Konu vekilliğin düşmesi, yer bu kez Knesset: İsrailli Ofer’in sonu Atalay’a benzer mi?
TİP’ten milletvekili seçildiği halde hala tutuklu bulunan Gezi tutuklusu Can Atalay için yapılan eylemde, Atalay’ın avukatı, dava ile ilgili Adalet Bakanı’nın konuşmasının suç olduğunu hatırlattı ve tahliye istedi. Adalet Bakanı, davanın dokunulmazlık kapsamı dışında olduğunu söylemişti.
İstanbul’daki Çağlayan Adliyesi, dün Gezi davası nedeniyle hala tutuklu bulunan TİP Milletvekili avukat Can Atalay için buluşan hukukçuların seslenme alanı oldu.
Adalet için Hukukçular Derneği, Avukat Hareketi, Avukatlar Sendikası, Çağdaş Avukatlar Grubu, Çağdaş Hukukçular Derneği, Demokrasi İçin Hukukçular, Kartal Hukukçular Derneği, Katılımcı Avukatlar, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği, Sol Hukuk, Sosyal Hukuk ve Yurtsever Hukukçular, İstanbul Çağlayan Adliyesi önünde Gezi Davası kapsamında tutuklu olan TİP Milletvekili Can Atalay için ortak açıklama yaptı.
Adliye önüne konuşan Can Atalay’ın avukatı Akçay Taşçı, “Şu anda istediğimiz tek şey şudur. Anayasa hâlâ ayakta ise bir hukuk devletinin kırıntısı dahi varsa yorumlara açık bırakılmaksızın Anayasa’nın 83. Maddesi uygulanmak zorundadır ve Can Atalay derhal tahliye edilmelidir. Yargılanması devam eden bir dava hakkında Adalet Bakanı’nın beyanda bulunması gibi bir görevi yoktur. Tam tersine yaptığı her beyanat suçtur. Bunu reddediyoruz” dedi.
Adliye önünde düzenlenen basın açıklamasında TİP Milletvekili Sera Kadıgil de konuştu. Kadıgil şunları söyledi: “Bu mesele sadece bir Türkiye İşçi Partisi meselesi değildir. Şu anda Silivri zindanlarında hukuksuzca esir tutulan kişi Can Atalay değil, Can Atalay’ı oylarıyla depremdeki yıkımın hesabını sormak üzere Meclis’e yollayan Hatay halkıdır.”
Avukatlar adına açıklama yapan avukat Melike Öztürk ise, seçilme yeterliliği bulunan, milletvekili olarak seçilen ve mazbatasını alan bir milletvekilinin, seçimin üzerinden on beş günden fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen tahliye edilmemesinin kabul edilemez olduğunu söyledi. “Her türlü hukuka aykırı uygulamayı ‘milli irade’ bohçasına sokarak kendince meşruiyet zemini yaratan siyasi iktidarın, ‘milli iradenin’ temeli olarak gördüğü seçim sandığına ve o sandıktan çıkan iradeye saygı duymaması; açıkça halk iradesinin gasp edilmesi, Hatay halkının iradesinin yok sayılmasıdır” ifadelerini kullanan avukat Öztürk, “Milletvekillerinin yasama dokunulmazlığının niteliği ve halkın oyları ile milletvekili seçilen bir kişinin tutukluluğuna ilişkin çok sayıda yargı kararı ve yaklaşık otuz yıllık yerleşik içtihat bulunmaktadır” dedi.
Melike Öztürk sözlerine şöyle devam etti: “Anayasa Mahkemesi’nin daha önce Mustafa Balbay, Sebahat Tuncel, Enis Berberoğlu, Leyla Güven, Ömer Faruk Gergerlioğlu başvurularına dair verdiği kararlar ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun tüm bu kararlara atıfla verilen Cumhuriyet Davası’na ilişkin bozma kararı, seçilmiş bir milletvekilinin cezaevinden tahliyesinin hakimin takdir yetkisi içerisinde değerlendirilebilecek bir husus değil, bir anayasal zorunluluk olduğunu ortaya koymaktadır. Buna rağmen Can Atalay için hâlâ tahliye kararı verilmeyerek TCK’nin 109. maddesinde düzenlenen ‘kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ suçu işlenmektedir. Halihazırda milletvekili olarak seçilmiş olan Can Atalay, seçmenlerinin iradesini parlamentoda temsil etmek, yasama faaliyeti içerisinde yer almak ve deprem bölgesinde olan Hatay için çalışmalarına başlamak üzere derhal serbest bırakılmalıdır.”