Bronz Çağı'ndan kalma gemi enkazının doğru bildiğimiz yanlışları düzeltmesini, başkaları tarafından sevilmenin bilimsel olarak püf noktasını ve kapaktaki fotoğrafın yapay zeka ürünü olup olmadığını tartışacağız. Menümüz yoğun, okunmayı bekliyor.

23 Haziran’dan merhaba. Bayram tatilini geride bırakıyoruz. Kurban bayramıdır, Ramazan bayramıdır bu tatillerde genelde trafik ya da kasaplık kazaları öne çıkar; en azından bugüne kadar öyleydi ama gündemin yoğunluğu bayrama kadar taştı. Eylem Tok ve oğlu Timur Cihantimur’un Amerika’daki yargılanması, şeriat tartışması ve belimizi bükecek yeni vergi paketi derken sağ olsun gündem sıkılmamıza hiç izin vermedi. Bilim dünyası da çok sakin sayılmazdı.

Mesela teknoloji dünyasının bir numaralı dedikodu konusu olan yapay zeka şirketi OpenAI’dan ayrılan Ilya Sutskever kendi şirketini kurdu. Adı da pek bir manidar, Safe Superintelliegence. Neden manidar olduğunu bu hafta 10Haber’de anlattık. Yine bültende fırlatılana kadar sık sık adını geçirdiğimiz Boeing Starliner’ının mürettebatının neden hâlâ dünyaya dönmediğini anlattığımız bir yazımız var. Gökyüzünden haber verdiğimiz bir diğer haber de gökbilimcilerin ilk kez bir kara deliğin uyanışına canlı canlı tanık olma ihtimalleriydi. 

Sağlığa da değindik bu hafta. Örneğin otizmli olmakla Neandertal genlerimizin bir bağlantısı olduğunu öğrendik. Ve bağırsaklarımızdaki bakteriler ne kadar sağlıklıysa o kadar adil olduğumuzu. Benim açık ara favorilerim ise fenomenlik dünyasında çocukların karşı karşıya olduğu tehditler ve karanlık maddeyle kara delikler arasındaki ilişkiyi mercek altına aldığımız yazılardı.

Haftanın bir değerlendirmesini çıkardığımıza göre bugün neler konuşacağımıza geçelim.

Sizi bugün ilk olarak Bronz Çağı’na götüreceğim. İsrail açıklarında bulunan gemi enkazı bize doğru bildiğimiz yanlışları anlatacak. Sonra da özellikle şu sıcak günlerde neredeyse hepimizin yaşadığı bir uykusuzluk problemi var. Peki uykusuzluk dikkatimizi ne kadar etkiliyor? Bu sorunun cevabını arayacağız. Bir diğer ele alacağımız konu da başkaları tarafından sevilmenin püf noktasının ne olduğu. Yolculuğumuza flamingolar dünyasından devam edeceğiz. Soru şu: Kapaktaki flamingo gerçek mi yoksa yapay zeka ürünü mü?

Bültenimiz burada bitmiyor elbette. Çarpışan asteroitler, NASA’nın fırlatacağı yapay yıldız, şimdiye kadarki en eski şarap ve Neuralink’in eski çalışanının şirketle ilgili iddiası da menümüzde.

Öyleyse yolculuk başlasın!

Antik dönemden kalma gemi enkazı, Bronz Çağı’na açılan ‘zaman kapsülümüz’ oldu

Fotoğraf: Ilan Ben Zion

Akdeniz’de, İsrail’in kuzey kıyılarının yaklaşık 90 kilometre açığındaki derin denizlerde şimdiye kadarki en eski gemi enkazı bulundu. İsrail Antikalar İdaresi’nin açıklamasına göre gemideki Kenan amphorası denen kil kavanozlar bu aracın M.Ö. 1400 ila M.Ö. 1300 yılları arasında battığını gösteriyor. Yani Mısır İmparatorluğu’nın Suriye’nin kuzeyinden Sudan’a kadar uzandığı, tahtta da kısa süreliğine firavun Tutankhamun’un oturduğu bir döneme tekabül ediyor. Geminin aniden çıkan bir fırtınada mı yoksa korsanların saldırısında mı battığı bilinmiyor. Ancak bir sualtı robotunun kaydettiği görüntülere göre gemi devrilmeden dibe çakılmış ve bu sayede ambarındaki saklama kavanozlarının neredeyse tamamı sağlam kalmış.

