Donald Trump dört yıl önceki seçim yenilgisinden sonra tekrar ABD Başkanı seçildi. ABD seçimleri sadece bu ülkede değil bütün dünyada merakla takip edildi. Bu, ABD’nin kabul etsek de etmesek de her yönüyle dünya siyasetinde ve ekonomisinde en önemli belirleyici güç olmasından kaynaklanıyor. Bu seçimi biraz farklı kılan bir unsur adaylardan birinin Donald Trump olmasıydı. Bir önceki başkanlık döneminde aldığı kararlar ve yönetim tarzı nedeniyle farklı bir kişilik sergileyen Trump bazı ülkelerce istenmeyen, bazı ülkelerde ise seçilmesi nedeniyle neredeyse kutlamalar yapılacak şekilde istenen bir figür. Ülkemizde de bir önceki dönemde ekonomik çalkantının fitilini ateşlemesine ve bir ülkenin normalde kabul edemeyeceği ağır hakaret ve tehditler içeren mektuplar göndermesine rağmen özellikle de iktidar kanadı ve basının önemli bir bölümü Trump’ın kazanmasını istiyor görünüyordu.
Sonuçta Trump seçimde karşı taraf olan Demokratların altın tepside kendi elleriyle sunduğu başkanlığı geri aldı. Trump’ın seçim kazanmasında kendi başarısı kadar Demokrat Parti’nin ABD gibi seçim sürecinin son derece profesyonel olarak yürütüldüğü ve adayların titizlikle belirlendiği bir ülkede, yarı yolda kalacağı belli olan Biden’ı tekrar aday göstermesi ve ardından seçime kısa bir süre kala aday değişikliğine gitmesi önemli rol oynadı. ABD’de seçim kampanyalarının ne derece önemli olduğu düşünüldüğünde yeni aday Harris’in seçmenlere kısa sürede kendini kabul ettirmesi çok zordu ve başarılı olamadı. Tabii bu arada seçim sürecinde Trump’a yönelik gerçek mi yoksa kurgu mu olduğu anlaşılamayan suikast girişimlerinin de sonuçta etkili olduğu belirtilmeli.
Trump yeni başkan olurken bir önceki başkanlık dönemindeki aykırı yönetim tarzı ve kararlarını bu dönemde de devam ettirip ettirmeyeceği merak konusu. Bugün 80 yaşına yaklaşmış olan Trump’ın bir önceki dönemdeki gibi fevri ve kestirilemez yaklaşımları olup olmayacağı belli değil.
Aynı yaklaşımını sürdüreceği ve söylediklerini yapacağı varsayımında dünya siyaseti açısından İsrail Orta Doğu coğrafyasındaki saldırganlığını Trump desteğiyle daha da artıracak. İran’ın sıkıntıları daha da büyüyecek. Ukrayna’ya ABD desteği azalacak. Hatta Ukrayna savaşının sona ermesi yönünde baskı olabilecek, bu da Rusya’nın işine gelecek. Rusya, Ukrayna’ya saldırarak girdiği ve belki de pişman olduğu süreçten bu sayede avantajlı şekilde çıkma şansı bulabilecek. Önceki dönemdeki gibi NATO’ya karşı olumsuz tutum bu dönemde de devam ederse NATO’nun etkinliği azalabilecek. Bu bizim açımızdan da olumsuz durum yaratacak. Çin ve Avrupa Birliği (AB) ise daha çok ekonomik kararlardan olumsuz etkilenebilecek görünüyor.
Trump’ın ekonomik olarak seçim öncesi söylediklerini yapacağını varsaydığımızda ise şunlar gözüküyor:
-Önceki yönetimin başlattığı vergi reformunu devam ettirecek. Bu çerçevede kurumlar vergisi oranlarını düşürmeyi ve gelir vergilerini azaltmayı sürdürecek. Trump bu vergi indirimlerinin yatırımı ve büyümeyi artıracağını iddia ediyor.
-Trump ticaret anlaşmalarını gözden geçireceğini ithal ürünlere %10 veya %20 oranında genel bir gümrük vergisi ve Çin’den yapılan ithalata %60 gümrük vergisi uygulayacağını belirtiyor. Trump bu korumacı politikaların gelir ve kurumlar vergilerindeki indirimlerin yaratacağı bütçe açığını kapatacağını iddia ediyor.
