye Cumhuriyeti’nin dış borçlanmalarına da aracılık eden Amerikan bankası JPMorgan geçen hafta 35 sayfalık derinlikli bir Türkiye raporu yayınladı. Raporda enflasyonla mücadeleden yan çizilmeye başlandığı konusunda önemli tespitler var. JPMorgan yüksek frekanslı verilerin kredilerde canlanmaya işaret ettiğini söylüyor, yerel seçimler öncesinde mali gevşeme yönünde yeni adımlar gelebileceğini belirterek “Gevşeme yönünde başka adımlar da gelirse enflasyonda düşüş umudu ertelenir” diyor.
Moody’s’e “Türkiye’nin notunu neden artırmıyorsun?” diye kızmak yerine ekonomi yönetimine “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?” diye sormamız gerekmiyor mu?