Uzmanlar Bronz Çağı’na ait her bir gemi enkazının önemli olduğunu düşünüyor. Çünkü o döneme ait gemi enkazlarına rastlamak o kadar sık görülen bir şey değil. Bronz Çağı’nın sonlarından kalma iki yük enkazı olduğu biliniyor ve bunların her ikisi de Türkiye kıyılarında, dalış ekipmanları kullanılarak erişilebilecek kadar yüzeye yakın yerlerde bulundu. Ama bu buluşların sonuncusu 1982’de yapılmıştı. Yeni Bronz Çağı keşfi ise aslında Londra merkezli Energean şirketinin doğal gaz sahalarını artırmak amacıyla yaptığı bir araştırma sırasında yaklaşık bir mil derinde tespit edildi. Bu arada keşfin yapıldığı yer de 2022’ye kadar Lübnan ve İsrail arasında hak iddiasının olduğu tartışmalı bir yerdi, 2022’den itibaren suyun kontrolü İsrail’e geçti.

Fotoğraf: Ilan Ben Zion

Daha önce bulunan iki gemi enkazı Geç Bronz Çağı’nda ticaretin kıyıya yakın güvenli limanlarda yapıldığını gösteriyordu. Ancak yeni enkaz Bronz Çağı tüccarlarının limanlardan sanıldığından çok daha uzağa seyahat ettiğini gösteriyor. Araştırmacılar yeni gemi enkazının o dönemde hiçbir kara kütlesi görmeksizin bu kadar uzak mesafe kat ettiği görülen ilk gemi olduğunu belirtiyor ki bu da eski denizcilerin navigasyon becerileri hakkındaki anlayışımızı tamamen değiştiriyor. Uzmanlar o dönemde denizcilerin pusula, usturlap ya da sekstant kullanmadan, sadece güneşin ve yıldızların konumuna göre seyahat ettiklerini söylüyor.

Ayrıca önceki gemi enkazı ticaret yollarının Kıbrıs, Levant ve Doğu Ege Denizi olduğunu gösterirken, yeni enkaz Suriye ve Fenike’den Güney Kıbrıs’a, Girit ve ötesine uzanan bir deniz yolculuğuna işaret ediyor. Araştırmacıların bir tahminine göre bu gemi Ege limanından ayrılmış, Levant limanına yüklerini boşaltmış ve dönüş yolculuğu için Kenan amphoralarını yüklenmiş olabileceğini düşünüyor. Gemi, M.Ö. 1400’de Girit ve Yunanistan’ın çoğunu ele geçirmiş ve Doğu Akdeniz’de ticaret tekelini elinde tutan Miken Uygarlığı’na ait olabilir.

🧐M.Ö. 14’üncü yüzyılda Doğu Akdeniz’deki ticaret ve zenginlikler birkaç kişinin elinde toplanmış durumdaydı. Fenikelilerin ticaret merkezi Levant kıyılarıydı ve bu merkezler stratejik ve kullanışlı hammaddelerin Ege ve ötesine dağıldığı yerdi. En çok satılan şeyler hem tarım araçlarını güçlendiren hem de silah ve zırh üretiminde işe yarayan bronzu yapmak için kullanılan bakır ve kalaydı.

Uykuyu ihmal etmemekte fayda var

Fotoğraf: Shutterstock

Başını yastığı koyduğu gibi deliksiz bir uykunun içine dalan insanlara hep gıpta etmişimdir. Ortaokul zamanlarından beri uyku sorunları yaşıyorum, her gece iki, üç kez mutlaka uyanırım. Uykum sürekli bölündüğü için de sabah güne öyle parlak bir şekilde başlamam. Bunun sağlıklı bir şey olmadığının farkındayım. Meksikalı beş bilim insanı, gece iyi uyuyamamanın ne gibi etkileri olacağına dair Experimental Brain Research dergisinde araştırmalarını yayınlayarak işin bilimsel boyutunu gözler önüne serdi.

