Türkiye’de şarabın uyanış yaşadığı 2000’li yılların en etkili aktörlerinden Yunus Emre Kocabaşoğlu önceki gün geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti; cenazesi bugün Zincirlikuyu mezarlığına defnedilecek.
“Bugün Türkiye’de şarap dostları ve üreticileri varsa Yunus Emre’nin lokomotifliği sayesinde olmuştur.” “Birçok kişiye şarabı anlatan, sevdiren çok önemli hocamızdı.” “Resmi, müziği, edebiyatı, antropolojiyi şarap masasına taşıyan çok değerli bir entelektüeldi.”
56 yaşındaki Yunus Emre Kocabaşoğlu’nun ani ölümünün ardından sosyal medyada paylaşılan onlarca mesajdan yalnızca üçü böyle. Şarap dünyasını yakından tanıyan herkes, onun bu sektöre nasıl bir vizyon sunduğunu biliyor. Şarap bilgisi, entelektüel donanımı, keskin zekasıyla dokunduğu çoğu insanı etkilediği anlaşılıyor.
Tarsus Amerikan Koleji’nden mezun olduktan sonra Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitiren, şarabın yükseldiği 2000’li yıllarda, özellikle eğitime yaptığı katkılarla öne çıkan, şarap sevgisi sayesinde zor işlerin altından kalkmayı başaran Kocabaşoğlu’nu, onu yakından tanıyan üç kişiden dinledik.
Şimdi düşünüyorum da tam onunla tanıştığım zamanlarda Türkiye’de neredeyse bir uyanış yaşanıyordu şarap dünyasında. Büyük üreticiler kendi bağlarını tesisi etmeye, yüksek kaliteli şaraplar üretmeye başlamıştı. Türk tüketicisi iyi şarabı takdir ediyor, butik üreticiler birbiri ardına şarap açılıyordu. Evde şarap yapanların ya da şarap severlerin oluşturduğu mail grupları çok popülerdi.
Genç bir şarap meraklısı ve yeni yetme bir şarap profesyoneli olarak Yunus Emre’yi bu gruplardan birinde yazdığı şahane yazılar ile tanıdım. Böyle bir mail grubunda karşılaştığım neredeyse ırkçı saldırılarda bana destek çıkmasından sonra yüz yüze tanıştık. Daha sonra beraber bolca vakit geçirme fırsatı bulduk. Onun kadar güzel hikâye anlatan, anlattığına inandıran başka birisini tanımadım hayatımda. Hala onunla beraber hazırladığımız eğitim sunumlarını kullanıp yazılar yazan, eğitimler verenler var. Benim de bir kısım eğitimlerini verdiğim kurslara devam edip bugün şarap üreticisi olmuş en az dört beş kişi var.
Bu eğitimlerde, hayatımda tatmadığım bazen sadece adını bildiğim ulaşmayı hayal bile edemediğim şarapları tatma fırsatı buldum. 2005 senesinde Türkiye’nin şarapları için almanak hazırlamaya niyetlenmiş 300’den fazla şarabı tatmış ama çoğunu hatalı bulduğumuz bir kitap ortaya çıkınca yayınevi tüm masraflarını üstlendiği kitabı yayınlamaktan vazgeçmişti.
Şarap dünyamızın hayal bile edemeyeceği şeylere cüret etmişti. Dünyanın en tanınmış şarap uzmanı/yazarlarından bazılarının kendisine ‘kraliçe’ diye hitap ettiği Jancis Robinson’ı Türkiye’ye getireceğim dediğinde inanamamıştım ama bir ay sonra şarap dünyasının kraliçesine bağlarda tadım yaptırmıştım. Yıllar boyunca organize ettiği tadımlarda Türk üreticilerini aynı masaya oturttu. Dünyanın en önemli şarap uzmanlarını ülkemize getirdi. Onların birçoğu bizim üzümlerimizi bile tatmamışlardı.
Şarap pazarlamasının bir takım düzenlemelerle kısıtlanması yaptığı organizasyonları imkânsız hale getirdi. O sırada yaptığı hatalar oldu. Bir noktada kendi başlattığı işlere devam edemez hale geldi. Çok sevdiği şarap dünyasından, benim gibi birçok arkadaşından uzak kaldı.
Bir hakkım varsa üzerinde helal olsun. Onun benim üzerimdeki hakkını biliyor ve helal etmesini diliyorum. Tüm hatalarına rağmen şarap dünyamızın üzerinde hakkı olduğu yadsınamaz. Bypass ameliyatı olduğunda 8-10 sene ömrüm var demişti. Dediği gibi oldu. Kendinden büyük hayalleri olan insanlardandı. Yattığı yer incitmesin…
Konu şarap olduğu zaman bilgi sahibi olmanın kriterleri aslında çok geniş. Sadece üretici ya da tüketici diye ayırt etmek veya şarap uzmanıyım demek de elbette yeterli değil. Yunus Emre, bu çok geniş konunun her aşamasındaki kültüre ve bilgiye sahip olan nadir insanlardan birisiydi. Üstelik iyi bir eğitmen ve anlatıcıydı da. Biz 2008 yılında şarap uzmanı Jancis Robinson’u Mikla’ya getirdiğinde tanıştık. Robinson’ı buraya getirmek o tarihler için büyük bir girişimdi. Unutulmayacak bir iz bıraktı, anısı ve adı daim olsun.
Yunus Emre’yle Mey İçki’de çalışmaya başladığımız ilk dönemde; 2004’te tanıştık. Ben şaraplardan sorumlu yöneticiydim ancak sektör özelleştirme yapısına yeni girmiş ve çiçeği burnunda bir sektördü. Hem sektör hem de konuyla ilgili basın mensubu sayısı da çok sayılırdı aslında. O dönem şarap eğitimi alanında yeni jenerasyon sektör yöneticilerini ve hatta basını eğitmek amacıyla pek çok çalışma yaptık. Eğitimi ciddiye alan ve eğitimin markasız bir sistem olarak verilmesini savunan birisiydi. Tıp doktoru olması da ayrıca onun insanlara güven veren bir şarap eğitmeni olmasını sağladı.
Avrupa şarap pazarına ve genel şarap global dinamiklerine çok hakimdi. Farklı bakış açısı ve sözlerini sakınmaması genel olarak onun farklı özellikleriydi. Biz, bugün kısa adı adı IWSA olan fermente ve distile içecekler eğitimi merkezine giden yolculuğumuzdaki ilk eğitimleri ondan aldık.
Vizyon anlamında da eğitimin formasyonuna dair ilk düşüncelerimiz o zamanda oluştu. Fikrini sakınmaması ve bazen çok güçlü eleştirel bakışı pek çok insan tarafından yadırganırdı. Zaman zaman biz de karşı karşıya gelirdik. Özellikle yeni ürünlerin şarap etiketlerini çok eleştirirdi. Ancak farklı fikirleri ve eleştiriyi duymak iyileştirme ve ilerleme için çok gerekli . Bizi Avrupa sistemlerinden ayrı tutan bu durumumuz değil mi zaten.
Özetle Yunus Emre Kocabaşoğlu’nun 2000’lerde Türkiye’deki şarap sektörünün gelişiminde katkısı oldu. Yaptığı bazı işler sayesinde ülke uluslararası şarap pazarı dinamikleriyle ve uluslararası şarap uzmanı isimlerle tanıştı. Sektördeki pek çok insanın düşüncelerini etkiledi. Kaybı da çok genç bir yaşta oldu ne yazık ki. Çok üzücü.