Ülkemizin en önemli sorunlarından birini tasarrufların ve dolayısıyla sermayenin yeterli düzeyde olmaması oluşturuyor. Son yıllarda yüksek enflasyon ve başta mevduat olmak üzere yatırım araçlarının getirisinin bilinçli olarak enflasyonun gerisinde tutulması tasarruf oranını daha da geri götürdü. Dolayısıyla ülke içinde yaratılan sermayedeki açık giderek büyüyor. Bu durumda ülkemiz, dışarıdan sermaye ithal etmesi gereken bir konumda. Dolayısı ile tasarruf açığını kapatmanın ötesinde ödemeler dengesi açığını kapatmak açısından da önemli.
Bu anlamda yakın geçmişimize baktığımızda ülkemiz 2003-2017 arasında hem doğrudan hem de sıcak para olarak adlandırılan kısa vadeli yabancı sermaye girişini sağlamada başarılı oldu. O dönemde uluslararası konjonktür de bu duruma katkı sağladı. Ancak giriş yapan yabancı sermaye yeterince verimli kullanılmadığından ekonomide gereken dönüşüm sağlanamadı. Sonuçta 2017 sonrası hem içeride ekonomi yönetiminde kötüleşme hem de uluslararası konjonktürün bozulması yabancı sermaye girişini azaltmanın ötesinde yabancı sermaye çıkışının başlamasına da yol açtı.
2021 sonrası ise ülkeden yabancı sermaye çıkışı hızlandı. Özellikle Naci Ağbal sonrası ekonomi politikalarında tamamen tersine dönüşün başlamasıyla yabancı sermaye çıkışı hızlandı ve bir daha da geri dönüş olmadı.
Mayıs 2023 seçim sonrası yeni ekonomi yönetimi ve ekonomide ortodoks politikalara geçişle piyasalarda tekrar iyimserlik oluştu. Ancak yurt dışı çalışma deneyimi olan yeni ekonomi yönetiminin yurt dışından sermaye girişi sağlama konusunda yoğun bir çabası olmakla birlikte seçim sonrası aradan geçen sürede bu konuda yeterli başarıyı sağladıklarını söylemek mümkün değil.
Merkez Bankası rezervlerine baktığımızda sağlanan kaynak girişi daha çok swap nitelikli ya da açıklaması yapılmayan nitelikte kaynak olup, doğrudan sermaye girişi şeklinde veya borsa ve tahvil piyasasına giriş yapan yabancı sermaye bulunmuyor.
Bu çabaya karşın neden yabancı sermaye girişi sağlanamıyor? Bunun nedenlerini iç ve dış faktörler olarak ikiye ayırabiliriz.
– Dış nedenlere baktığımızda şu anda uluslararası konjonktür bizi destekler nitelikte değil ve bu olumsuzluk giderek artıyor. Yurt dışında özellikle gelişmiş ülkelerde sıkı para politikaları sürdürülüyor. Uluslararası sermaye bu politikalara bağlı yüksek sayılabilecek faiz oranları nedeniyle bu ülkelerde kalıyor.
– Rusya-Ukrayna savaşının yanında son dönemde İsrail’de yaşananlar ve buna bağlı bölgemizde olumsuz gelişmeler yaşanma olasılığının artması, yeterli yabancı sermaye girişi ümitlerini kırıyor.
Yabancı sermaye girişinin önünde engel oluşturan esas faktörler ise yurt içi kaynaklı. Bunları da ekonomik faktörler ve diğer faktörler olarak ikiye ayırabiliriz.
Ekonomik faktörlerin başlıcaları
Kırılgan ekonomi. Hem ödemeler dengesi hem de bütçe dengesindeki bozukluk. Ekonomide tam tutarlı ve şeffaf denilebilecek kararlar alınmaması. Reel olarak negatif DİBS getirileri. Enflasyon beklentilerindeki fazla iyimserlik ve bu nedenle faiz oranlarının düşük kalması.
OVP’de 2024 enflasyon oranı yüzde 33 tahmin edilmekle birlikte bu oranın tutturulmasını kimse mümkün görmüyor. Dolayısıyla beklenen enflasyona yakın olduğu söylenen politika faizi gerçekte önemli oranda negatif kalıyor.
Rating notlarının halen yatırım yapılabilir seviyesinin çok gerisinde olması. Döviz kurlarının istikrarsızlığı, döviz sıkıntısı ile döviz rezervlerinin yetersizliği, buna bağlı yüksek risklilik.
Diğer faktörler
Başta Merkez Bankası olmak üzere ekonomik kurumların bağımsız olmaması. Bu çerçevede Merkez Bankası’nın yatırımcı algısını olumluya çevirmek için gerekli adımları atma ve attığı adımları sürdürebilme iradesi konusundaki şüpheler.
Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığına olan güven eksikliği.
Kamu ihalelerindeki kayırmacılık. Devlet kurumlarının şeffaflığı konusundaki eksiklik.
Siyasilerin geçmişte birden bire radikal değişiklikler yaratacak şekilde aldıkları ekonomik kararlar nedeniyle güven eksikliği. Türkiye’nin kara para aklama konusunda gri listede bulunması. Yerel seçimler.
Bütün bu faktörleri göz önüne aldığımızda yeterli ölçüde legal yabancı sermayenin ülkeye girişini kısa vadede sağlamak mümkün görünmüyor.
Özellikle siyasi ve sosyal nedenler olarak saydıklarımız yapısal adımları gerektiriyor. Bu konularda ilerleme sağlayıcı hiçbir çaba ise görülmüyor.
Dolayısıyla mevcut koşullarda yabancı sermaye girişinin kalıcı şekilde sağlanması mümkün değil. Sadece günü kurtarmaya yönelik çabalar var.
Günü kurtaran yabancı sermaye girişi de hangi koşullarda gelmekte ve nereye kadar bu şekilde götürülebilecek? Belli değil.