-Trump küresel ısınmayı kabul etmediğinden petrol, doğalgaz ve kömür gibi fosil yakıtların üretiminin ve kullanımının teşvik edileceğini belirtiyor. Bu gerçekleşirse ABD’nin karbon salınımı artmakla kalmayacak, diğer bazı ülkeler de küresel anlaşmalara ve kısıtlamalara uymamayı tercih edebilecek.
NATO ve benzeri uluslararası örgütlere yapılan mali katkı paylarının düşürülmesi de Trump’ın yapacağını söyledikleri arasında yer alıyor.
Amerika’nın sınırlarını koruma altına alarak göçmen sayısını azaltmayı planlıyor.
-Bütün bunlar çerçevesinde ABD’de önemli ölçüde artmış olan bütçe açığı ve borçlanmanın milli gelire oranının daha da artması dolayısıyla faiz oranlarının yüksek olması beklenilmeli.
-Trump’ın Amerika’daki göçmenleri sınır dışı etme ve sınırları kapatma politikası ABD’de istihdam piyasasında ücret artışlarını ve bunun da enflasyona olumsuz yansımasını doğuracak.
-Yine yurtdışına uygulanan yüksek tarife oranları ABD’de ithal tüketim mallarının fiyatlarını yükseltecek, ABD daha az ithalat yapacak. Bu durum benzer ürünleri üreten ABD’li imalatçıların da fiyat yükseltmelerine yol açacak. Bu arada diğer ülkeler de ABD’nin yüksek tarifelerine karşı benzer şekilde gümrük vergileri ile cevap verecekler. Böylece ABD’nin ihracatı olumsuz etkilenecek. Bunun sonucu dünya ticaret hacminin daralması olacak. Ayrıca zaten kendini toparlamakta zorlanan AB ülkeleri bu durumda tekrar resesyona dönebilir. Dolayısıyla Trump’ın tüm ithal ürünlerde gümrük vergilerini artırmasının ana riski, “küresel ticaret savaşlarını” tetiklemesi, buna bağlı olarak küresel enflasyonda artış ve uluslararası ticarette gerileme olması.
-Bunun dışında iklim değişikliğiyle mücadele ve yeşil enerji yatırımları için harcamaların azaltılması iklim kriziyle mücadele ve uluslararası iş birliği açısından olumsuz etkiler doğuracak.
Türkiye açısından baktığımızda, geçmişte Türkiye’ye önemli zararlar veren kararlar almış olan Trump yönetimi yine önemli belirsizlikler taşıyor. Trump’ın ABD’nin daha çok kendi iç işleri ile ilgilenmesi ve dünyanın farklı bölgelerinden çekilmesi politikasını izlemesi ya da izlememesi Orta Doğu’da ve özellikle Suriye’de bizi çok yakından ilgilendiren farklı sonuçlar doğuracak.
Ekonomik olarak yukarıda belirttiğimiz gelişmeler Türkiye’yi olumsuz etkileyebilir. Öncelikle ülkemiz dış ticaretinde en çok ihracat yaptığımız ikinci ülke ABD. Biden dönemi Türkiye açısından kötü geçmiş bir dönem gibi görünmekle birlikte, ABD’ye ihracatın önemli ölçüde artırıldığı bir dönem oldu. Önümüzdeki dönemde ABD’nin dış ticaretini kısıtlayıcı bahsedilen önlemler bizi de olumsuz etkileyecek. Aynı çerçevede dünya ticaret hacmindeki daralma bizim diğer ülkelere ve özellikle de AB’ye ihracatımıza da olumsuz yansıyacak. Yine yukarıda belirttiğimiz üzere tüm dünyada fiyatların yükselme ihtimali ise enflasyonu düşürmeye çalışan Türkiye için kötü haber.
Sonuçta Trump seçim öncesi söylediklerini yaparsa bundan ülkemiz ekonomisinin olumsuz etkilenmesi kaçınılmaz. Ancak televizyon görüntülerindeki önceki döneme göre daha sakin görüntüsü kararlarında da önceki kadar keskin ve fevri olmayabileceğini düşündürüyor.
İkinci Trump dönemi bize ne getirecek?
Trump’ın ABD’nin daha çok kendi içişleriyle ilgilenmesi ve dünyanın farklı bölgelerinden çekilmesi politikasını izlemesi ya da izlememesi Orta Doğu'da ve özellikle Suriye’de bizi çok yakından ilgilendiren farklı sonuçlar doğuracak.