Ak Parti’den Ümit Özdağ çıkışı: Kılıçdaroğlu, ya HDP’ye ya Zafer Partisi’ne yalan söylüyor
Avrupa’da olduğu gibi Türkiye’de de milliyetçi oylar yükseldi. Milliyetçi seçmenin kilit konuma gelmesiyle birlikte ortaya atılan “Milliyetçi lig” tartışmasına Ümit Özdağ da dahil oldu. Özdağ, önümüzdeki yerel seçimlerde milliyetçi partilerin bir araya gelip ittifak kurabileceğini işaret etti.
Seçim sonuçları sonrası MHP, İYİ Parti ve Zafer Partisi- Sinan Oğan’ın oylarının yüzde 25’i geçmesi milliyetçi seçmeni kilit seçmen konumuna yükseltti. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu sonrası Ak Parti Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş’in “Milliyetçi Lig” çıkışı tartışılmaya devam ediyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı alan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ da dün çıktığı İsmail Küçükkaya’nın programında “Milliyetçi lig” söylemini yenileyerek, “Bu fikrin babası Sinan Baykent adlı bir siyaset bilimci. Baykent, Türkeş’in de danışmanlığı yaptı. Sinan Bey bu fikri önce bana ve Tuğrul Bey’e açtı. Bu görüşün ortaya çıkması dahi Zafer Partisi’nin verdiği mücadele sonucunda oldu. Yoksa cumhur ittifakının içinde milliyetçilik yapamazsınız. Millet ittifakında da İYİ Parti’nin duruşuyla yapamazsınız. Bir milliyetçilik tartışması yapılacaksa Zafer Partisi çevresinde yapılacak. Yerel seçimlerde bu olabilir mi? Olabilir” dedi.
“Milliyetçi lig”in önümüzdeki yerel seçimlerde kurulabileceğinin işaretini veren Ümit Özdağ sözlerini şöyle sürdürdü:
“Diyelim yerel seçimlerde ‘X’ ilçesinde İYİ Parti Zafer Partisi’ne gelip veya Zafer Partisi İYİ Parti’ye gidip şu adayı destekleyelim dedi, olabilir. Ya da aynı şey MHP’yle olabilir mi? Bilmiyorum, olabilir. Üçünün bir arada aynı adayı desteklemesi, mesela Adana’da üç partinin birlikte aday çıkarması, bilmiyorum, hiç kolay değil çünkü bir de cumhur ve millet ittifakları var ama düşünülebilir tabii bu.”
Ümit Özdağ’ın bu açıklamalarını sorduğumuz Ak Parti Milletvekili Tuğrul Türkeş detaya girmeyerek, “Hala ‘Milliyetçi lig’ fikrinin tartışılıyor olması memnuniyet verici. Ben bu milliyetçi ligi ileriye doğru filozofik bir tahlil olarak söyledim. Hemen havada vurup, tavada pişirelim diye söylemedim. Bunun yerel seçime nasıl tatbik edilir, genel seçime nasıl tatbik edilir? Bunların konuşulması için ben bunu söyledim. Ümit Bey de bunu konuştuysa ağzına sağlık, iyi yapmış” diye konuştu.
Tuğrul Türkeş “Milliyetçi lig” tartışmasını 14 Mayıs’tan sonra sosyal medya hesabı üzerinden yayınladığı metinle başlatmıştı.
Parlatılan “Niş”ler, “Miş” Gibi Yapmak ve Bir Seçimin Ardından “Türk Milliyetçiliği”
İyi okumalar. pic.twitter.com/gcr1A32nVw
— Y. Tuğrul TÜRKEŞ (@TugrulTurkes) May 15, 2023
Ümit Özdağ’ın canlı yayında söylediği milliyetçi lig kavramının fikir babası olduğunu söylediği Sinan Baykent bu konuyla ilgili 14 Kasım 2019 tarihinde Independent Türkçe de bir yazı kaleme aldı.
Sinan Baykent bu yazısında Türkiye’deki milliyetçilerin yüzde 25 oyunun olduğunu belirterek milliyetçi lig kurulmasını şu şekilde ifade etti:
“Ben, Türkiye’de birleşik bir milliyetçi ligin kurulabileceğine inananlardanım. Böylesi bir tasavvurun günümüz şartlarında çoğu insana hayalperest ve ütopyacı gelebileceğinin farkındayım. Ne var ki orta ve uzun vadede bu tip bir formasyonun getireceği faydaların, ileride zuhur etmesi muhtemel zararlara üstünlük sağlayacağına kaniyim. Peki, bu lig nasıl ve hangi esaslara dayanarak inşa edilebilir?
