Önce dünya gündemi. İsrail-Hamas savaşı, artık kanıksamaya başladığımız kahredici görüntüleri an be an takip edebileceğimiz şekilde devam ediyor. Bombalananların her birinin ayrı ayrı hikâyeleri olduğunu unutmaya başladık. 2015 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Belaruslu büyük gazeteci yazar Svetlana Aleksiyeviç’in Kadın Yok Savaşın Yüzünde kitabından çarpıcı bir alıntı bize anlatsın savaş nedir:
“Kitabın müsveddesi çoktandır masanın üzerinde… İki yıldır yayınevlerinden ret cevapları alıyorum. Dergilerden ses çıkmıyor. Hüküm hep aynı: Fazla korkunç bir savaş anlatılmış. Vahşete fazla yer verilmiş. Natüralizm. Komünist Parti’nin öncü ve yönlendirici rolünden söz edilmemiş. Kısacası, yanlış savaşı anlatmışım… Doğrusu nasıl olmalıydı acaba? Generalleri ve bilge başkumandanı mı anlatmalıydım? Kan ve bitten söz etmese miydim? Kahramanları ve yiğitlikleri mi yüceltseydim?
Bir çocukluk anım geliyor aklıma. Ninemle geniş bir tarlanın kıyısından yürüyorduk. “Savaştan sonra bu tarlada uzun süre hiçbir şey bitmedi,” diye anlatmıştı bana. “Almanlar çekiliyordu… Muharebe oldu burada, iki gün çarpıştılar… Ölüler koyun koyuna, demetlenmiş ekinler gibi yatıyordu. Tren istasyonundaki traversler gibi. Almanlar ve bizimkiler. Yağmurdan sonra hepsinin yüzleri ağlamaklıydı. Cümle köylü bir olduk da bir ayda ancak gömebildik onları…”
O tarlayı nasıl unuturum?
Sadece notlar almıyorum. Istırabın küçük insandan büyük insanı yarattığı yerde ruhun izini de sürüyorum. İnsanın büyüdüğü yerde… Böylece benim için bu insan, tarihte iz bırakmadan geçip gitmiş dilsiz proleterya olmaktan çıkıyor. Ruhunun kapıları aralanıyor. İktidarla anlaşmazlığa düştüğüm konu ne öyleyse? Şunu anlıyorum ki büyük fikre küçük insan gerekiyor. Büyük insan lüzumsuz ve kullanışsız. İşlenmesi zahmet istiyor. Bense onu arıyorum. Küçük büyük insanı. Hakir görülmüş, aşağılanmış, Stalin kamplarından ve ihanetlerinden geçip yine de zafer kazanarak mucizeyi gerçekleştirmiş.
Oysaki savaşın tarihinin yerine zaferin tarihini koymuşlar.
Küçük büyük insan bunu kendisi anlatacak…”
Var Böyle Tipler instagram hesabıyla ünlenen Kıvanç Talu ve reklamcı eşi Beril Talu’nın, arkadaşlarını dolandırarak yurt dışına kaçtığına dair haberler bu hafta Türkiye gündeminde önemli yer tuttu. İkilinin yaptıklarını sorgulayan yazılarımız da haberlerimiz de vardı. Ona geçmeden, 101 Ahlak İkilemi kitabından, yazar Martin Cohen’in açgözlülük iyidir bölümünden de ufak bir alıntı yapayım:
“En az kendisi kadar uyanık olan bir diğer büyük İskoç filozofun, David Hume’un arkadaşı kurnaz İskoç, Adam Smith, çoğu insanın sandığının aksine, dünyayı döndüren şeyin sevgi değil para olduğunu keşfetti.
Para, ister başkaları için ister bencilce olsun, bütün eylemlerimizi düzenleyen gizli eldir.
Para filozofları olan ekonomistler Smith’i severler. Ne var ki ahlaki kararlarda paranın rolüne yönelik getirdiği açıklama çoğu felsefecinin dikkatinden kaçmıştır. Onun yerine, Ahlaki Duygular Kuramı eserindeki, özgünlüğü veya yeniliği tartışılır düşüncelerine odaklanmışlardır. Sözü edilen kitapta Smith, ‘sempatinin’ -biz ’empati’ derdik- toplumsal yaşamın temeli olduğunu söyler. Her nasılsa, kapitalist bir sistemde ahlakın yerine dair önemli açıklaması görmezden gelinmiştir. Üstelik bu mesaj oldukça basittir: “Açgözlülük iyidir.”
Bunun nedeni, insanın kendi çıkarlarına göre hareket etmesinin toplumsal işbirliğinin temeli olmasıdır. Ticareti örnek verebiliriz ki ticaret Smith’in özel ilgi alanıdır. Smith’in dediği gibi:
‘Hiç kimse bir köpeğin bir başka köpekle adil ve bilinçli bir şekilde kemik değiştokuş ettiğini görmemiştir.'”
Geçelim, bu hafta 10Haber’in kaçırmamanız gereken 10 haber ve yazısına.