Üniversite öğrencisi olan 22 kişinin beş gün boyunca uyku takibini yaparak uykusuzluğun dikkat süremizi ve hızlı tepki verme kapasitemizi nasıl azalttığını inceledi. İlk iki gün normal bir şekilde uyuyan gençler sonraki 24 saat boyunca uykusuz bırakıldı. Son iki gün de o uykusuzluk dönemini atlatmaları sağlandı. Hızlı Seri Görsel Sunum (RSVP) adı verilen bir yöntemi kullanarak bilgisayar ekranında arka arkaya hızlı bir şekilde geçen iki sayıdan sonuncusunu bulmalarını istediler. Şaşırtma amaçlı sayıların arasına harfler de serpiştirildi.

Sonuç ne mi? 24 saat boyunca uykusuz kaldıklarında öğrencilerin sayıları tespit etme becerileri doğruluk açısından büyük ölçüde azalırken hedefleri tespit etmeleri de uzun sürdü. Normalde insanların art arda gösterilen iki görseli tanımlarken ikinci görseli ilkinden 200 ila 500 milisaniye (ms) sonra algılaması dikkat eksikliğine işaret eder. Bu durumda uykulu öğrenciler 600 ms gibi uzun bir sürede bile görseli algılamakta zorlandı. Ama uykusuz geçen 24 saatin ardından iki günlük toparlanma, dikkat ve tepki sürelerini eski haline getirmişti.

Sevilmek istiyorsanız yüz ifadelerinizi daha sık kullanın

Fotoğraf: Shutterstock

İletişim sadece sözlü değildir. Örneğin birine yalan söylerken sürekli gözlerinizi kaçırıyorsanız, arkadaşlarınızın yanında sürekli kaşlarınız çatık duruyorsanız ya da canınız sıkıldığında ayaklarınızı oynatıyorsanız bu sizin hakkınızda karşınızdakilere çok şey anlatır. Bu sözsüz iletişim, karşımızdakilere söylediklerimizi gerçekten kast edip etmediğimizi gösterir. Ancak bir rolü daha olabilir, bizi daha sevimli kılmak gibi. Scientific Reports’ta yayınlanan çalışmaya göre gülümsemeden tutun da kaşlarımızı kaldırmaya kadar kullandığımız yüz ifadeleri, insanların bizden daha fazla hoşlanmasını sağlıyor. Nasıl mı?

Araştırmacılar 1500’den fazla sıradan konuşmayı analiz etti. Çalışmanın ilk yarısında 52 kişiyle kısmen kurgulanmış video görüşmelerinde katılımcı olarak yer alarak katılımcıların günlük senaryolara verdikleri tepkileri ölçtüler. Görüşmeler sırasında katılımcıların dostça, düşmanca ya da hışgörülü bir şekilde birbirleriyle aynı fikirde olmadıkları anların klipleri kaydedildi. Çalışmanın ikinci yarısında 170’ten fazla katılımcıya bu videolar seyrettirildi ve videoda gördükleri kişilerin ne kadar sempatik olduklarını değerlendirmeleri istendi.

Sonuç şöyleydi: Yüz ifadelerini daha çok kullanan katılımcılar daha çok sevilmiş ve daha uyumlu olarak görülmüşlerdi. Bu kişiler, değerlendirmeyi yapan 170 kişinin gözüne daha becerikli, anlaşılabilir ve ilgi çekici gelmişti. Ayrıca çalışmada yüz ifadesiyle kişilik özellikleri arasındaki ilişki de değerlendirildi. Mesela topluma daha uyumlu ve dışa dönük kişiler yüz ifadelerini daha sık kullanıyordu.

Bu fotoğraf gerçek mi yoksa yapay zeka tarafından mı yapıldı?

Fotoğraf: Miles Astray

Yukarıdaki fotoğraf sizce bir yapay zeka ürünü mü yoksa insan elinin değdiği bir fotoğraf mı?

Son iki yıldır yapay zekanın elinin değdiği görüntüler sanat ve fotoğraf yarışmalarına sızıyor. Bazen jüri üyeleri kanabiliyor, sonuç olarak sanatçıların canını sıkan bir durum çıkıyor ortaya. Ama fotoğrafçı Miles Astray’ın durumunda tam tersi yaşandı. Christie’s, Phaidon ve Centre Pompidou gibi sektörün önde gelenlerinin değerlendirdiği 1839 Ödülleri Renkli Fotoğraf Yarışması’nın yapay zeka kategorisini Aruba’dayken gerçek bir flamingo fotoğrafı çeken Astray kazandı. Astray’ın fotoğrafını yapay zeka kategorisinden sokması anlaşılacağı üzere hileydi.

