Sanat alemine ayırmak istediğim pazar yazılarımın sonuncusunda (3 Mart) ‘Ahmet Güneştekin’e İstemeden de Olsa Bunu Sormak Zorundayım’ başlıklı bir yazı yazdım.

Yazıda Ahmet Güneştekin’in Venedik’te Palazo Gradenigo diye bilinen eski ve önemli binayı satın aldığını ve bunun hem Ahmet Güneştekin’in, hem de onun onay vereceği Türk sanatçılarının global sanat dünyasının merkezinde atölye ve galeri olarak kullanabileceği bir önemli mekan olacağını ve böylece Ahmet Güneştekin’in Venedik ve global sanatın daha da önemli bir oyuncusu haline geldiğini hatırlattım.

***

bu yüzden bir gelişme hakkında tavının ne olacağını merak ettiğimi söylemiş ve onu da şöyle anlatmıştım: Soykırım Değil Sanat İttifakı (Art Not Genocide Alliance – ANGA) isimli uluslararası grup tarafından başlatılan imza kampanyasında “Gazze’de Filistinlilere yönelik zulümlerine devam eden İsrail’e” Venedik kentinde düzenlenecek bienalde yer verilmemesi gerektiğinin belirtildiğini, bildiriye imza verenlerin İsrail pavyonunun bienale katılmasına izin verilmemesini istediğini söylemiş ve Ahmet beyin buna ne diyeceğini merak  etmiştim.

***

Yazı yayınlandıktan sonra beni çok sevindiren bir gelişme oldu. Ahmet Güneştekin mesaj atarak ‘Yerinde, doğru bir soru olmuş. en kısa zamanda cevabını yazıp göndereceğim’ dedi ve bir süre sonra da cevabı yolladı.

İşte Ahmet Güneştekinin konu hakkındaki tavrı:

***

Gazze’de yaşananların insanlığa karşı suç olduğunu düşünüyorum. Bunu düşünmemek en başta insan olmanın gerekliliklerini karşılamıyor. Bu yıl açılacak Venedik Bienali’ne katılmıyorum ama katılsaydım bile sanatçı olarak karar vericiler arasında olmayacaktım, ancak elbette bir tavrım ve vereceğim kararlar olacaktı. Bugüne kadar olduğu gibi Palazzo Gradenigo’da açacağım sanat kurumunu da kendi dünya görüşüm doğrultusunda şekillendireceğim. Şüphesiz sanat kurumlarının politik olmadığını söyleyemeyiz, bu onların doğasına aykırı. Dolayısıyla yönetim şu ya da bu aktörün bienalde yer almasını istemediğinde kararın gerekçesine göre bu tutumun meşruluğuna bakmamız gerekiyor. Bienal yönetiminin aldığı karar sanatın esasen endüstri için değil insan için olduğu felsefesinden ne kadar uzaklaştığını gösteriyor. Berlin Film Festivali’nde benzer bir durum yaşanmıştı. Uluslararası toplumun Gazze’de işlenen insanlık suçuna yönelik yaklaşımını çok üzücü ve onursuz buluyorum. Geçmişte tanık olduğumuz birçok örnekte olduğu gibi Gazze’de işlenen suçlar için de uluslararası hukuk uygulanmayacak görünüyor. Bana göre sorumluluğumuz, etkileme kabiliyetine sahip olduğumuz alanlarda kendimizi nasıl konumlandırdığımız olabilir. Ben her zaman her durumda her insanın yaşama hakkının yanında olmayı seçiyorum.

***

bu arada sanatseverlere bir de müjde vereyim. Ahmet bey binanın restorasyonun bu yıl başlayacağını ve 2025’te de açılacağını söyledi.

***

bütün bunlar sürerken usta sanatçının üretimi de sürüyor:

2024 sonbaharında küratörlüğünü Alman sanat tarihçisi Christoph Tannert’in yapacağı ‘Kayıp Alfabe’ adlı sergisi Artİstanbul Feshane veya eski adlarıyla  Feshane ve Feshane-i Amire’de olacak.

Oldukça kapsamlı olması beklenen sergide sanatçının zaman zaman farklı disiplinlerde üretmiş olduğu eserlere de tanıklık etme imkanımız olacak.

Sanatçı ilk tanıtımın Türkiye’nin kültürel ve tarihsel zenginliğini bize belge gibi sunan ‘kapılardan’ oluşacağını söylüyor.

birçok farklı kültürün mahremi olan asırlık kapıların çağdaş sanatla buluşacağını da vurguluyor Ahmet Güneştekin.

Sanatçının sonbahardaki bu sergi hakkındaki sözlerine bırakayım lafı ben:

‘Sergi ayrıca son dönemlerde yapmış olduğum ve yapacağım farklı disiplinlerdeki eserlerimden oluşacak. Feshane’nin iç ve dış mekanının tamamında sergilenecek eserler kişisel tarihimin en büyük ve en kapsamlı sergisi olacak. Son birkaç yıldır üstünde çalıştığım oldukça önemli çalışmalarım da ilk defa Artİstanbul Feshane’de gösterilecek.’

***

Sanatçıya cevabı  için teşekkür ediyorum. 

Sergisini de heyecanla bekliyorum.