İsteyen istediği partiyi kurar. Lider olmak isteyen kendi partisinde lider olsun, şu veya bu sosyal tabana dayanmak isteyen de o tabana dayansın. Ancak maksat şahıs veya sınıf iktidarı değil de hakikaten topyekûn bir fikrin iktidarı ise, o halde lidersiz, katılımcı tüm partilerin/kuruluşların üst düzey yöneticilerinden teşkil edilecek bir yüksek kurulun yürüteceği partiler arası koordinasyonu temel alan, eylemlerde dayanışmayı ve seçimlerde ortak listeyi savunacak bir yatay organizasyon şematiği içinde böylesi bir lig kurulabilir. Birleşik bir milliyetçi ligde, Türkçüsü, Turancısı, klasik milliyetçisi, mütedeyyin milliyetçisi, Avrupaî milliyetçisi, sosyal-halkçı milliyetçisi, demokrat milliyetçisi – velhasıl bugün Türkiye’deki ‘milliyetçilik galaksisinde’ kendine alan açmayı deneyen partili-partisiz her kökten milliyetçi kendisini ifade imkanına erişebilecektir. Dahası, Türkiye’de belki tarihte ilk defa ‘milliyetçi alternatif’ için iktidar kapıları aralanabilecektir.”
Milliyetçi kesimin ana partisinin bu seçimlerle birlikte MHP olduğu tescillenmiş durumda. Milliyetçi çevreler, Türkiye’de milliyetçi oyların yüzde 25’i aşmasıyla birlikte MHP Genel Başkanı Devlet Bahçelinin Erdoğan’a karşı elini güçlendirdiğini ifade ediyor.
Seçim sürecinde HÜDA Par’la kurulan ittifaktan MHP’nin rahatsız olduğu parti yöneticileri tarafından dile getirilmişti. Milliyetçi çevreler Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını kazandığı kesinleştikten sonra Devlet Bahçeli’nin yaptığı açıklamada “Önümüzdeki günlerde çok şey değişecektir, her şey değişecektir, inşallah Türkiye değişmez” sözlerinin altını çiziyor. Bu sözlerin Ak Parti’ye bir uyarı olduğu konusunda hemfikirler.
Avrupa’da da milliyetçilik yükselen bir trend. Bunla birlikte sağ ve aşırı sağcı partiler de oylarını arttırıyor. Sağ ve aşırı sağ partilerin bir araya gelerek iktidara gelmelerinin ilk örneği İtalya’da yaşandı. Geçen eylül ayında İtalya’da yapılan seçimlerde aşırı sağcı İtalya’nın Kardeşleri, Forza Italia ve Lig Partisi’nden oluşan merkez sağ koalisyon yüzde 43’ten fazla oyla çoğunluğu elde etti. İtalya’da milliyetçi oyların yükselmesinin esasında ekonomik durgunluk ve göçmenler sorunu var.
Doç. Dr. Gökçen Yavaş İtalya’da aşırı sağın seçim zaferinden sonra kaleme aldığı yazısında göçmen sorununun sağ siyasete yansımasını şöyle ele aldı:
“Soldaki partilerin dağınıklığı ve zayıflığı, sağ popülist söylemlerin gündemi ve siyasi atmosferi belirlemesini kolaylaştırıyor. Göç ve göçmenler meselesi de, sağ popülist söylemin gündemden düşürmediği bir konu. Özellikle, İtalyan kamuoyu üzerinde medyanın önemli bir rol oynadığını da burada göz ardı etmemek gerekiyor. 60 milyon nüfuslu İtalya’da yaşayan yabancı nüfus, 2021’deki göstergelere göre 5 milyondan fazla. Geçtiğimiz yıl ülkeye giren göçmen sayısı ise 59 binden daha fazla. Ayrıca, 2016’da İtalya’ya deniz yoluyla giriş yapan göçmenlerin sayısının oldukça yüksek olduğu, 180 bine ulaştığı görülüyor. Üstelik göçmenler hakkında yanlış bilgiler de toplumda epey yaygın. Örneğin, 2018’de Eurobarometer verilerine dayanarak yapılan bir araştırmada, İtalyanların ülkedeki göçmen nüfusunun oranını gerçek rakamın üç buçuk katı kadar olarak tahmin ettiği belirtiliyor. Göçmenler, suçla ve kötüleşen ekonomik durumla birlikte anılıyorlar. Bu durum elbette siyasete de yansıyor. Örneğin, 2018 seçimlerinden önce Salvini özellikle oylarını arttırmak için, sıklıkla ‘Önce İtalyanlar’ (Prima gli Italiani) sloganını kullanmıştı. Öyle ki bu karşıtlık, Salvini’nin görevde kaldığı 2018 ve 2019 yıllarında, göçmenlerin girişini engelleyen ve onların korunmasını engelleyen yasalar çıkarmasına kadar vardı. Salvini, göçü güvenlikle ilişkilendirerek, sığınmacıların insani koruma statüsünü daha da kısıtlayarak, birçokları için de tamamen iptal etti. Göçmenleri ‘yasadışı’ konumuna getiren bu yasalar, onların sivil toplum örgütleri tarafından kurtarıldıkları zaman dahi karaya çıkışlarına izin vermiyor.”