İsveç’in NATO üyeliğine onay vermek, doğru yönde atılmış olumlu bir adım
Dış politikada ardı ardına önemli bazı gelişmeler yaşandı son günlerde.
Belki anlatmaya Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski’nin İstanbul seyahatiyle başlamak gerek.
Zelenski ile 2 saat görüşen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, görüşme sonrası ‘Ukrayna NATO üyesi olmayı hak ediyor’ dedi.
Bu sözler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın öteden beri sürdürdüğü Rusya ile Ukrayna arasında denge siyasetinde kritik bir değişime işaret ediyordu, terazinin kefesinde Ukrayna’ya ağırlık vermişti Erdoğan.
Orada da bitmedi. Geçen yıl Ukrayna’da Mariopul şehrinde uzun süre kuşatma altında kalıp direnen Neo-Nazi ağırlıklı Azov taburunun önemli isimleri Ruslar’a esir düşmüş, sonra Türkiye’nin de arabulucu olduğu esir değiş-tokuşunda bu isimler Ukrayna’ya dönmeyip Türkiye’de kalmaları koşuluyla serbest bırakılmıştı.
Zelenski, İstanbul’dan dönerken bu isimleri de aldı gitti. Yani Türkiye, Rusya ile arasındaki anlaşmayı bozdu, ‘güvenilir arabulucu’ olma pozisyonunu feda ederek Ukrayna lehine ama daha çok Rusya aleyhine önemli bir sembolik adım daha attı.
İki gün önce bir dostumla telefonda konuşurken Rusya’ya verilen bu mesajlar gündeme geldiğinde, ‘Bak görürsün’ demiştim, ‘Hava tam tersine esiyor gibi gözüküyor ama Tayyip Erdoğan İsveç’in NATO’ya girişine de onay verecek.’
Dün gece geç saatlerde bu onay neredeyse resmen açıklandı, bugün NATO zirvesi sorunsuz başlıyor, hatta sevinçle başlıyor.
Rusya açısından bakıldığında İsveç’in NATO üyeliği Türkiye üzerine yapılan onca yatırımın ve dikkatli diplomasinin boşa çıkması anlamına geliyor. Vladimir Putin’in NATO’yu istikrarsızlaştırma girişimi tam tersine bir sonuca doğru da ilerleyebilir. Amerika geciktirmiyor olsa Ukrayna’nın bu örgüte üyeliği bile konuşulabilir durumda artık; çünkü NATO’da Türkiye dahil ciddi destek sahibi bu ülke.
Türkiye’nin Rusya ile denge politikasından vazgeçip dümenini Batıya doğru hafifçe kırmasının çeşitli sonuçları olacak kuşkusuz. Ama herhalde Ankara bu hesapları yaptı, risk alanlarını ve Rusya’nın olası davranışlarına karşı yapılacakları planladı. En azından öyle ummak istiyor insan.
Bu adım, yani İsveç’in NATO üyeliğinin kabul edilmesi, Türkiye’nin Batı ile arasındaki sorunları elbette ortadan kaldırmaz ama bazı ambargoların hafiflemesine yardımcı olabilir. Bunların başında Avrupa Birliği ile gümrük birliğinin güncellenmesi müzakerelerini başlatmak geliyor. Bu müzakereler, Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesi bahane edilerek bloke edilmişti, bakalım önümüzdeki günlerde bu blokaj kalkacak mı? (Vize serbestisi de masada gibi duruyor ama bu konuda AB tarafından kısa vadede bir esneklik beklemiyorum açıkçası. Türkiye’nin terörist tanımını daraltması şartı ortadan kalkmayacaktır.)
Esasen Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusunda geçen yıl, temelde Dışişleri Bakanlığı’nın neredeyse tamamen politika üretme süreçlerinin dışına çıkarılmış olması nedeniyle bir önemli fırsatı kaçırdı. Bu iki ülkenin NATO üyeliğini, toplamda Avrupa güvenlik mimarisinin yeniden tartışılması için kullanabilirdi Ankara. Ama onun yerine dar bir terör gündemine saplanıldı ve kalındı.
Avrupa’nın güvenliğinin Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu sınırında başladığını bizzat Avrupa kabul ediyor zaten. Bunca mülteciyi içeride tutan Türkiye, bu güvenlik için AB’den para alıyor bu doğru ama tek başına para yetmez, siyasi mekanizmalarda Türkiye’nin yer alması, bu güvenliğin oluşumuna fikri katkı da vermesi, görüşlerinin karar verme sürecinde alınması gerekir.
Bakalım Ankara’nın ve Tayyip Erdoğan’ın dümeni Batıya kırma çabası Batıdan bir karşılık görecek mi?