Geçen günlerde Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından Merkezi Yönetim Bütçe İstatistikleri açıklandı. Üç aylık dönemdeki bütçe gerçekleşmelerine göre harcamalarda yıllık bütçenin yüzde 19,4 oranı gerçekleşmiş olup normal görünüyor. Bütçe giderlerinin en önemli kalemi cari transferlere ait ve burada bütçe gerçekleşmesi yüzde 19,6. İkinci en büyük kalem ise personel giderlerine ait ve yıllık bütçenin yüzde 26’sı düzeyinde bir gerçekleşme var. İlk başta yılın dörtte birini oluşturan mart ayında personel giderlerinin yüzde 26 gerçekleşmiş olması ortalamaya yakın gibi duruyor. Ancak temmuz ayında kamu çalışanlarının yine ciddi bir zam alacağı düşünüldüğünde 2024 personel giderleri bütçesinin büyük ölçüde aşılacağı ve durumun vahim olduğu görülüyor. Buna yol açan nedenler neler?
Öncelikle T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından açıklanan verilere göre yıllar itibarıyla kamuda çalışan sayısındaki gelişmelere bakmak yararlı olacak. Kamuda 2021 sonunda toplam 4.877.270 personel çalışırken bunlardan kadrolu personel (memur) olarak çalışanların sayısı 3.003.603. 2022’de personel sayısı toplam 5.010.904’e kadrolu personel (memur) olarak çalışanların sayısı 3.093.557’ye yükselmiş. 2023’te ise toplam personel sayısı 5.175.771’e kadrolu personel (memur) sayısı ise 3.477.259’e ulaşmış. Görüldüğü üzere kamuda çalışan toplam personel sayısı yıllar itibariyle sürekli artmakta ve çalışanların büyük çoğunluğunu memurlar oluşturuyor.
Konuyla ilgili diğer önemli bir veri de kamuda çalışanlar için yapılan personel giderlerindeki artış. 2023 yılında kamunun personel giderlerindeki artış oranı yıllık yüzde 139. 2023’teki bu yüksek artış oranı 2024’te de devam ediyor. Nitekim Mart 2024 sonu ile Mart 2023 sonu personel giderleri rakamlarını karşılaştırdığımızda artış oranı yüzde 142.
Sonuçta baktığımızda devlet hem sürekli çalışan sayısını artırıyor hem de yüksek ücret artışları ile giderlerini yükseltiyor. Bunun sonucu personel giderleri artık kamuda artışı önlenemeyen yeni bir kara delik. Yıl sonunda personel giderleri bütçe rakamının çok üzerinde gerçekleşeceğinden oluşan açık ya yeni vergilerle finanse edilecek ya diğer bütçe kalemlerinden aktarma yapılacak ya yeni borçlanmaya gidilmesi gerekecek. Ancak giderek artan bütçe açıklarının en önemli kaynaklarından birinin kamunun yeni kara deliği personel giderleri olduğu bir gerçek.
Kamuda personel istihdamı ve ücretlendirmesine biraz daha detaylı baktığımızda farklı boyutları da görülüyor.
Öncelikle bazı kesimlerce aksi iddia edilse bile kamuda fazla personel çalıştırılıyor. Çalışanların bir bölümünün işe hiç gelmeyen bankamatik memuru olduğu biliniyor. Son yıllarda sınavla eleman alma konusu değişik şekillerde aşılarak sınavsız eleman alımı yapıldığı söyleniyor. Ayrıca mülakat uygulamasının liyakata göre değil, eş, dost, akraba vb. kriterlere göre eleman alımı yapılır hale getirilmesiyle kamu çalışanlarının kalitesi giderek düşüyor, bu şekilde işe girenlere iş yaptırmakta bile zorlanılıyor. Yine kamu çalışanlarının emekli oluncaya kadar iş garantisine sahip olmaları ve etkin olmayan göstermelik bir performans değerlendirme sisteminin bulunması kamuda verimliliği düşürmekte devletin yeterince etkin çalışmasını önlüyor. Bu durum ayrıca personel sayısının yetersiz olduğu gibi bir görüntü de oluşturuyor.
Oysa pandemi dönemindeki çalışma koşulları düşünüldüğünde kamuda çok daha az sayıda çalışan ile işlerin yürütülebileceği görüldü. O dönemde çalışanlar dönüşümlü olarak çalışmış ve az sayıda çalışan ile devlette işler aksamadan yürütülebilmişti. İkinci olarak teknolojinin her alanda olduğu gibi kamuda da etkin kullanılabildiği bir dönemde personel sayısının azaltılması gerekirken, özellikle verimliliği olmayan alanlarda ve niteliksiz personel sayısının artırılması yeni kara deliğin oluşmasında önemli bir etken.
Bir başka konu geçen yıl ve bu yılbaşında yapılan yüksek maaş artışları ile kamu çalışanlarının, ücretli çalışan kesim içinde en yüksek ücret düzeyine sahip olanlar haline gelmesi. Bu durum kamu ile özel sektör çalışanları arasındaki çalışma barışını bozar bir nitelik kazandı. Bugün özel sektörde çalışanlar için uygulanan asgari ücret 17 bin TL iken, kamuda çalışan kadrolu personel yani memurlar için uygulanan en düşük ücret 30 bin TL’nin üzerinde olup asgari ücretin tam iki katı. Temmuz ayında asgari ücrete zam yapılmayacağı ancak memurların yine zam alacağı düşünüldüğünde, en düşük memur maaşı muhtemelen 40 bin TL’ye ulaşacak ve aradaki fark daha da artacak. Dolayısıyla ülkenin yanlış politikalara bağlı ekonomik çöküşünün faturası, tüm çalışanlar değil, ağırlıklı olarak kamu dışında ücretli çalışanlar ile emekliler üzerine bırakılmış, devlet kendi çalışanlarını önemli ölçüde bu çöküşün etkilerinin dışında tutmaya çalışmış görünüyor.
Bunun bir sonucu da kamuda çalışmak üzere baskıların artması ve bunların çok büyük çoğunluğunun bir şekilde işe girmeleri sağlanacağından da kamu çalışanı sayısında daha da artış olması. Sonuçta zaten ihtiyaçtan fazla olan kamu çalışanı sayısı daha da artıyor. Bu ise yukarıda söz ettiğimiz çerçevede bütçe gerçekleşmelerinde görülmeye başlayan personel giderlerinin yeni bir kara delik olma sürecini hızlandırıyor. Ayrıca baskı yapanların önemli bir bölümü normal sınavla işe alım süreçleri dışında ya da objektif olmayan mülakatlarla işe girdiklerinden, kamuda çalışanların nitelik ve liyakat düzeyi daha da düşüyor.
Sonuçta henüz pek dillendirilmese de kamuda personel istihdamı hem bütçe üzerindeki artan yükü hem de sosyal etkileri ile önümüzdeki dönemin en önemli bir sorunlarından biri haline geliyor. Sürekli söylenmekle birlikte bir türlü gerçekleştirilemeyen yapısal reformların en başında gelmesi gereken konulardan biri de daha verimli çalışma ortamı yaratacak liyakata dayalı kamu personeli rejiminin oluşturulması.