Ama bu hileyi ne jüri ne de oy kullanan sıradan kişiler fark edebildi. Jüri oylamasında üçüncülük alan Astray, Halk Oylaması’nı da kazandı. CNN International’a konuşan Astray “Jüri tarafından kısa listeye alındığımı görmek sürpriz oldu. Çünkü bu tür yarışmalarda daima biraz şansın payı vardır. Yarışan çok sayıda mükemmel fotoğraf var sonuçta. Kısa listeye girdikten sonra şansım olabileceğini düşündüm ve insanların oylarını almak için kampanya başlattım. Ancak kazananlar açıklanana kadar kazanmaya ne kadar yakın ya da uzak olduğumu bilmiyordum” diyor.

Fotoğrafçı kazandığını öğrendikten hemen sonra yarışmayı düzenleyen Creative Resource Collective’i bilgilendirdi, hilesini de kendi sosyal medya hesabından itiraf etti. Astray’ın mesajı şöyleydi: “Bu yarışmaya yapay zeka kategorisinden girmemin sebebi insan elinin değdiği eserlerin önemini kaybetmediğini, doğa ana ve onu yorumlayan insanların makineyi yenebileceğini, yaratıcılığın ve duyguların dijitalden çok daha fazlası olduğunu kanıtlamaktı. Elbette etik açıdan kaygılarım vardı ama jürilerin ve yarışmayı takip edenlerin yapay zekaya ve yarattığı etik sonuçlara yönelik bu eleştirinin, izleyiciyi aldatmanın (ki bu ironik bir durum çünkü yapay zeka tam olarak bunu yapıyor) yarattığı etik sonuçlardan daha ağır bastığını anlamalarını umuyorum.”

Astray yarışmadan diskalifiye edildi. Yetkililer her kategorinin karşılaması gereken farklı kriterler olduğunu söyleyerek, diğer sanatçıların kazanma şanslarını ellerinden almak istemediklerini belirtti. Öte yandan Astray dürüst davranmasaydı ödül yapay zeka ürünü olmayan bir fotoğrafa gitmiş olacak, biz de “Vay canına, yapay zeka neler yapıyor be!” diyecektik.

Bu arada diğer kazananları merak ediyorsanız buradan inceleyebilirsiniz. Astray’in fotoğrafı diskalifiye edildikten sonra üçüncülüğü ve halk oylamasını kazanan fotoğrafları da sırasıyla aşağıya bırakıyoruz.

David Pereira’nın üçüncülüğü alan yapay zeka ürünü fotoğrafı:

Halkın Oylaması ödülü alan Josh New’in yapay zeka ürünü:

Fotoğraf: Josh New

📌Gözümüzden kaçmadı

👉Dünya’dan yaklaşık 63 ışık yılı uzaktaki Beta Pictoris yıldız sisteminde iki asteroitin çarpışması NASA’nın James Webb Uzak Teleskobu’nun (JWST) objektifine yakalandı. Bu yıldız sistemi ilk olarak 2004-2005 yıllarında incelenmiş, Spitzer Uzay Teleskobu’ndan alınan kızılötesi veriler analiz edilmişti. O zamanlar Dünya’da yaygın olarak görülen kristalin silikattan oluşan iki büyük toz bulutu tespit edilmişti. Ancak geçen yıl James Webb bu tozun ortadan kaybolduğunu gözlemledi. Şimdi bilim insanları Spitzer verilerinin aslında iki dev asteroitin birbirine çarpması sonucu ortaya çıkan tozlara işaret ettiğini düşünüyor. İşte o çarpışma anının bir illüstrasyonunu da aşağıya bırakıyoruz:

Fotoğraf: NASA/FUSE/Lynette Cook

👉NASA lazerlerle donatılmış bir aracı uzaya fırlatacak. Bu aracı ilginç yapan görevi: Lazerleri evrendeki yıldızları ve diğer gök cisimlerini taklit edecek. Yani dünyadaki teleskoplardan bakıldığında yapay yıldızlar görmüş olacağız ve araştırmacılar bu yapay yıldızlar sayesinde gerçek yıldızlar hakkında daha doğru ölçümler yapmayı amaçlıyor. NASA’nın “Landolt” dediği bu projeye 19,5 milyon dolarlık yatırım yaptığı söyleniyor. Projede yer alan bilim insanları bugünün son teknoloji araçlarıyla bile yıldızların gerçek parlaklığı bir ölçeğe kadar bilindiğini söylüyor. Landolt’un bu ölçümleri 10 kat kadar iyileştirmesi bekleniyor. Araç 2029 yılında fırlatılacak.

