Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin Suudi Arabistan’da oynanacak ‘Süper Kupa finali’ üzerinden ‘marka değeri’ türü ışıltılı bir tanımlama eşliğinde Cumhuriyetimizin 100. Yılı’nda yapılan bu tuhaf hamleye kılıf uydurmaya çalıştığı bir dönemde önce hakem Halil Umut Meler’e karşı yapılan vahşi saldırı, sonrasında “Bu olay milat olmalı” türü yaklaşımlar ve nihayetinde lig kaldığı yerden başlar başlamaz tekrar ivme kazanan bu coğrafyadaki futbolun bildik refleksleri… Evet. İstanbulspor-Trabzonspor maçı da yarıda kalarak kapanmayacağı son derece açık olan bir yaranın kimi palyatif dokunuşlarla ve “Oyna, devam” ruhuna uygun bir düzen içinde çözülebileceğini düşünenleri tekrar maratonun başlangıç noktasına taşıdı.
Bu düzen içinde hiçbir şey değişmez…
Doğrusu ben bu düzen içinde hiçbir şeyin değişmeyeceğine inanlardanım. Siz sistemi ve ayakta durmasını beklediğiniz ana iskeleti çürük bir zemin üzerine inşa ettiğiniz, futbola ilişkin bütün yapınızı ‘kazanma kültürü’ odaklı oluşturduğunuz takdirde bireyler gider gelir ama sorunlar çözülmez. Hayat da var olan problemleri arada kıyıya atar, tıpkı Ankaragücü-Rizespor maçında olduğu gibi şiddet dozajı yüksek olanlar hafif bir ‘es’ vermenize ortam sağlar ama amaç köklü çözümler olmayınca da bir sonraki soruna kadar siz yola devam etmekte ısrar edersiniz. Bu kez karşımıza çıkanlar problemlerdeki farklılık iki olay arasının yani hakeme saldırıyla maçtan çekilmenin zaman dilimi açısından çok kısa bir sürede gerçekleşmeleriydi… Ki bu arada dün Bursaspor-Diyarbekirspor mücadelesindeki kadrajlar da şiddet ve vahşet iklimine eklenen son halkalardı… Açık söylemek gerekirse dünkü insanlıktan uzak görüntülerden sonra futbol konuşmak, yazmak ne kadar doğru bilemedim.
Kendim için adalet!
Naçizane bu meseleler üzerine defalarca kalem oynatan, sosyal medyada karınca kararınca görüşünü belirten biri olarak bir kez daha tekrarlayayım, yaşadığımız bu iklimin kaynağında iki temel ayak var; biri adaletin sadece kendisinden yana işlemesini isteyen bakış açısı diğeri de cezasızlık kültürü. Bu iki nirengi noktası bütün bir sistemin özünü oluşturuyor. Yani “Bana karşı haksızlık yapmayın ama kime yaparsanız yapın” ve “İstediğimi yaparım, karşılığında göstermelik cezalar alır, sonrasında kaldığım yerden devam ederim” genel manzarayı kısaca tarif edecek savunma cümleleri.
Bu son birkaç güne dair yaşananları genel bir parantezde toplayan girişin ardından yine de işimiz gereği maç yazısına dönelim! Ardından da derbi öncesi lider Fenerbahçe’nin Kayserispor deplasmanında verdiği mücadeleye göz atalım. İsmail Kartal’ın Galatasaray randevusuna tam kadro çıkabilmek adına sarı kart sınırında bulunan İrfan Can’ın yerine Cengiz Ünder’le sahaya sürdüğü 11’de Dzeko’nun sakatlığı nedeniyle de forvette Batshuayi forma giyiyordu. Defans hattındaki değişiklik de tandemi Serdar Aziz’in Djiku’yla tamamlamasıydı.
🟡🔵 Cengiz Ünder’in Fenerbahçe formasıyla ilk golü! #KAYvFB #TrendyolSüperLig pic.twitter.com/tY5gsmaQLA
— beIN SPORTS Türkiye (@beINSPORTS_TR) December 20, 2023
İkinci yarı hareket geldi
Oyuna konuk ekip etkili başladı, Batshuayi Fred’in pasında ilk net pozisyonu değerlendiremezken Brezilyalı orta sahanın ikinci pasında ağları gören isim Fenerbahçe formasıyla ilk resmi golünü atan Cengiz Ünder oluyordu. Ardından Belçikalı golcünün sayısıyla fark ikiye çıkarken bu sezon ligin en zorlu takımlarından biri hüviyetine sahip Kayserispor karşısında kilidin çok kolay çözüldüğü görülüyordu. Gerçekten de Recep Uçar’ın takımı geçmiş maçlardaki sert görünümünde uzaktaydı ve Sarı-Lacivertli takım da alamet-i farikasına dönüşen önde basan, dinamik, prese dayalı çizgisinden uzak daha serbest bir futbol oynamasına karşın iki farkı zorlanmadan bulmuştu. Buna rağmen koca yarı boyunca Gökhan Sazdağı’nın autu döven şutundan başka ciddi tehlikeli atağı bulunmayan Kayserispor uzatma bölümünde ilk golünü kaydetti.
İkinci yarı, ilkinde sakin akan maç futbol olarak çok daha hızlı bir görüntüye, iki kalede oynanan ivmesi daha yüksek bir yapıya bürünürken sonlara doğru da gereksizce gerildi ve bu bölümdeki sinir harbinden kayıpla ayrılan Fenerbahçe cephesi oldu.
Mert Hakan faktörü
Kronolojik gidişata bakıldığında İsmail Kartal’ın ekibi maç boyunca skoru önde götürdü, Recep Uçar’ın öğrencileri mücadeleye tutunmayı başarıp beraberliği yakaladılar ama tekrar geri düştüler. Son dakikalarda buldukları serbest vuruşlarla final golünü aradılar ama istediklerini elde edemediler. Lakin bu süreçte olan Fred’e oldu. Sağ olsun Mert Hakan oyuna girer girmez önce gereksiz bir faule sebebiyet verdi, sonra ortamın gerilmesini sağladı (Bu arada kırmızı sonrası İsmail Kartal’ın Mert Hakan’a gösterdiği tepki de meselenin görsel ifadesiydi) ve nihayetinde o kısa süreli adrenalini yüksek ortamda Fenerbahçe’nin bu sezonki kilit taşı konumundaki Fred’e gösterilen kırmızı, Sarı-Lacivertliler adına derbi öncesi en büyük kayıp oldu. Yani maç kazanıldı, Fred kaybedildi. Dünün özeti sanırım buydu… Ve tabii ki yine bir hakem kararı mücadelenin önüne geçti. Pazar günkü dev randevuya kadar bu kararı konuşacağız, artçılarının bütün bir sezona yayılmasının çapını da sanırım derbinin sonucu belirleyecek.