Mad Max destanından karganın kabusuna

Cannes'da pişen George Miller'ın 'Furiosa: Bir Mad Max Destanı' filmi sıcağı sıcağına vizyona düştü. Özgün bir bağımsız yapım 'Karganın Uykusu' polis bir yönetmene ait. 'Yapay Sevgilim', 'Şeytanın Tohumları'... Yedi filmlik vizyon haftasını başlıyor.

24 Mayıs 2024

MAD MAX DÜNYASINDA ARA DURAK

FURIOSA: BİR MAD MAX DESTANI / Furiosa, Furiosa: A Mad Max Saga

Dünya prömiyerini Cannes Film Festivali’nde yaptı ‘Furiosa: Bir Mad Max Destanı’. İzleyenler övgü üzerine övgü tweetleri attılar. Lakin bir hafta geçti geçmedi film vizyonda.

Malum 1979’da ‘Mad Max’ı hayatımıza sokan yönetmen George Miller, ‘Mad Max 2’den (1981) sonra 1985 yapımı ‘Mad Max-Beyond Thunderdome’ filmiyle yol savaşçısı Max’in macerasını sonlandırmıştı. Daha doğrusu biz öyle sanıyorduk. Meğer aklında seriyi devam ettirmek hep varmış ama fırsat bulamamış. 30 yıl sonra 2015’te ‘Mad Max Fury Road’la karşımıza çıkmıştı Miller. Furiosa ile de bu filmle tanışmıştık.

‘Furiosa: Bir Mad Max Destanı’, adından da anlaşılacağı üzere bu gizemli kahraman Furiosa’nın kim olduğunu anlatan zamansal olarak ‘Mad Max Fury Road’ öncesine seyirciyi götüren bir film. İlk filmde Charlize Theron’un canlandırdığı Furiosa’nın gençliğini Anya Taylor-Joy oynuyor. Ama daha filmin başında Furiosa’nın çocukluk haliyle karşılaşıyoruz.

O kıyamet sonrası çöle dönen dünyada kendi imkanlarıyla bir bolluk bölgesi oluşturan insanların çocuğu Furiosa. Cesur da bir kız ama kaçırılıyor. Annesi de onu kaçıranların peşine düşüp kendini feda ederek kızını kurtarıyor. Film ana izlek olarak Furiosa’nın annesini öldüren Dementus’tan(Chris Hemsworth) intikam alma hikayesi. Ama bu hikayede ikisinin yolunun Ölümsüz Joe’yla kesişmesiyle intikam macerasında saflar daha da genişliyor. 

Dur durak bilmeyen bir aksiyon olan ‘Furiosa: Bir Mad Max Destanı’, ‘Mad Max Fury Road’un seviyesine ulaşmasa da yine de günümüz aksiyonları düşünüldüğünde seriye halel getirmeyen bir yapım.


UYURGEZERİN TRAJEDİSİ

KARGANIN UYKUSU

Geçen yıl Adana Altın Koza Film Festivali’nde izlemiştik ‘Karganın Uykusu’nu. Gösterim sonrası sorduğum bir soru üzerine yönetmeni Tunahan Kurt’un bir polis olduğunu öğrenmiştik. Hep sinemacı olmak isteyen ama polis olan ama tutkusundan vazgeçmeyen Kurt bu tutkusunun bir sonucu olarak ‘Karganın Uykusu’ ile karşımızdaydı. Sinema tarihimizde bir polisin uzun metraj film çekmesi pek rastlanır bir durum değil. En azından ben bir başka isim bilmiyorum. Dolayısıyla ‘Karganın Uykusu’ inat da bir muraddır filmi aslında.

Kurt ilk filminde uyurgezer olan Nasip’in hikayesini anlatıyor. Yakın zamanda eşini kaybetmiş olan Nasip oğlu ile birlikte terk edilmiş gözden ırak bir tesiste yaşıyor. Ve kendini zincirleyerek uyuyor. Bütün derdi de oğlunu hayatından çıkarmak…

Hem sinematografi hem de hikaye olarak son derece özgün bir film ‘Karganın Uykusu’. Kurt, polis olsa bile sinemacı olarak kendini iyi yetiştirmiş ve ilk filminde bunu da ortaya koyuyor. Ahmet Ağgün, Alperen Aktaş, Engin Yüksel’in rol aldığı film bu yılın öne çıkan yerli yapımlarından biri. Fırsatınız varsa izleyin derim.