👉Dünyada yaklaşık 800 milyon kişinin bel ağrısı çektiğini ve iyileşen her 10 kişiden yedisinde bu bel ağrısının yeniden başgösterdiğini biliyor muydunuz? Belki de o kişilerden birisi de sizsiniz. Lancet dergisinde yayınlanan bir çalışmaya göre bu ağrıyı hafifletmenin bir yolu var: Haftada üç kez yürümek. Çalışmanın yazarlarından biri olan ve Avustralya’daki Macquarie Üniversitesi’nde fizyoterapi profesörü olan Mark Hancock, “Bel ağrısını hafifletmek için her gün beş ya da 10 km yürümenize gerek yok. Unutmamanız gereken şey kısa yürüyüşlerle başlamak ve kondisyonunuz iyileştikçe mesafeyi ve yoğunluğu artırmak” diyor. Hancock’a göre haftada üç ila beş kez ortalama 130 dakika yürüyen kişiler, bunu yapmayanlara göre neredeyse iki kat daha az ağrı çekiyor.

👉Arkeologlar İspanya’nın güneyindeki Carmona’da bir Roma mezarını ortaya çıkardığında insan kalıntıları ve bazı eşyalar bulmayı umuyordu. Ancak beklediklerinden fazlasıyla karşılaştılar: Mezarın içinde 2000 yıllık kül kabının içinde kırmızımsı bir sıvının içine daldırılmış altı kişinin kalıntıları. Bu kırmızımsı şey, zaman içinde diğer maddelerin de etkisiyle rengi değişmiş beyaz bir şaraptı. Arkeologlar antik şarapların moleküler izlerine çanak çömlek yüzeylerinde rastlamalarına rağmen bu keşfin şimdiye dek tespit edilen sıvı haldeki en eski şarap olduğunu iddia ediyor. Şarabın coğrafi kökenini belirlemek, aynı dönemden karşılaştırma yapacak örneklerin eksikliği nedeniyle zor olsa da sıvıda bulunan mineraller, Antik Roma eyaleti Betis’in günümüzdeki beyaz şaraplarıyla, özellikle de Montilla-Moriles şarabıyla eşleşiyor. Daha önce günümüze ulaşan en eski şarap 1867 yılında Almanya’nın Speyer kentinde bulunan M.S. dördüncü yüzyıla ait şaraplardı. İşte yeni bulunan şarap örneği:

Bulunan şarap. Fotoğraf: Juan Manuel Roman

👉Japon elektronik şirketi TDK, yeni nesil katı hal pilleri için geliştirdiği yeni malzemenin sektörde önemli bir atılım olacağını iddia ediyor. Katı hal pilleri sıvı elektrolitlerden daha az yanıcı olan katı elektrolitleri kullanıyor. Bu da pilleri daha hafif hale getiriyor ve daha hızlı şarj olabilmelerini sağlıyor. Financial Times’ın haberine göre bu yeni malzeme, TDK’nin şarj edilebilir CeraCharge pillerinin enerji yoğunluğunun 1000 kWh’a çıkaracak. Bu da TDK’nın mevcut modellerin 100 katı kadar güçlü olacağı anlamına geliyor. Şirket yeni pillerin akıllı saatler ve kablosuz kulaklıklar gibi cihazlarda kullanılan küçük düğme pillerin yerini alacağını belirtiyor. Ancak kullanılan seramik malzeme kırılgan olduğu için örneğin bir akıllı telefonun bataryası olarak kullanılması pek olası görünmüyor. O yüzden beklentiyi de çok yüksek tutmamak lazım.

