Yağlı güreş turnuvalarının zirvesi olan ve bu yıl 662’inci kez düzenlenen tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri, bugün sona eriyor. Edirne Sarayiçi’nde yer alan Kırkpınar Er Meydanı’nı bir bayram yerine çeviren bu geleneksel spor karşılaşmasında neler yaşanıyor. Buyurun yazıya...
Kırkpınar Yağlı Güreşleri, Edirne Sarayiçi’nde yer alan Kırkpınar Er Meydanı’nda her yıl yapılıyor. Meydanın girişinde ise sizi efsane pehlivanların heybetli heykelleri karşılıyor. Ülkemizin en otantik festivallerinden birinde büyük bir geleneğin yaşatılmasına şahit olacaksınız, hazır mısınız?
Ülkemizde yapılan yağlı güreş turnuvalarının zirvesi olan ve bu yıl 662’inci kez düzenlenen tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri, bugün sona eriyor. Her yıl Sarayiçi Er Meydanı’nda yapılan açılış törenleri, Kırkpınar eski ağalarının katılımıyla bambaşka bir boyuta taşınıyor, çünkü ağalık sistemi de en az güreşlerin kendisi kadar önemli. Türkiye’nin dört bir yanından güreş tutkunlarının, politikacıların ve basının büyük bir ilgi gösterdiği güreşlerdeki heyecan, Edirne Belediye Bandosu ve davul-zurna ekibi sayesinde doruk noktasına çıkıyor.
Kırkpınar Yağlı Güreşleri, Edirne için kelimenin tam anlamıyla kocaman, çok renkli bir festival. Öyle ki oteller haftalar öncesinden doluyor. Otel rezervasyonu olmayanlar parklarda çadır kuruyor ve gökkuşağı gibi rengarenk görüntüler oluşturuyor. Azimli seyirciler için pes etmek yok yani.
Panayır yerindeki seyyar satıcılar, ellerinde kuruyemiş dolu kocaman kese kağıtlarıyla genç-yaşlı demeden ailece gelip çayırlara serilenler, kuzu çevirmeleri, ızgara köfteleri mutlulukla mideye indirenler ya da festival için kurulan diğer yemek standlarına akın edenler gerçekten görülmeye değer rengarenk bir tablo oluşturuyor. Yerel ürünler de satılıyor, yerel lezzetler de… Mahşeri bir kalabalık var. İşin ilginç yanı; böylesine bir kalabalığın olduğu yerde en küçük bir taşkınlığın bile yaşanmıyor olması. Herkes mutlu, herkes eğleniyor. En küçük bir tahammülsüzlüğün bile yaşanmadığı bu kalabalığın içinde olmak çok güzel.
Güreşlerin en ilginç yanlarından biri ağalık geleneği. Bu ata sporuna ağalık etmek büyük bir onur. Kırkpınar Ağalığı seçimi, güreşlerin son günü, Edirne Belediye Başkanlığı tarafından ilgili yasalara uygun şekilde gerçekleştiriliyor. Kırkpınar Ağası olmak isteyenler açık artırmaya giriyor. Festival giderleri için en çok para yardımı yapacağını söyleyen kişi bir sonraki yılın Kırkpınar Ağası oluyor. Kırkpınar Ağası’nın özel aracı için üzerinde ‘Kırkpınar Ağası’ yazan ve ağalık süresince geçerli olan kırmızı bir plaka tahsis ediliyor. Üç yıl üst üste ağalık kazanan, tıpkı başpehlivanlarda olduğu gibi altın kemerin de sahibi oluyor.
Cazgır, davul ve zurnayla başlayan güreşlerin kendi içinde çok katmanlı bir kültürü ve özel bir terminolojisi var. Dikimi özel bir çaba gerektiren kispet kasnak, hazne, arka, oyluk, paça, şiraze ve ayna gibi bölümlerden oluşuyor. Manda, dana ve malak derisinden yapılıyor. Güreşecek pehlivanlar cazgır tarafından tanıtılıyor. Peşrev genel olarak ısınma hareketlerine verilen isim. Peşrevin de kendi içinde bir hareket düzeni var. Zembil, kispetlerin taşındığı torbalar. Güreş bittikten sonra kispetler temizleniyor ve kurumaması için yağlanıyor. Güreşlerde seyircinin ilgisini her daim canlı tutan davul ve zurna çalma işi açık artırmayla veriliyor. Yağlı güreşlerdeki oyunlar ise ayakta yapılan oyunlar, yerde yapılan oyunlar ve kombine oyunlar olarak kendi içlerinde bölümlere ayrılıyor.
Başpehlivan Kırkpınar’ın en büyük ödülü olan Altın Kemer’in sahibi oluyor ve bir yıl boyunca Türkiye Başpehlivanı oluyor. Eğer unvanını üç yıl koruyabilirse Altın Kemer’in sürekli sahibi oluyor. 1.400 gr ağırlığında ve 22 ayar altından yapılan Altın Kemer uygulaması ilk kez 1960 yılında Edirne Belediyesi tarafından hazırlanmış ve 1960 yılı başpehlivanı İbrahim Karabacak’a takılmış.
Kırkpınar güreşlerinin tarihinden kısaca bahsedecek olursak; yağlı güreşler, 14’üncü yüzyılda, Rumeli yani Trakya ve Balkanlarda doğup günümüze kadar ulaşıyor ve bu yönüyle en eski güreş festivallerinden biri olarak nitelendiriliyor. Güreşler Cumhuriyet’in ilanından sonra, 1924 yılında Sarayiçi mevkiinde yapılmaya başlanmış. 1928 yılına kadar Kırkpınar Ağaları tarafından düzenlenmiş. 1928 yılında ülkede yaşanan ekonomik sıkıntılar Kırkpınar Ağalığı’na olan talebi büyük ölçüde etkilemiş. Ağalığa talip çıkmayınca güreş organizasyonu ve konukların ağırlanmasını Kızılay ile Çocuk Esirgeme Kurumu üstlenmiş. 1946 yılına gelindiğinde ise bu tarihi güreşler Edirne Belediyesi tarafından düzenlenmeye başlamış.
Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nin en dikkat çeken isimlerinden biri; panayır yerinde yıllardır kömür ateşinde kuzu çevirme yapan ‘Sakız Recai’ lakaplı Recai Jalil. Sakız Recai’nin ismi o kadar efsaneleşmiş ki masaların kurulduğu çayır sanki panayır içinde ayrı bir panayır. Tıpkı yağlı güreşler gibi pişmesi 4-5 saati bulan sakız cinsi kuzu çevirme de hem yöre halkı hem de ziyaretçiler için artık gelenekselleşen ve vazgeçilmez bir olay.
Kırkpınar yağlı güreşlerinden bahsedeceksek efsane pehlivanları anmamak olmaz. Sultan Abdülaziz’in saray pehlivanlığını da yapan ama Koca Yusuf’a başpehlivanlığı bırakan Gaddar Kel Aliço, Avrupa’nın en ünlü güreşçilerini yenen Koca Yusuf, 18 yıl başpehlivanlık yapan Adalı Halil, döneminin en ünlü isimlerinden Hergeleci İbrahim, 8 yıl başpehlivan olan Tekirdağlı Hüseyin, dünya şampiyonu olan Kurtdereli Mehmet ve daha niceleri adlarını Kırkpınar’a altın harflerle yazdırmış efsanelerden ilk anda akla gelenler.