ROBOTLARIN AŞKI!

YAPAY SEVGİLİM / Robots

Yapay zekanın tedirginliğini yaşadığımız şu günlerde ‘Yapay Sevgilim’ biraz da çuvaldızı insana batıran bir yapım. Çünkü Casper Christensen, Anthony Hines ikilisinin yönettiği filmde iki insan aşka güvenmese de onların birebir aynı robotları birbirine aşık oluyor ve aşklarının peşinden gidiyor.

Romantik komedi ve bilim kurguyu harmanlayan filmde yakın gelecekteyiz. Yıl 2032… Çapkın Charles ile zengin erkekleri tavlamayı prensip edinen Elaine’nın yolları kesişir. Lakin ikisi de buluşmaya ikiz robotlarını gönderirler. Ama robotlar birbirine aşık olup kaçarlar. Bizimkiler de onların peşine düşer. Çünkü ikiz robot kullanmak aslında yasaktır. Cazibeli konusunun sinematografik olarak hakkını veremese de haftanın öne çıkan yapımlarından biri ‘Yapay Sevgilim’.


GEÇMİŞİN GİZEMLİ KAPISI: AİLE

ŞEYTANIN TOHUMLARI / Amelia’s Children

Bu hafta üç korku gerilim filmi var. İlk önce yabancı olandan başlıyorum. ‘Şeytanın Tohumları’nın kamera arkasında Gabriel Abrantes var. Ailesiyle pek görüşmeyen Edward’ın geçmişindeki gizemi çözmek için ‘yuvasına’ dönmesini anlatan bir yapım var karşımızda. Kız arkadaşıyla birlikte ailesinin yanına gidiyor. Hayatındaki eksik taşları yerli yerine oturtmak derdi. Ama bu tür filmlerde malum yola çıktığınız anda hiç tahmin etmeyeceğiniz gerçeklerler ortaya çıkar. Edward da bu klişeden azade değil. Ve ailesinin gizemli dünyasındaki gerçeklerle tanışıyor. Korku unsurlarından ziyade gerilimi ön plana çıkaran yapım ‘Şeytanın Tohumları’. Bu fragmanından da belli oluyor. Türün meraklılarını tatmin edecek türden bir yapım.


RÜYALARDA BULUŞURUZ

AMMON

Gelelim Türk işi korku gerilim filmlerimize… İlki ‘Ammon’. Celal Demirtaş’ın yönettiği Mehmet Cula, Güldemet Durukan, Fırat Tosun’un rol aldığı filmde gördüğü kabusları araştırmaya başlayan bir müzik öğrencisinin hikayesini anlatıyor. O kabuslar gündelik hayatın sıkıntılarının zihnindeki karşılığı değildir. Tabii ki cinlerin işidir. Sonrası cine bulaşan karakterlerin yaşadıkları…


GENÇLER RUHLARLA UĞRAŞMAYIN!

BİAZ: KARA İYENİN LANETİ

İkinci Türk işi korku gerilim filmimiz ise ‘Biaz: Kara İyenin Laneti’. Volkan Özgümüş, Erkut Altındağ imzalı film bir klişe üzerine kurulu. Dişçilik fakültesinde okuyan dört arkadaş finallerinden sonra streslerini atmak için ruh çağırırlar. Eee sonrasını varın siz tahmin edin. O ruh gelir ve bunların başına musallat olur. Ki bizimkiler bir de ruh olarak eski bir kara büyü kitabı kullanıp mitolojik bir varlık çağırdıkları için onunla mücadeleleri hiç kolay olmaz.


KEÇİGİLLER /The Gools

Haftanın tek animasyonu ‘Keçigiller’ fragmanı izleyince anlayacaksınız fena halde ‘Kungfu Panda’yı andıran bir yapım. Hikayemiz hayvan topluluğu arasındaki ateşkesi korumakla görevli üç yavru keçinin macerasını anlatıyor. Ki bunun nasıl yapılacağını önce öğrenmeleri gerekiyor. Böylece macera başlıyor.

Dini yurtlardan üç silahşörlerle...Dini yurtlardan üç silahşörlerle…

10Haber bültenine üye olun, gündem özeti her sabah mailinize gelsin.