👀Biraz da magazin

👉İlk kez bir insan hastasına beyin çipi takan ve çalışmalarını ilerletmesi için Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi’nden (FDA) izin alan Neuralink ile ilgili bir iddia var sırada. Bloomberg’in haberine göre Neuralink’in eski bir çalışanı Herpes B virüsü taşıtan laboratuvar maymunlarıyla çalışmaya zorlandığını, hatta bir maymunun tırnaklarıyla eldivenini delecek şekilde doğrudan cildini tırmaladığını iddia ediyor. Neuralink’e haksız işten çıkarma ve cinsiyet ayrımcılığı yapmakla suçlayarak dava açan Lindsay Short adındaki bu çalışanın iddiasına göre hamile olduğunu amirlerine bildirdikten sonra işten çıkarılmış.

📚Yeni çıkanlar

Antropolojinin insani çeşitliliğinin düşünüş, eylem ve hayatta kalma biçimleri arasındaki farklılıklarla birlikte değişkenliğin ayırdına varma bakış açısıyla hareket eden bu çalışma farklı kültürlerde, iki cinsiyetli beden algısını aşan seks deneyimleri, duyguları ve anlamlarına dairdir. Seks bir biyolojik dürtü olsa da farklı yerlerdeki insanlar tarafından farklı yaşanmaktadır. Farklı biçimlerde yapıldığı gibi buna dair duygular da yapıldığı toplumsal ve kültürel ortama bağlı olarak değişir. Cinsel pratiğin bu deneyimsel yönünü vurgulamak için, özellikle insanların kendilerinin seks hakkında ne söyledikleri ve yaptıkları, onu nasıl algıladıkları ve yorumladıklarına bakmak ufuk açıcıdır.

Kültürün önemli bir kısmı, insanın biyokültürel yeniden üretiminin vazgeçilmez bir olgusu olan seksin denetlenmesi, bastırılması, gizlenmesi üzerine şekillenmesine karşın, öte yandan tüm yasakların yerle bir edildiği bir alandır. Bu, insan cinselliğinin karakteristik olarak belirsiz ontolojik statüsüyle ilgisi olabilir; çünkü seks ne tam anlamıyla biyolojik ne de tam anlamıyla kültüreldir ama görünüşe göre aynı anda her ikisidir.

Seks toplumsal kimliklerin hem üretici hem de yeniden üreticisidir ve bu kimlik resmi ve gayrı resmi cinsel anlaşmalarla kısıtlanmasına karşın, cinsel şekillenmeleri saran pratiklerin aynı anda nasıl duygusal, toplumsal, siyasal ve psikolojik olabildiğini, farklı kültürlerden etnografik örneklerden, ya da ötekilerden öğrenmeye davet eden bir çalışma elinizdeki kitap.

👉Kitabı buradan temin edebilirsiniz.

Melanie Joy pek çok dile çevrilen ve büyük bir yankı uyandırıp sayısız yaşama dokunan bu kitabında çiftliklere hapsedilmiş hayvanların yaşamlarına ve ölümlerine odaklanıyor. Joy hayvanlara reva görülenleri ideolojik bir seçim olarak ele almakta ve bir yıkım gerçekleştirebilmek adına “karnizm” diye bir mefhum inşa etmektedir. Hayvanların büyük acılar çekmesine ve küresel adaletsizliğe yol açan karnizmin nasıl işlediğinin farkına varmak, gıda seçimlerimizi daha özgürce yapmamızı sağlayacağı için, kişisel gelişim ve toplumsal dönüşüm açısından hayati önem taşımaktadır; çünkü farkındalık olmadan özgür seçim olmaz.

👉Kitabı buradan temin edebilirsiniz.

🤭Sanalda güldürenler

ChatGPT artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası. Merak ettiğimiz, belki de başkalarına sorarsak tepkiyle karşılaşabileceğimiz soruları ChatGPT’ye gözümüz kapalı sorabiliyoruz. Aşağıdaki fotoğrafta kadının arkasında yazan yazı şöyle: “Sadece şansınızı ChatGPT’yle deneyip de cevap bulamadığınız sorular için rahatsız edin” yazıyor.

10’ca bilim arasından: Yine yaşlı nesillere karşı kaybediyoruz… X kuşağı baby boomer’lardan daha sık kansere yakalanıyor