Yerel seçimlerde İstanbul'u büyük farkla tekrar kazanan İBB Başkanı İmamoğlu The Economist'e yazdığı yazıda "Türkiye artık seçeneksiz değil, 31 Mart bir dönüm noktası olmuştur" dedi.

31 Mart Yerel Seçimleri’nde İstanbul’da en yakın rakibi olan AK Partili Murat Kurum’a 12 puanlık bir fark atarak oyların yüzde 51.15’ini CHP adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu seçim zaferini İngiliz gazetesi The Economist‘e yorumladı.

Gazete için yazdığı yazıda İmamoğlu “31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerin sonuçları Türkiye tarihi açısından bir dönüm noktasıdır. Seçmenler tarafından yerel iktidarın büyük bir kısmının siyasi muhalefete emanet edilmesiyle birlikte Türkiye artık seçeneksiz değil; yörüngesi yeniden demokrasiye doğru sağlam bir şekilde oturmuş durumda” dedi.

“Ekrem İmamoğlu Türkiye’nin demokrasiye olan inancını tazeledi” başlıklı yazıda İBB Başkanı seçim yarışında hükümetin tam kadro karşısında olduğuna vurgu yaparak şöyle yazdı:

“Özellikle devlet kaynaklarının iktidar partisi ve adaylarına tahsisi ve medyanın hükümet kontrolünde olması gibi haksız rekabet koşullarına rağmen benim de üyesi olduğum muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) seçimlerden zaferle çıktı. İstanbul’da hükümet yetkilileri ve Cumhurbaşkanı, belediye başkanlığı seçimlerinde rakibimi desteklemek için aktif bir kampanya yürüttü. Geçen yılki seçimlerde CHP ile ittifak yapan diğer muhalefet partilerinin koalisyonumuzu terk ederek kendi adaylarını çıkarmalarına rağmen kazandık.”

‘İktidar gençlerden, kadınlardan ve işçilerden gelen desteği kaybetti’

“Bu zafer gerçek demokratik gücün halkın elinde olduğunu gösterdi. Bu ‘İstanbul Modeli’ olarak adlandırdığımız yeni bir belediye yönetim biçimine yönelik bir güven oylamasıydı. Bu model eşitliğe, demokratik sürece sivil katılıma ve yerel düzeyde daha etkin ekonomik ve sosyal kalkınma politikalarına öncelik vermektedir. 31 Mart’ta seçmenler sadece İstanbul ve ilçelerinde değil, tüm Türkiye’de sosyal demokrat adayları seçerek seçim haritasını yeniden çizdiler. Verdikleri mesaj çok açık. Bundan böyle hukukun üstünlüğü ve demokrasi ile yönetilen bir ülke görmek istiyorlar. Bölücü politikaları ve otoriterliği reddediyorlar. Kutuplaşmayla parçalanmış bir Türkiye değil, birleşmiş bir Türkiye hayal ediyorlar. Dahası, bu seçim sonucu derinleşen ekonomik krize karşı bir protestoydu: yükselen enflasyon, artan işsizlik ve hayat pahalılığı.

İktidarı 22 yıldır elinde tutan mevcut hükümet, gençler, kadınlar, mavi yakalı işçiler ve emekliler gibi kilit seçmen gruplarının desteğini kaybetti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) büyük şehirlerde ağır yenilgiler alırken, destekleri daha çok kırsal kesimde yoğunlaştı. Buna karşılık, CHP orta ve Doğu Anadolu’da benzeri görülmemiş bir destek kazanarak Türkiye genelindeki siyasi dinamiklerde bir değişimin sinyalini verdi.

Seçim sonuçları demokratik muhalefete yeni bir enerji aşılamıştır. Sadece bir yıl önce seçmen cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sayın Erdoğan’ı kıl payı desteklemişti. O zamandan bu yana CHP liderlik değişiklikleri yaptı ve programını kökten yenilemek için süreç başlattı. Türkiye halkı bu yön değişikliğinin farkına vardı ve memnuniyetle karşıladı.

