İNANCIN ZAFERİ!
DUNE: ÇÖL GEZEGENİ BÖLÜM İKİ / Dune: Part Two
Frank Herbert’in 1965 yılında yayımlanmaya başlayan ve yazarın ölene kadar yazmayı sürdürdüğü altı kitaplık Dune serisi, bilim kurgu edebiyatının köşe taşlarından biri kabul edilirken, sinemacılar için de her daim çetin bir sınavdır.
Şilili usta yönetmen Alejandro Jodorowsky’nin çok isteyip bu seriyi bir türlü sinemaya uyarlama imkanı bulamaması, bir başka usta yönetmen David Lynch’in 1984’te yaptığı uyarlamanın hayal kırıklığı yaratması, Dune’un sinema macerasında bu sınavın ne kadar zor olduğunun göstergesidir bir anlamda.
‘Geliş’, ‘Blade Runner 2049’ filmleriyle bilim kurgu sinemasına yeni bir soluk getirdiği düşünülen yönetmen Denis Villeneuve, işte bu çetin sınava girmişti üç yıl önce. Serinin ilk kitabına (yarısına kadar) sadık kalaraka ‘Dune: Çöl Gezegeni’ni çekmişti. Devamının gelip gelmeyeceği de belli değildi. Filmin gördüğü ilgi üzerine devamı da geldi.
Hatırlanacağı üzere uzak bir gelecekte tüm galaksinin imparatorlukla yönetildiği bir evrende geçiyordu ‘Dune: Çöl Gezegeni’. Bu evrenin en önemli maddesi ise, yerli halk Fremenlerin Dune dediği Arrakis gezegeninin çöllerinde bulunan ‘baharat’tı. İmparatorun isteğiyle bu baharatı çıkarma ve işleme görevi Atreides Hanedanlığı’na veriliyor. Ama öte yandan aynı imparator gizlice Harkonnen Hanedanlığı’nı Atreides’leri yok etmekle de görevlendiriyor. İşte bu saldırıdan sağ çıkmayı başaran Atreides Hanedanlığı’nın varisi Paul Atreides’in hikayesini izliyoruz filmde. Çünkü o beklenen kurtarıcı!
İlk filmde Harkonnenler gezegene saldırmış tek gecede iktidarı ele geçirmişti. Paul ve annesi de çöllerde Fremenlere sığınmıştı. İkinci filmi işte bu noktadan başlıyor ve Paul’un kendine inanıp kurtarıcı rolünü üstlenip hem Harkonnen Hanedanlığı’ndan hem de imparatorluktan intikam almasını anlatıyor.
Kitaba bağımlı kalsa da genel olarak kitabın olay örgüsünü ödünç alan bir yapım ikinci film. Kitabın hayranlarını ne kadar tatmin eder bilinmez. Ama film olarak tatmin edici bir bilim kurgu olduğu söylenebilir.
BİR AHMET KAYA FİLMİ DAHA
AHMET’İN TÜRKÜSÜ
Türkiye’de Ahmet Kaya’yı sevmeyen bir kesim yok gibi. Ama şimdilerde… Hatırlanırsa 1999’da Magazin Gazetecileri Derneği’nin ödül gecesinde Kürtçe klip çekeceğini açıklayınca Serdar Ortaç’ın başlattığı linç girişimi sonrası Türkiye’yi terk etmek zorunda kalmıştı.
Kudret Sabancı’nın yönettiği Celil Nalçakan, Ezgi Şenler, Serdal Genç’in rol aldığı film Ahmet Kaya’nın hayatının son dönemine odaklanıyor. Lakin bu film Kaya Ailesi tarafından onaylanan bir yapım değil. Bunun için tartışmalı bir yanı da var.
BİR İPTE İKİ CANBAZ
SENDEN BAŞKA/ Anyone But You
Will Gluck’ın yönettiği ‘Senden Başka’ haftanın romantik komedisi. Bea ve Ben’in mükemmel başlayan bir ilk buluşmadan sonra birbirlerine uygun olmadıklarını düşünürler. Oysa işin öyle olmadığını kendileri de biliyordur ama burunlarından kıl aldırmıyorlardır. Birlikte zaman geçirdikçe de bunu kabullenirler. Ama ikisi de birbirine karşı yine de tavrında değişiklik yapmaz. Başrollerinde Sydney Sweeney ve Glen Powell’ın yer aldığı film için ortalama bir film denilebilir!
YİNE KÖPEKBALIĞI KORKUTMACASI
DERİN TEHLİKE / Beneath the Surface
Tamam ‘Jaws’la başladı köpekbalıklarının korku ve gerilim hayvanı olarak kullanılması ama başı sıkışan bu hayancıkları kullanıyor sinemada. Her yıl birkaç tane köpekbalığı gerilimi geliyor önümüze. Açıkçası yeni bir şey var mı derseniz yok!
Scott Chambers, Becca Hirani’nin yönettiği Georgie Banks, Stephanie Lodge, Matthew Marcelis’in rol aldığı filmde de bir köpek balığı saldırısında kardeşi ve babasını kaybeden Lexy’nin bu trajik olay sonrasında yaşadıkları anlatıyor. Tüm günahlar da elbette köpekbalığına yazılıyor!
KORKUNÇ RÜYALAR GÖRÜYORUM!
SEVGİLİ DAVİD / Dear David
Gerilimden korku gerilime geçelim. John McPhail’in yönettiği film kendisine kötü bir ruhun musallat olduğunu düşünen çizgi roman çizeri David’in hikayesini anlatıyor.