Mehmet Şimşek’in kamuoyuna ilan etmediği bir stratejisi mi var?
Buna ‘strateji’ demek ne kadar doğru bilmiyorum ama evet, Mehmet Şimşek ve onun Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan, belirli bir yönde taktik adımlar atarak ilerliyorlar.
Bu yön, Merkez Bankası’nın döviz piyasasına alıcı olarak girmesi ve piyasayı da TL’ye boğması sonucunu doğuruyor.
Bakın, bankalar iki hafta öncesine kadar piyasadan TL bulma telaşıyla faizleri yüzde 45’lere kadar getirmişti. Bugün bankalar TL’ye yüzde 27-30 arası faiz veriyor. Daha bir kaç gün önce mevduatınıza 1 aylık vadede yüzde 33 faiz bulabiliyordunuz, bugün bulamazsınız.
Ne oldu da faiz düştü? Olan, Merkez Bankası’nın döviz biriktirmek için piyasaya TL vermesi.
Bakın, buraya Merkez Bankası’nın web sitesindeki ilgili sayfadan aldığım ekran görüntüsü grafiği koyuyorum. Bu grafik, son bir ayda bankaların Merkez Bankası’ndan ne kadar gecelik fon kullandığını gösteriyor. Üstteki siyah çizgi, Merkez Bankası’nın faiz oranı olan yüzde 15’i gösteriyor, alttaki mavi taralı alan ise bankaların Merkez Bankası’ndan aldıkları gecelik fon miktarı.
Bundan bir ay önce, 19 Haziranda bankalar Merkez Bankası’ndan 363 milyar liradan fazla borç almışlar yüzde 8,63 ortalama faizle. Son iki gündür, 17 Temmuz ve 18 Temmuzda ise açık piyasa üzerinden Merkez Bankası’ndan alınan fon miktarı 5 milyar liraya düşmüş.
Yarın Merkez Bankası faizini yüzde 15’ten yüzde 40’a çıkartsa da çok önemli değil; bankalar şu an için bu faizle bağlı değil zaten; çok daha ucuza TL kaynağı buluyorlar, çünkü Merkez Bankası TL’yi verip bankalardan ellerindeki dövizi satın alıyor.
Merkez Bankası’nın eski başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara’ya göre Merkez Bankası son bir ayda 20 milyar dolar satın aldı; yani eksi rezervini eksi 62 milyardan 42 milyar dolara getirdi.
Bugün 10Haber’de Erdal Sağlam’ın yazdığına göre son günlerde rezerv artışları yavaşladı ama yine de Merkez piyasayı TL’ye boğduğu için açık piyasa işlemleri sayfasında bankalar Merkez Bankası’ndan fon kullanmak bir yana alacaklı pozisyona geçtiler.
Bugüne ilişkin somut durum bu. Peki gelecekte ne olacak?
Bana soracak olursanız Mehmet Şimşek’in ve Merkez Bankası’nın son bir aydaki davranış biçimi gelecek hakkında da bir fikir veriyor. Merkez Bankası zaman zaman hızlanarak zaman zaman yavaşlayarak rezerv arttırmaya ve hiç değilse sıfır bakiyeye ulaşmak istiyor.
Bu olduğu zaman da yurt dışından kaynak bulmanın kolaylaşıp ucuzlayacağını düşünüyor. O yüzden de enflasyonla mücadeleyi de, doların fiyatını yakından gözetmeyi de geleceğe ertelemiş durumdalar.
Eğer gerçekten de Merkez Bankası bakiyesi sıfır dolar olana kadar, yani eksi 42 milyar doları yerine koyana kadar dolar alacaksa, doların fiyatının nerede dengeleneceğini bilmek çok zorlaşıyor. (Tabii o dolar fiyatının enflasyona ne kadar yansıyacağını bilmek de zor.)
Mesele şu: Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadele için piyasaya verdiği fazla TL’yi ‘temizlemesi’ gerekiyor. Peki bu nasıl yapılacak? Yapılacak mı?
Doların fiyatının aşırı artması (mesela 30-35 liralara gitmesi) bir anda Merkez Bankası’nın KKM üzerinden piyasaya vermek zorunda kalacağı TL’nin Cumhuriyet tarihinin en büyük kara deliğine dönüşmesi riski var.
Merkez Bankası’nın piyasayı fonladığı faizin ağır ağır artacak olmasının önemi burada gizli. İyimser senaryoda bir noktada o faizin erişeceği seviyenin TL sterilizasyonuna (yani temizliğe) başlaması, yani döviz kurundaki artışla faizdeki artışın bir denge noktasına ulaşması umuluyor.
Peki o nokta neresi? Erdal Sağlam’ın konuştuğu bankacılar ‘şok faiz artışından’ söz etmiş, ‘Yüzde 35’ demiş ama denge noktası daha yukarıda da olabilir; eğer Merkez sahiden bakiyesini 0’a getirecekse.