Sabancı ikinci yüzyılda gençlere kapıyı sonuna kadar açtı
Cumhuriyetin harika çocuğu Suna Kan hayatını kaybetti. 86 yaşında vefat eden dünyaca ünlü keman virtüözü geride sayısız başarı bıraktı. 1948 yılında çıkarılmasına vesile olduğu 'Harika Çocuk Yasası' ile yurtdışında eğitim alan Kan, Türkiye'nin dünya çapında virtüözlerinden biri oldu.
Suna Kan, 86 yaşında yaşamını yitirdi. Türkiye’nin dünya çapında üne sahip keman virtüözü olan Suna Kan’ın vefat haberini Gülsin Onay duyurdu. ‘Harika Çocuk’ yasasıyla yurt dışına eğitim için gönderilen Suna Kan, İdil Biret ile birlikte Cumhuriyet tarihinin sanat alanında bir dönüm noktasına imza atmıştı. Suna Kan, o denli yetenekliydi ki bürokrasi dahi buna kayıtsız kalamayıp bir nevi özel bir yasayla keman virtüözünün kendisini geliştirmesine destek oldu. Hasan Âli Yücel tarafından hazırlanıp 1948’de çıkarılan 5245 sayılı yasayla sonraki dönemde nice genç yetenek eğitim için devlet bursuyla yurt dışına gitmişti. Bahsi geçen yıllarda çıkan bu yasa, İkinci Dünya Savaşı’nın yıkımının hâlâ hisssedildiği ve zorlu ekonomik şartlara rağmen genç Cumhuriyetin sanat alanında idealinin bir parçasydı.
Suna Kan, 1936 yılında Adana’da dünyaya geldi. Müzisyen babası Nuri Kan, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nda viyola sanatçısıydı. İleride müziğe ilgi duymaya başlayacak Suna bu durum için büyük bir avantaj olacaktı. Zira daha çok küçük yaşlardan itibaren babası Nuri Kan, kızını müziğe yönlendirmeye başlamıştı. Kızına keman hediye eden Nuri Kan, ondaki ışığı da ilk fark eden oldu.
Suna Kan henüz beş yaşındayken babasının hediye ettiği kemanı keşfetmeye başlamıştı. Tıpkı tarihteki diğer harika çocuk müzisyenler gibi. Yeteneği kısa sürede fark edilen Suna Kan, bu açıdan şanslı biriydi. Zira yetenek sahibi olmak kadar etrafında bunu fark edebilecek birilerinin olması da önemliydi. Babasından temel keman eğitimini aldıktan sonra onun yakın dostu Hulusi Suphi Karsel’den keman alanında dersler almaya devam eden Suna Kan, sıkı bir çalışmanın ardından Ankara Konservatuvarı’nın sınavından başarılı bir sonuç elde ederek buraya kabul alır.
Suna Kan’ı dünya çapındaki yıldızların arasına taşıyacak olan süreç de böylece başlamış olur. Ankara’daki eğitimi sırasında Avusturyalı öğretmen Walter Gerhadt’tan dersler alır. Suna Kan, sonrasında İzzet Nezih Albayrak’tan aldığı derslerle keman bilgisini geliştirir. Ancak Türkiye artık bu genç yeteneğini bir ileri aşamaya taşımaya yetecek imkânlara sahip değildi. Suna Kan’ın imdadına 1946 yılında seslendirdiği bir Wolfgang Amadeus Mozart bestesi yetişecekti.
Mozart’ın ‘5 nolu Keman Konçertosu’nu 10 yaşındayken verdiği bir konserde seslendiren Suna Kan, devlet yetkililerinin de dikkatini çeker. ‘Harika Çocuk Yasası’na giden sürecin ilk taşlarından biri de böylelikle yola döşenmiş olur. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün de onayıyla Suna Kan 12 yaşındayken eğitimini sürdürmek üzere Paris Konservatuvarı’na gider. 1795 yılında kurulan bu konservatuara bir dönem büyük besteci Gabriel Fauré de müdürlük yapmıştı. Dört yıllık eğitiminin ardından Suna Kan, Paris Konsevatuvarı’ndan birincilikle mezun olur.
Mezun olduktan üç yıl sonra katıldığı alanındaki prestijli bir yarışma olan Viotti’de birincilik ödülü kazanan Suna Kan, artık Avrupa’nın da dikkatini daha fazla çekmeye başlar. Sanatçının Paris’te geçen bu yıllarıda hem eğitimi, hem performansları hem de yeni ödülleri kariyerine eklenir.
1957 yılında Türkiye’ye dönen Suna Kan, dünyanın en uzun soluklu klasik müzik topluluklarından biri olan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’na (CSO) atanır. Uzun yıllar boyunca CSO’da müzikal çalışmalarına devam eden Suna Kan, asla elindekiyle yetinen biri olmadı. 1970’lerde ünlü şef Gürer Aykal ile birlikte Ankara Oda Orkestrası’nın kuruluşu için çalıştı. Bu orkestra Türkiye için bir ilk özelliği taşıyordu. Kan, 1986 yılına kadar yaklaşık on sene boyunca orkestranın başkemancı olarak görev yaptı. Ünlü virtüöz bu dönemde yüzün üzerinde konser verdi. Bunlardan biri de 1973 yılında 1. İstanbul Festivali kapsamında gerçekleşen tarihi bir buluşmaydı.
1973 yılında ilki gerçekleşen bügünkü İstanbul Müzik Festivali’nde Suna Kan, çağın en büyük keman virtüözlerinden biri olarak kabul edilen Yehudi Menuhin ile birlikte sahne aldı. Festival tarihine geçen bu özel buluşmanın yanı sıra Suna Kan, kariyeri boyunca çok sayıda albüme de imza attı. Mozart gibi Batılı bestecilerin yanı sıra Cumhuriyet dönemi Türk bestecilerinin de eserlerini seslendirdi. Türk bestecilerin yurt dışında da eserlerini tanıtmayı amaçlayan Suna Kan, Necil Kazım Akses ve Ulvi Cemal Erkin gibi isimlerin bestelerini seslendirmişti.
1971 yılında Devlet Sanatçısı unvanı alan Suna Kan, sonraki yıllarda bu unvanıyla ilgili bir siyasi krizin parçası olmuştu. Türkiye’nin ilk Kültür Bakanı olan merhum Talât Sait Halman döneminde gerçekleştirilmesi planlanan ve Itri’nin eserlerinden oluşan bir konsere Suna Kan karşı çıkmıştı. Kan, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın Konser Salonu’nda yapılması planlanan bu etkinlik karşısında dönemin başbakanı Nihat Erim’e bir mektup yazar. Kan, mektubunda bu alaturka konserin gerçekleşmesi halinde Devlet Sanatçısı unvanını iade edeceğini belirtmişti. Kriz sonrası Talât Sait Halman, görevinden istifa etmiş ve konser iptal edilmişti.
1988 yılında diplomat Halit Güvener ile evlenen Suna Kan, bir dönem eşinin görevi nedeniyle Budapeşte’de yaşadı. Hayatı boyunca çok sayıda ödül kazanan ve onlarca konser veren Suna Kan’ın sağlığı 2017 yılında bozulmaya başlamıştı. Bu dönem yaptığı açıklamayla Suna Kan, çok sevdiği kemanı kutusuna koyduğunu açıklamıştı.