Küresel piyasalarda yaşanan paniğin ardından hafta sonunda uluslararası rating kuruluşu Fitch’den not artırımı geldi. Ekonomi yönetimini rahatlatan bu kararın bu hafta piyasaları sakinleştirmeye yetip yetmeyeceği merakla bekleniyor.
Türkiye’nin kredi notunu “B” den “B artı”ya yükselten Fitch not görünümünü de “durağan”dan “pozitif”e çevirdi. Notun yükseltilmesinin “Haziran 2023’den beri uygulanan ve para politikasında önden yüklemeli sıkılaşma da dahil politikaların etkinliğini, makroekonomik ve dış kırılganlıklardaki azalmayı yansıttığı” belirtildi.
Fitch’in not artırımı, tabii ki piyasalar açısından olumlu, hatta geç kalınmış bir iyileştirme olarak yorumlandı. Buna karşılık Fitch’in rating kuruluşları arasında en iyimser şirket olduğu hatırlatılırken, piyasalar açısından kâbus gibi geçen bir haftanın ardından gelmesinin önemi de büyüktü. Piyasa oyuncuları geçen haftanın öncesinde bu notun kararlaştırılmış, şirketin yönetiminden geçmiş bir karar olduğunu tahmin ettiklerini söylüyorlar.
Geçen haftaki gelişmeleri dikkate alsa, Fitch bu artırımı yapar mıydı, ya da artırımı yapmanın yanında görünümü pozitife çevirir miydi, bu soruların yanıtını bilemiyoruz. Bildiğimiz ise Fitch’in bu panik ardından not artırımı yapmasının, piyasalardaki gerginliğin azaltılmasına önemli katkı sağlayacağı.
Ekonomi yönetiminin geçen hafta sonunda biraz rahatlamış olduğunu söyleyebiliriz. Merkez Bankası’nın aldığı önlemlerin hemen etkisini göstermesi, kredi faizlerindeki sıçramayla birlikte talebin artık kısılmaya başlayacağına olan inanç biraz daha güçlendi. Önümüzdeki hafta Merkez Bankası’nın piyasayı izlerken bakacağı unsurlardan biri kredi faizleri ve mevduat faizlerindeki seyrin ne olacağı, piyasalara bunun etkisinin nasıl yansıyacağı olacak.
Merkez’den ‘kazık fren’ geldi
Bunun yanında en çok merak edilen konulardan biri döviz talebinin önümüzdeki hafta nasıl seyredeceği, döviz rezervlerindeki erimenin durup durmayacağı olacak. İktisatçılar rezervlerdeki erimenin seçimlere kadar devam etmesini bekliyorlar ama erimenin dozunun azalıp azalmayacağına bakılacağını söylüyorlar. Geçen hafta sonunda swap hariç kamu dahil net rezervlerin eksi 65 milyar dolara kadar indiğini gördük. Geçen haftaki eğilim aynen devam ederse, günde yaklaşık 1 milyar dolarlık bir rezerv erimesi devam edecek demektir. O zaman seçimlere kadar eksi 70 milyar dolara kadar inme ihtimali olacak.
Fitch’in not artırımının tek başına piyasaların sakinleşmesi için yeterli olup olamayacağı tartışılıyor. Konuyla ilgili görüştüğümüz bankacılar Fitch kararının etkisi olacağını ancak yumuşamada asıl unsurun Merkez Bankası’nın geçen hafta aldığı kararların etkisi olacağını söylüyorlar. Bir bankacı, geçen haftaki Merkez Bankası tedbirlerini “kazık fren” olarak niteledi. Bu bankacı, bu kararın seçimden sonra alınacağını sandığını, ancak geçen haftaki panik nedeniyle öne çekildiği kanısında olduğunu söyledi. Bankacılar, önümüzdeki haftadan itibaren piyasalarda daha yumuşak bir hava beklediklerini söylediler.
Merkez Bankası’nın bu hafta piyasaları çok yakından izleyip, temkinli olması bekleniyor. Gerginlik devam ederse ek önlemler de gündeme gelebilir.
Merkez Bankası bağımsız olmadıktan sonra…
Ekonomi yönetiminin seçimlerin bir an önce bitmesini beklediğini biliyoruz. Seçimlerden sonra ekonomide alınacak kararlar konusunda, bürokrasi çevrelerinde “umutlu bir beklenti” olduğunu da söylemeliyiz. Yani hem para politikalarında hem de mali politikalarda ciddi tedbir hazırlıkları yapıldığı, seçimden sonra bunların devreye sokulmasının beklendiği izlenimi var.
Ancak geçen hafta yaşananların ardından, yapılacakların listesinin daha uzun olması gerektiği açık. O nedenle seçimden sonra yapılacakların geçen haftaki yaşananların bir daha yaşanmasına engel olup olamayacağına da bakılacak. Geçen hafta yaşananlar bize bir kez daha gösterdi ki; mevcut tek otoritenin ekonomik anlayışı ile makro ekonomik istikrarı sağlamak, enflasyonu tek haneye indirecek programların uygulanması, bir hayli zor olacak.
Geçen hafta yaşananlar herkese, ”Merkez Bankası bağımsız olmadan rasyonel kararlar alınmasının ne kadar zor olduğunu” göstermiş olsa gerek. Eğer Merkez Bankası’nın eli, gerekeni yapması konusunda rahat olsaydı, Şubat toplantısında 2.5 puan da olsa faiz artışı yapılabilir, geçen haftaki paniğin yaşanması engellenirdi. Eğer mevcut Merkez Bankası yönetimi bu ihtiyacı görmüyorsa o zaman da yöneticilerin ne kadar liyakatli olduğu açık biçimde sorgulanırdı.
Geçen haftanın tekrarlanmasını engelleyecek en önemli unsur Merkez Bankası bağımsızlığı iken, Nisan’dan sonra yapılacak düzenlemeler arasında Merkez Bankası bağımsızlığının yer alması beklenmiyor. Çünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kesinlikle kendi yetkisini devredebilecek bir anlayışta olmadığı, kâğıt üzerinde devretse bile mutlaka karışmaya devam edeceği çok iyi biliniyor.
O zaman seçim sonrası için fazla umutlanmaya, sizce gerek var mı?