Değişim için güçlü bir arzu duymaktadırlar. Seçimler ayrıca vatandaşların siyasi elitlerden çok daha güçlü ittifaklar kurabileceğini göstermiştir. Partiler ve siyasi liderler demokrasiye olan umutlarını kaybetseler bile vatandaşlar kaybetmez. Türkiye’nin demokratları olarak bu taban ittifakını genişletmeye kararlıyız. Türk demokrasisinin geleceği ve ülkenin refahı buna bağlıdır.

Geçen yirmi yıl dünyanın dört bir yanında otoriter hükümetlerin iktidara gelmesiyle birlikte bir demokrasi krizine sahne oldu. Popülizm ve kutuplaşma tarafından yönlendirilen bu çalkantı, küresel belirsizlikleri körükledi ve insanları demokratik dönemin sonunun yakın olup olmadığını sorgulamaya sevk etti.

Ancak Türkiye için 31 Mart bunun tam tersini, yani demokrasinin erozyona uğramasının sonunu işaret ediyor. Bu, sadece Türkiye için değil, aynı zamanda yakın bölgesi ve ötesi için de derin etkiler taşıyan bir dönüm noktasıdır. Otoriter eğilimlere nasıl meydan okunabileceğini göstermiş ve dünyaya örnek olmuştur. Pek çok ülkede seçmenler partizan aidiyetlerine sıkı sıkıya bağlıdır. Türkiye bunun böyle olması gerekmediğini göstermiştir.

Yönetim için tutarlı ve inandırıcı alternatifler sunulduğunda seçmenler tercihlerini değiştirmeye ve popülist otoriterliği reddetmeye isteklidir.
Şimdi benim de dahil olduğum seçilmiş belediye başkanlarına düşen görev, hesap verebilir yerel yönetişim için ortak bir kurallar dizisinin tutarlı bir şekilde uygulanmasını sağlamaktır. Bu yaklaşım, CHP’nin elindeki yargı bölgelerinde kamu hizmetlerinin güvenilir bir şekilde içten izlenmesini ve değerlendirilmesini gerektirecektir.”

‘Halkı önceleyen siyasi ahlak otoriter popülizmi yenecek’

“Aynı zamanda başta deprem ve afetlere hazırlık ve yönetim olmak üzere kentlerimizin ve ülke genelinin kronik sorunlarını ele almak için hükümetle işbirliği yapmaya çalışacağız. Kapsamlı bir dizi reform önerisi geliştirerek ekonomimizi, demokrasimizi ve hukuk sistemimizi güçlendirmek için tedbirler alacağız” diyen İmamoğlu sözlerini şöyle noktaladı:

“CHP Sayın Erdoğan’ın Ak Parti’sine karşı ülke liderliği için en güçlü alternatif olarak ortaya çıkmıştır. Önümüzdeki beş yıl boyunca Türkiye nüfusunun yüzde 70’inden fazlasını ve ekonomisinin neredeyse yüzde 80’ini oluşturan belediyeleri sosyal demokrat belediye başkanları yönetecek. Bir sonraki cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerine doğru ilerlerken, yerel düzeydeki değişiklikler ulusal düzeyde daha geniş çaplı değişikliklere zemin hazırlayacaktır.

Sayın Erdoğan’ın popülist rejiminin gelecekteki çabaları ne olursa olsun, İstanbul ve Türkiye özgürlük, demokrasi ve sosyal uyumun sembolü olarak kalacaktır. Halkı önceleyen yeni bir siyasi ahlak, otoriter popülizme galip gelecektir. Demokratik çürüme ve ekonomik gerilemenin damgasını vurduğu bir neslin ardından Türkiye Cumhuriyeti ikinci yüzyılına demokrasiye olan inancını tazeleyerek giriyor.”

İmamoğlu AK Parti’nin kazandığı beş ilçede Kurum’dan fazla oy almış

İmamoğlu Financial Times’a konuştu: Ben değil Erdoğan korksun

Nur topu gibi bir Dilek İmamoğlu meselemiz oldu